Niçin el ele vermiyoruz?

Ne kadar zaman oldu bilmiyorum, kendimde başka duygular hissetmeye başlayalı hepimiz insanız ama kendimizi tanımıyoruz. Düşüncelerimize ses vermiyoruz, dışarıdan bakıldığın da sert duruşumuzun altında gizlenen bir çocuk sevincini gün ışığına çıkartmayı unutuyoruz hep. Ölümün olduğu yerde Sezen Aksu'nun da dediği gibi niye herkes bu kadar ciddi? Ya da hayat acımasızken, insanlar niye hayattan daha acımasız? Ben ve birçoğumuz niçin el ele vermiyoruz? Geçip giden dünyaya ne amaçla meydan okumuyoruz? Neden iç dünyamızda kayboluyoruz? Sevmek ve sevilmek böylesine güzelken kadınlar niye bu kadar değersiz? En önemlisi düşüncelerimizi gündeme getirmekte, iç dünyamızı keşfetmekte nedendir zorlanmamız? Size bunlardan bahsediyorum çünkü ben birkaç zaman önce oturdum, kahvemi yudumlarken hayatı ve kendimi düşündüm. “Kim ne der” diye değil, kendim için yaşamaya karar verdim. Bunları yazarken pamuk şeker almaya gidiyorum elimden geçip giden yirmi bir yıla; harekete geçmelisin şimdi sıra sende...

         "İsimsiz"-İstanbul

 

 

 

Feridun Ağabey, Millî Eğitim Bakanlığımızın 2012 yılında başlatmış olduğu "akıllı tahta" uygulaması eğitimde bir çığır açtı. Ancak her okulda bu tahtadan bulunmuyor. Okuldaki yetkililerle konuşmamda, bu cihazların gelecek sene geleceği söylendi. Öğretmenimiz, acilen bir projeksiyon cihazına ihtiyaç duyulduğunu, çocukların bu cihazla daha iyi eğitim alabileceğini ifade etti. Sizden ricam bu sorunumuza bir hayırseverin veya İl Millî Eğitim Müdürlüğümüzün bir el atıp çözmesi. Saygılarımla...

 

 

 

 

 

Osmanlı mimarisiyle yapılan şadırvanlara bir bakar mısınız? Oturup abdest alırken üzerinize hiç su sıçrıyor mu? Ya da bu konuda ne kadar hassasiyet var? Bir de günümüzde cami kenarları da dahil yollarda dinlenme tesislerinde, otogarlarda mescitlerde şurada burada yapılan şadırvanlar yani abdest alma yerleri bu konuda hemen hepsi normal şartlarda abdest almaya uygun değil. Suyu açtığınızda abdest alırken üzerinize sıçramaması mümkün değil... Diyorum ki bu abdest alma yerlerini yapan ustalar, düşünen mühendisler hayatlarında hiç mi abdest almamışlar? Ya da sahiden kimsenin böyle bir derdi yok mu? Arkadaş üzerimize su sıçratmadan abdest alacak mekânların yapılması için bu konuya kim ne zaman eğilecek? Yoksa sıradan bir şey mi zannediliyor?

 

 

 

Feridun Ağabey sabah sabah İstanbul trafiği keşmekeş oluyor ama burada asıl sorun sürücülerin hatalarında. Burada da asıl sorun trafik kurallarını bilmeme hatası değil ego hatası!.. Yani sürücülerin egoları sebebiyle boş buldukları yere direksiyon kırmaları veya “önce ben” diye ısrar etmeleri… Bu konuda İstanbul için hiçbir kuralın anlamı da yok, uygulanması da mümkün değil. Ama bu insanlara zamanında “başkasının yolunu keserek önceliği kapmanın da kul hakkı olduğu"nu, o şoförün hakkını kaybettiğini öğretselerdi bu insanlar kendi egoları sebebiyle fırsat bulur bulmaz başkasının önüne direksiyon kırıp sonra da kendini uyanık zannetmekten korkar çekinirdi. Ama bu hak hukuk konusunu insanlara öğretmeyince bugün yollarda egosu yüzünden trafiği altüst eden sürücüden geçilmiyor. Kurallara uymaya devam eden sürücüler ise hep sona, sona, sona kalıyor...

 

 

 

“Feridun Ağabey, İzmir'in Konak ve Karşıyaka ilçelerinin bazı yerlerinde 1928'den kalmış olan yer altı telefon şebekelerinin rögar kapaklarında, İslam harfleriyle (ve rikka hattıyla) "İzmir ve civarı telefon Türk anonim şirketi" yazılı. Ne yazdığının önemi yok, İslam harflerinin ayaklar altında olması birçok vatandaşımızı rahatsız etmektedir. Bu konuda nereye başvuru yapmam gerektiğini bilmediğim için, sizin vasıtanızla, yetkililerden bu durumu düzeltmelerini rica ediyorum.”