Bu genç kızın “gençlik” düşünceleri haksız mı?

A -
A +
Feridun Ağabey, kısa bir süre önce burada çocukların gidişatı hakkında bir yazı okudum. Bundan dolayı ben de birçoğumuzun dilinin ucuna kadar gelip de söyleyemediği şeyler için birkaç satır yazmak istedim.
Bizlere sürekli  "gelecek gençlerimizin elindedir" diyorlar. Evet doğru, haklılar. Bu dünyanın geleceğini biz gençler inşa edeceğiz. Bu durumda iş bize olduğu kadar büyüklerimize de fazlasıyla düşüyor. Zira bizler ne kadar çırpınırsak çırpınalım ben inanmıyorum bir büyüğün bizim elimizden tutmadan bizim bir yerlere gelebileceğimize. Pusulasız gemi hırçın denizlerde kaybolur çünkü... Öyle öğretmemişler miydi? (!)
Bize-gençlere hep diyorlar ki: (kendi şahsım adına) "Sen akıllısın iyi yerlere gelirsin, zekisin. Buralarda kendini ziyan ediyorsun. Yazık etme kendine..." vs. Hep bunları söylüyorlar fakat hiç kimse gelip de elinden tutmuyor bu gençlerin. Akıl veriyor ama yardım etmiyor kimse. Sadece konuşmak için konuşuyorlar. Kimse tam manasıyla değer vermiyor gençlere. Hiç demiyorlar, "gel oğlum-kızım, gel yavrum seninle şöyle şöyle yapalım şu yolu izleyelim, seni bu güzel ülkemize kazandıralım."
Genel olarak ülkemizin-insanlarımızın ve gençlerimizin durumu bu. Ve doğru yolu, anneyi-babayı, okulu inkâr edip vatana millete ihanete kadar giden birçok olumsuzluğun da "gençlerin elinden tutulmadığı" için olduğu düşüncesindeyim.
Gençler hata yapar ama aslında herkes hata yapar. Ancak bu hatalara dışarıdakiler göz yumamaz-yummamalı. Hele ki söz konusu ülkemizin geleceği ise…
Nerede kaldı bizim büyüklerimiz? Nerede kaldı bizim rehberlerimiz? Gençleri geleceğe kazandırmayacaksak büyüklük neden var söyler misiniz?
Benim gibi 17-18 yaşında gençlikten, gençliğin hevesine dalmış bir hâldeyken pat diye 30-40 yaşın düşüncelerini fiillerini istiyorlar. Gençlere yapılan en büyük haksızlık ve en büyük kötülük bu olsa gerek…
Artık akıl vermeyi bırakın ne olursunuz ve icraata bakın. Zira bu gençlerin "ele" değil "elinden tutulmasına" ihtiyacı var. Biliyoruz ki toprağa su verince filizlenir, büyür ve çiçek açar… Anladık ama ülkemizin çiçeklerine (gençlerine) kimse bizim kültür pınarlarımızdan gelen berrak sulardan vermiyor... Su verilmeyen çiçek de solmaya mahkûmdur. Ya da o gençliği hangi pınarlardan sularsanız ona göre şekillenecektir. Siz o çiçeklere az da olsa su verseniz o çiçekler cıvıl cıvıl olur. Neşe saçar... Deneyin ve görün. Solmasına izin vermeyin çiçeklerimizin…
Ben inanıyorum ki, bu dünya farkına varıl(a)mayan gençlerin farkına varıldığında daha yaşamaya değer bir dünya olacak... Başarılamayan her şey başarılacak. Ne silah kalacak ne arbede ne de terör…
Bir insan kazanmak… Bir küçük yüreğe dokunmak... Sonrasında onun duasında yer almak... Çok güzel olsa gerek... Sürç-i lisan ettimse affola. Selâmetle…
        Hatice Keskin-Zonguldak/Ereğli
 
 
“Koca ilçede ara ki anahtarcı bulasın”
 
Feridun Ağabey bir vatandaş olarak aşağıda birkaç sorundan bahsettim. Bunlar istesek de istemesek de günlük hayatımızı etkiliyor. Dikkate alınır ümidiyle yazıyorum...
Basında televizyonda TV’de ve sosyal medyada belgesi olmayan haberlere iddialara yayınlara büyük para cezaları verilmeli. Ufak hapis cezaları bile büyük para cezasına çevrilmeli.
Miras nedeniyle ufak hisselere ayrılan bölünen tarla arazilerinin satışı kolaylaştırılmalı. Öyle tarlalar var ki 40-50 mirasçısı var. Birkaçı “satmıyorum”, “işim var ilgilenemiyorum” deyince satış sürüncemede kalıyor. Ekilip biçilmediği gibi akrabalar arası küskünlüklere kavgalara hatta cinayetlere bile sebep oluyor.
Eğitim mecburiyetinde 4+4’ten sonra öğrenci serbest bırakılsın. İsteyen okusun isteyen çırak kalfa gibi farklı iş kollarında mesleğe atılsın. Baba mesleğini öğrensin, devam ettirsin. Bu gidişle ülkede iş yaptıracak usta bulunmayacak. Koca ilçede iki elektrikçi üç su tesisatçısı var. Bulabilirsen anahtarcı bul. Telefonla iş yapan kimseler çoğaldı. Bu kimselerin iş yerleri yok. Devletin bu sebeple büyük vergi kaybı var. İş yeri olanlar haksız rekabetle zor durumda kalıyor. Bu konuya çözüm bulunmalı. Birkaç önerim daha olacak. Bir başka yazıda… Saygılarımla...
        Lütfü Seren-Güngören/İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.