Bir kadın olarak bu sözü kabul etmiyorum!

A -
A +
Feridun Ağabey, erkeklerin birbirine aşağılayıcı anlamda "kadın gibi" yakıştırmasını bir kadın olarak kabul etmiyorum. Ne demek kadın gibi olmak? Sanki kadın gibi olmak ayıp bir şey mi? Neden başarıyla, güç ile cesaret ile ilgili söylemler erkekler için yakıştırılırken kadınlar için bu ifadeleri kullanmazlar? Öyle ki cesur bir kadına, hakkını arayabilen kendini savunabilen bir kadına bile “erkek gibi kadın” derler. Ama bence çok ayıp ederler. Çünkü kadının anne olmasının nasıl bir dünya olduğunu maalesef erkek ruhu anlayamaz. Kadına ev hanımı derken onu basit görmeye niyetlenenler de zavallıdır. Kadının çocuğu için geceleri uykusuz geçirebilecek sabrını görmezler. Kadının hasta çocuğunun başında ağladığını görenler onu yüreği yufka zannederler. Oysa o artık çaresizliğinde zirveye çıktığında, yanı başında kimseyi göremediğinde tek kelimeyle çaresiz kaldığında ağlamaktadır. Çünkü kendine “erkek” diyen nice erkek, bu hayat mücadelesinde kadınını tek başına bırakır. Ama yanı başlarında kadın olmadığında hayatın çekilmez olduğunu söyleyen de kendileridir. Hem böyle söylerler hem yanı başında olduğunda kıymetini bilmezler. Kendi kendinizi “kadın gibi” ifadeleriyle aşağılayacağınıza hayatınızın o olmadığında anlamsız olduğunu bilin ve hayatı bizsiz yaşamamak için bize ilgi, saygı, sevgi, şefkat göstermenin asıl yiğitlik ve mertlik olduğunu bilin. Saygılarımla...            Rumuz: “Gülçin”-İzmir     Top sevmezlere artık anormal gözüyle bakılıyor   “Feridun Ağabey ben de futbolla ilgili fikrimi, derdimi üzüntümü sizinle paylaşmak istiyorum... Her yıl milyonlarca dolar hem de dışarıdan 'tepikçi' getirmek için harcanıyor ülkemizde. Sıradan vatandaşlar bu yapıların içine asla sokulmuyor. Sıradan üye olmak için bile çuvalla para talep ediliyor. Değerli tarım alanlarına haftada sadece 90 dakika kullanılan devasa mekânlar inşa ediliyor. Bunun bakımı, personeli, elektriği, suyu vb. için fahiş paralar saçılıyor. Kimi kulüplerin tepe yöneticileri nepotik (akraba kayırmacı) icraatlara yöneliyor. Seyirci, reklam, yayın hakkı gelirleri kalkınma, eğitim, bilim için değil, lüks yaşantılar için harcanıyor. Yılda 30-40 maça çıkan genç çocuklar pahalı arabalı, kâşâneli, bol tatilli bir hayat sürüyor. Gazetelerin 2-4 sayfası her gün tepikçilerin görgüsüzlük abidesi maceraları için israf ediliyor. TV’lerin abuk programlarında saatlerce oyunlardaki pozisyonlar yorumlanıyor. Milyonlarca TV’nin yılda harcadığı elektrik enerjisini bir hesaplasak bunalıma gireriz. 20 milyon TV’nin günde 10 saat boşa çalışması 20 milyon kilowattsaat (kWh) ya da 20 megawattsaat (MWh) enerjinin çöpe gitmesi demektir. Bu kadar büyük enerji ile 1000 fabrika ortalama 1 gün üretim yapabilir. Bu topraklarda kitlelere asla sağlıklı spor yapma yöntemleri öğretilmedi. Tepik kulüplerinin ekonomiye, kalkınmaya zerre katkısı olmayan faaliyetlerini eleştirenler yazılı, sözlü olarak tehdit edilip sindirilmeye çalışılıyor… 21. yüzyılda 'tepik' maalesef yönlendirme, uyuşturma, alıklaştırma için kullanılan bir spor dalı hâline gelmiştir. Bu, tüm dünyada böyledir. En çok para saçan kulüpler kupaları toplamaktadır. Kimi kulüplere bilançoyu sormak bile suç olmuştur. 'Tepik' ile çok uğraşanların bedenleri sağlıklı değildir. Yani bünyeleri çabuk çökmektedir. Zira tepik insan vücudunda en çok tahribat yapan spor dallarından birisidir. Tepikçilerin kafatasları darbe almaktan ötürü erken yaşta birçok hastalığa sebep olmaktadır. Ayrıca birçok kemikleri de kırıktır. 80-100 yıl sağlıklı yaşayabilen tepikçi yok gibidir. İnsan bünyesi ağır, sert sporlara uygun değildir. Yürüme, hafif koşma, yüzme en sağlıklı olanlardır. Son asırda 'tepik' her yeri kuşattı. Diğer spor dalları gündemden düştü. Bu spora uzak duran insanlara ise anormal gözüyle bakılmaya başlandı. Gündelik hayatta, sosyal mekânlarda siyasetten çok bu 'tepik' konuşulur oldu.”            Rumuz: “Eğitimci Yazar”     “Abi bir liran var mı?”   Feridun Ağabey, özellikle ramazan ayında artan dilencilik vakalarına bir yenisi daha eklendi. Hani halk söylemiyle “taşı sıksa suyunu çıkartacak” kadar güçlü kuvvetli gencecik insanlar yolunuzu çevirip el açıyor. “Abla 1 liranız var mı?”, “Abi 1 liranız var mı?” diye sizden para istiyor. “Hayır” deseniz olmuyor, çünkü size bir kötülük yapabileceğinden endişe ediyorsunuz. Çünkü artık kimsenin ne niyette olduğunu hırlı mı hırsız mı olduğunu, bağımlı mı olduğunu bilemiyorsunuz. Yanınızda bozuk para illa ki oluyor ve çıkartıp veriyorsunuz. Bu sefer de dilenciye, kırmızı ışıkta bekleyene köşebaşında karşınıza çıkana derken inanın günlük sekiz on lira para böyle gidiyor. Onlar da günde yüz kişiden bir lira alsalar yevmiye 100 liraya geliyor. Bezim yevmiyemiz yüz lirayı bulmaz Ağabey. El açıp sabit yerde dilenenleri geçtik de hiç olmazsa yol kesip para isteyen bu kimselere karşı emniyetin zabıtanın ne bileyim birilerinin ne yaptırımı var? Böyle kimselerden haberleri var mı? Saygılar...             Nurettin C.-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.