“Bir diş çekimi için bu kadar uğraşırsak…”

A -
A +
Sevgili Feridun Ağabey, aşağıda kısaca belirttiğim derdimi CİMER’e de yazdım. Ancak son paragrafım -ne yazık ki- CİMER’in uyguladığı harf kotası engeli nedeniyle eksik gitti. Neyse ki sizde böyle acayip kota uygulaması filan olmuyor.
“Okmeydanı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde 30.10.2018 günü muayene oldum. Yapılan muayene sonucunda doktor dişimin çürük olduğunu, çekilmesi gerektiğini ve 182'den Ağız ve Çene Cerrahi bölümünden randevu almam gerektiğini söyledi. Ben de o gün hemen 182’yi aradım. Ancak randevuların dolu olduğunu gece 12’den sonra aramam gerektiğini söylediler. O gece saat 12.00'den sonra aramaya başladım. Ancak 12.10’da müşteri hizmetlerine bağlanabildim. Fakat randevuların dolduğunu söylediler. Ertesi gün yine 12.00'den sonra aradım bu kez 12.15’te bağlanabildim. Ancak yine aynı cevabı verdiler ve daha önce aramam gerektiğini söylediler. Ertesi gün 12.02'de bağlandım 12.05 gibi de müşteri temsilcisiyle görüşmem başladı. Buna rağmen aldığım cevap değişmedi:
'Randevu veremiyoruz...' Bu üç gün içerisinde de temsilci başka hastanelere baktı oralarda da yer olmadığını söyledi. Son gün ayrıca internet ile de şansımı denedim fakat saat tam 12.00'den sonra defalarca girdiğim sistem randevu olmadığını yazıp durdu. Şimdi ben soruyorum:
1. İstanbul gibi bir büyük kentte devlet, memurunun diş çekimini yaptıracak bir tesis ve imkândan nasıl oluyor da mahrum oluyor?
2. Bizler çalışan insanlar olarak üstelik de devletin vakarını temsil eden memurlar olarak böyle basit bir diş çekimi için günlerce uğraşmak zorunda olmamız devletimize yakışır mı?
3. Biz niçin bir randevu için gece yarısını bekleyip hasta hâlimizle saatlerce telefon başında uğraşıp didinelim? Üstelik de randevuyu alamadan!..
Özel kurumlarda bir diş çekimi için 300-400 lira isteniyor. Şayet devlet bize bu hizmeti böyle ağır aksak verecekse bizden kestiği parayı bize iade etsin ki biz de çareyi özel kurumlarda arayalım. Yok, bu mümkün değilse lütfen bu meselenin takipçisi ve düzelticisi olunuz. Saygılarımla arz ederim.”
           Hüseyin Yılmaz-İstanbul
 
 
 
Sensizliğinde seni özlüyorum
 
Aslında ikimiz de çok severdik… Aslında hiçbir zaman birbirimize bunu söylemedik… Ama ne enteresandır ki her gittiğimiz yerde, yolda oturduğumuz kafede hep bu şarkı kulaklarımızda yankılandı… Bizim şarkımız bu olsun dememiştik ama bu şarkı nasıl da gelip bizi buluyordu anlamamıştık… Biz birbirimizle göz göze bakışırken de bu şarkı mırıldanıyordu… Bir bahane bulup kaprislerinde dünyanın en zor yükünü çekerken de… Birbirimizle kavga ederken de… Ben mi öyle düşünüyordum, o mu? Derken farkına vardık ki bizim duygularımızı zirveye çıkaran şarkıydı o… Onu dinlerken kendimizden geçiyor, onu dinlerken duygulanıyor, onu dinlerken bileniyorduk… Şimdi sen gittin… Hiçbir şarkının anlamı yok… Sensizliğin sessizliğinde sensizliği arıyorum… Kış geldi, gelmedin… Baharı gözlüyorum… Sensiz dünyada inecek var… Ölümü özlüyorum… Ve o şarkımız var ya… Her defasında dinlerken senin de benim gibi dinlediğini biliyorum… Biliyorum…”
        Mehmet Ali Kızıltuğ-Bursa
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.