Kararı kendisinin vermesini sağlamalısınız

A -
A +
İstanbul’dan “Sevmek ayıp mı?” rumuzuyla yazan genç okuyucumuz çok önemli bir konuyu da gündeme getirmiş oluyor. Bu açıdan çocuklarımızın yapacağı evliliklerde evlenecek çiftlerin birbirini seviyor olmaları çok ama çok önemlidir. Bazı kesimlerde “o sevmezse sevmesin benim sevgim ikimize de yeter” gibi saçma sözlerle kendini avutup da karşıdakine sıkıntı verenler vardır. Sevmeyen kimseye zorla “sev” demek en basitinden o kişiye yapılan saygısızlıktır. Bunun gibi seven birine de “niçin sevdin?” demek de aynı şekilde bireysel müdahaledir. Günümüzde bile sevdiği için ayıplanan, sevdiği için cezalandırılan ve sevdiği için hayatı zindana çevrilen nice genç kızımız ve delikanlımız vardır. Sevenlere bu baskıyı yapanlar bilmeli ki ezbere yapılan bu baskıdan şimdiye kadar hiç sonuç alınanı olmamıştır. Günümüzde bu duyguyu Neşet Ertaş bakın nasıl mısralarda resmetmiştir: "Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülenBütün dertlerim anlayıp gönlümü bilenSanki kalbimi bilerek yüzüme gülenGönlüm hep seni arıyor neredesin sen?" Seven sevdiğini bu derece aramakta, onunla olduğunda bu derece huzurlu ve mutlu olmaktadır. O olmadığı zaman hiçbir şey onu hiçbir şekilde mutlu etmez. Bu duygunun bundan daha başka açıklaması olabilir mi? Dolayısıyla aileler çocuklarının “seviyorum” dediği kimseyle yapmak istediği evliliği, kendilerince uygun görmüyorlarsa bu gerekçeleri oturup normal bir üslup ile çocuklarına anlatmalıdır. Kendilerince eğer bir sakınca görülüyorsa o kimseyle yapılacak evliliğin mahzurları net bir şekilde sıralanmalıdır. Evlendikleri takdirde ailenin, çevrenin, sosyal yaptırımların evlilikleri üzerindeki etkisini anlatmak daha mantıklı bir yaklaşımdır. Zaten mantıklı açıklamalar getirirseniz çocuklarınız kesinlikle sizi anlayacaktır. Kararı yine kendisinin vermesini sağlamalı ve bu kararı vermekte ona biraz zaman tanımalıdır.     Her bir seste tüylerimiz diken diken oluyor!   Feridun Ağabey, Kartal’da yıkılan bina bizi kahretti. Beraberinde birçok soruyu da zihnimize taktı… Binanın 1992 yılında ruhsatı alınmış diyorlar ama ruhsatı beş kat için iken sonradan üzerine üç kat daha kaçak yapılmış. Şimdi çevredeki binalarda oturan bireyler olarak biz de kendimizden endişe eder olduk. Oturduğumuz binaların ruhsatını kaçak yapı olup olmadığını öğrensek ne öğrenmesek ne bundan sonra… Her an bize de binayı terk eden, yıkılacak bina arasında demelerinden korkuyoruz. Zaten evimize gönül rahatlığıyla giremez olduk. En ufak bir hışırtıda patırtıda tüylerimiz diken diken oluyor. Öte yandan diyorlar ki bu tür yıkılan bina için sigorta para ödemezmiş. Çünkü sigorta para ödemesi için binanın neden yıkıldığını istiyormuş. Yani depremden mi yıkıldı, yer kayması mı oldu filan… Ama durduk yerde kendi kusuru sebebiyle yıkılan binalar için sigorta para ödemiyormuş. O zaman buradan yetkililere sesleniyorum: Bu evleri sigorta ettirmek istediğimizde sigortalar neden gelip oturduğumuz bina bu açıdan uygun mu değil mi diye kontrol etmiyor da hemen sigorta yapıyor? Bu binaların sağlıksız olduğunu açıklasalar belki o an bizden para alamamış olacaklar ama biz de onların sayesinde oturduğumuz binaların ne derece güvenli olup olmadığını anlamış olacağız. Bu açıdan sigorta şirketlerinin hiç mi kabahati yok? Hatta iyi bir araştırma yapılsın İstanbul’da ruhsata uygun yapı oranı çok çok azdır diye düşünüyorum. O zaman sigortacılar da sigorta kapsamında sigortalanamayacak yerlere de sigorta yapıyorlar demektir. Bu da bir nevi dolandırıcılık değil mi?            “İsimsiz”- Kartal/İstanbul     Çocuğum evden ayrı kaldı hastalandı   “Feridun Ağabey, üniversitede okuyan çocuğumun hasta olması beni çok üzdü. Üniversiteye gidene kadar evimizde yanımızda kalan çocuğum üniversiteyi kazanıp başka şehre gidince bir sene sonra hastalandı. Ne doğru dürüst beslenebiliyor ne de çözüm bulabiliyoruz. Midesinden başlayan sıkıntı her şeyin önüne geçti. Ne yapacağımı bilemiyorum?” diyen Sinop’tan Melahat U. İsimli okuyucumuza, anlattığınıza göre üniversitede okumanın verdiği stres sıkıntı değil aile ortamından kopan çocuğunuzun “sıcak ve sulu yemek” dediğimiz beslenme dengesi bozulmuş gibi durmaktadır. Elbette ki hazır gıdalar, fast-food türü beslenmeler ev yemeğine alışmış bir bünyeyi zaman içinde tepetaklak edebilir. Bir de buna gazlı ve kafeinli içecekler eklendiğinde çocuğunuz sağlık yönünden huzur bulamayabilir. Size önerimiz; çocuğunuzun eğitim süresince yanında yaşayabilir veya onu düzenli beslenebileceği bir öğrenci yurduna yönlendirebilirsiniz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.