Artık dayanacak gücüm kalmadı

A -
A +
Selamünaleyküm Feridun Ağabey… Abim çok zor durumdayım. Yetkililere sesimi duyurmanı Allah rızası için rica ediyorum... Ben fırıncıydım. İstedik ki kendi işimizi kuralım. Ailecek bir ekmek fırını açtık işlettik, bir buçuk yıl kadar. Bu bizim ilk ticaret hayatımızdı. Bu fırını büyük bir zararla devrettik. Devrettiğimiz insan da paramıza karşı geldi vermedi. Uğraşacak gücüm de yoktu. İşletme benim adıma olduğu için bütün borç da benim üstüme kaldı. Az bir borç değil tam üç yüz bin lira. Bu borç ile yapayalnız bırakıldım... İstanbul Kartal’da oturuyorum. Evim kira ve üç tane de çocuğum var. İkisi okula gidiyor, ellerinden öper. Bu borçları bu hâlde benim ödeme imkânım hiç yok. Çok zor durumdayım. Avukatların icra tehdidinden, alacaklıların alacak tehdidinden baskısından bıktım usandım artık. Sayın Cumhurbaşkanımıza sesimi duyurur musun abim, yalvarıyorum. Bana bir fırsat bir imkân bir çalışma şansı istiyorum… Tek başına kaldım, fikir üretemiyorum; işin içinden çıkamıyorum. Bir şans bir fırsat bir çözüm yolu arıyorum. Cinnet getirmemek için çok sabrediyorum, çocuklarımı yetim bırakmak istemiyorum. Hiçbir kimseye ihanetim olmadı. Sadece ve sadece ticaret yapmak istedim başaramadım. Başarılı olsaydım herkes benim yanımda olurdu ama şimdi yapayalnız kaldım. Bunun bedeli hayatımın, çocuk çocuğumun hayatının zindan olması mı olmalı abim? Yalvarıyorum... Yuvamın yıkılmasını çocuklarımın yetim kalmasını istemiyorum. Yalvarıyorum abim sana Allah rızası için. Artık dayanacak gücüm kalmadı. İletişim bilgim: mahmutsahın6034@gmail.com
             Mahmut Şahin-Kartal/İstanbul 
 
 
Hizmet için slogan arayan belediyelere
 
Üniversite arkadaşımın daveti üzerine köyüne misafir olduk. İki üç gün kaldığımız ziyarette bize zeytin bahçelerini gezdirdi. Bu mevsim zeytin ağaçlarını aralama mevsimiymiş. Bizim bildiğimiz hâliyle budamaya benziyor. Etrafta tonlarca zeytin dalı ve yaprağı birikiyormuş… “Bunlar ne oluyor?” diye sorduğumda bir kısmının toplanıp yaprakları kurutularak ilaç veya kimya atölyelerine verildiğini ama büyük bir kısmının zayi olduğunu söyledi… Dönüşte ise yolun sağ tarafında bu tür dalların yakıldığını gördüm... Ortalık duman dumandı… Hani nadasa bırakılan tarlalar yakılır ya onun gibi bu dalları yakıp kül ediyorlardı hiçbir amacı olmadan…
Bu büyük enerjinin böylesine heba edildiğini görünce çok üzüldüm… Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde belediye başkanlarına seslenmek istedim… Halkın seçimde kendisine oy vermesi için proje arayan, slogan üretmek için çaba sarf eden belediye başkanlarına ve adaylarına seslenmek istiyorum. İşte size hizmet fırsatı… Hani dünyada bile bilinen “Kardeş şehir” “Kardeş belediye” uygulamaları var ya… Bu uygulamayı ülkemizde de yaygınlaştıramaz mıyız? İl il kardeş şehir olduğu gibi ilçeler arasında da kardeş ilçe olamaz mı? Bu yaprak ve dallar ihtiyacı olan fakir insanların bulunduğu ilçelere belediye başkanlarının gayretleriyle; yetmezse daha üst makamların destekleriyle ulaştırılamaz mı? Bu dallardan yılda ne kadar enerjinin açığa çıktığı hesap edilemez mi? Niçin amaçsız gayesiz tonlarca dal boş yere yakılıp kül edilsin ki… Dünyada ağaç budayan ülkeler de arta kalan dalları böyle yakıp kül mü ediyor, yoksa çiftçisine üreticisine yol gösterip yardımcı olarak ülkeye artı değer mi katıyor? Saygılarımla…
             Orhan Turnakuş-Samsun
 
 
Burs veren hayırseverlere teşekkürlerimle
Artık dayanacak gücüm kalmadı
 
Bu köşeden üniversite öğrencilerine burs vermenin önemine bir anekdot ile örnek vermek istiyorum. 1986 yılının eylül ayında, üniversite 2. sınıfa geçtiğimde İzzet Baysal Vakfı’na içinde bulunduğum şartları anlatan bir mektup yolladım. 2-3 hafta sonra cevap geldi. İstanbul Karaköy’de bulunan vakıf merkezine gittim. Sayın İzzet Baysal bizzat ilgilendi. Her ay 20.000 TL burs vereceğini taahhüt etti. (Bu para şimdinin 300-400 TL'sine tekabül etmektedir.) O zamanın şartlarında çok iyi bir meblağ idi. Bununla günlük yemek, yol, kırtasiye, kitap giyim ihtiyaçlarımı karşılayabiliyordum. 3 yıl boyunca aldığım burs benim hayatımı değiştirdi. Eğer bu katkı olmasaydı belki okulu bırakacaktım. 1989 yılının temmuz ayında üniversiteyi bitirdim. Teşekkür etmek için İzzet Baba’nın yanına gittim. Bana şunları söyledi:
“Evladım, sana bursu karşılıksız verdim. İleride memlekete faydalı işler yapmanı istiyorum. Çalışkan ol. Bu ülkenin kalkınması için çalış...”
Bu nasihati 30 yıldır hiç aklımdan çıkmadı. İzzet Baba’nın sözlerini kendime prensip olarak benimsedim. Bu ülke için faydalı olup olmadığımı www.google.com sitesine adımı yazarak öğrenebilirsiniz. İzzet Baysal’ın ne kadar büyük, yüce bir insan olduğunu yaşım ilerledikçe daha iyi anlıyorum. Bolu’nun Kıbrısçık ilçesinin gariban Bölücekkaya köyünden, kara lastikle yola çıktım. Allah bana bugünleri de gösterdi. İzzet Baysal’ı rahmetle anıyorum.
             Ali Özdemir-Eğitimci-Yazar www.aliozdemir.net
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.