Saati durdursam da zamanı durduramıyorum!..

A -
A +
Feridun Ağabey, zaman geçmek bilmiyor… Hayallerimiz yıkılıyor. Öyle bir şey ki bizi yok ediyor, anlamıyorum, bazen nasıl geçiyor? Her giden zaman beni benden alıyor. O kadar sorumluluğun içinde yaşlandırıyor. “Dur” diyorum, durmuyor. Saati durduruyorum ama zamanı durduramıyorum. Gücüm yetmiyor belki; dedim ya galiba beni yaşlandırıyor. Yaşımın geçmesine değil benim sorumluluklarımı unutturuyor. Bazen her şey siliniyor aklımdan. “Hasta mıyım?” diye düşünmüyorum değilim. Beni kimsecikler anlamıyor, anlatamıyorum. Çünkü bedenim, dilim buna izin vermiyor. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Her taraftan ayrı bir ses çınlıyor kulağıma. Geceleri uyutmuyor beni… Ben ise bunu hiç kimseye belirtmiyorum. Sabah oluyor kalkıp o hâlde işe gidiyorum. O yorgunlukla sürekli tebessüm ediyorum, herkes mutlu sanıyor beni ama değilim işte… Dışım ilkbahar iken içim kışı yaşıyor. Çok kaygılanıyorum ama sebebini ben de bilmiyorum. Sürekli sorular birikiyor başıma. Cevap veremiyorum. En başında okul hayatım soruluyor, “benim ağır sorumluluklarım var” diyorum dalgaya alıyorlar, anlatacak bir şey bulamıyorum. “Bu benim derdim, herkes kendi işine baksın!” diyorum. Hemen hiçbir gece uyumuyorum, sevdiklerime bakıyorum; onların mutluluğunu izliyorum… Kafamı tam yastığa koyacağım zaman aklıma su geliyor, hayat yine devam ediyor. “Sabah işlerim var uyumalıyım” diyorum. Sonra camı açıp baktığımda havanın çoktan aydınlanmış olduğunu fark ediyorum. Hiç kimseye çaktırmadan kalkıp hazırlanıp gidiyorum. Dün dünde kaldı diyorum ve işime sarılıyorum. Bugün de çalıştığım yerdeyim. “Nasılsınız?” diye soracak olursanız bugün de parçalı bulutluyum ama güneş tebessümlerime saklanıyor gelen misafirlerimi tebessümle karşılayabileyim diye… Gün doğdu herkesin hayatını devam ettirmesini odalarından çıkıp güneşe bakmasını diliyorum. Benim hayatım böyle geçiyor çünkü giden hayatımızdan gidiyor, gençliğimizi kaybediyoruz...                   Halil Akdeniz-Başakşehir/İstanbul     O çocukları gördükçe içim parçalandı   Feridun Ağabey, ben iki çocuk büyütmüş bir anneyim. Günümüzün yeni evlilerini çocuk sahibi ana babaları gördükçe “maşallah” diyorum. Ama buradan sizin köşenizden o genç anne babalara bir iki tavsiyede bulunmak istiyorum. Genç anne babalar üç dört yaşındaki beş altı yaşındaki çocuklarıyla büyük alışveriş merkezlerinde alışverişe çıkıyorlar. Çocukları da yürüsün istiyorlar. Şuna da bakalım, buna da bakalım derken vaktin nasıl geçtiğini bilemiyorlar. Ne kadar yürüdüklerinin farkında olmuyorlar. O yanlarında gezdirdiklerini zannettikleri küçük yavrular yoruluyor, acıkıyor uykusu geliyor. Hemen oradan çıkıp gidemedikleri için de çocuklar ağlamaya başlıyorlar. Bir çocuk hiçbir rahatsızlığı yokken ağlamaya başladıysa ya karnı açtır, ya susamıştır, ya uykusu gelmiştir. Onun için anneler yanlarına minik bir çanta içerisinde çocuklarına içerebilecekleri su yedirebilecekleri mümkünse evde hazırladıkları besinlerden almayı unutmasınlar. Kaç defa böyle iç çeke çeke ağlayan ve annesinin babasının peşinden sürüklenen minik yavruları gördüm içim parçalandı… Çocukları rahatsızlığını belirtince de hiç ertelemeyip gezmeyi bıraksınlar. O çocukların bir damla gözyaşına değmez çünkü…              Hatice Ablanız-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.