Ben eşimi seviyorum da, o beni seviyor mu?

A -
A +
"Feridun Ağabey, ben eşimi seviyorum ama eşim beni seviyor mu onu bilmiyorum! Kendine göre seviyor ama bana göre sevmedikten sonra ben ona sevme mi derim? Sabah çocuğun ihtiyaçlarıymış… Gündüz zaten evde yokum… Akşam anneciğine gidecekmiş ya da teyzesi gelmişmiş… Ertesi gün çamaşır yıkamış… Dün akşam bana en sevdiğim yemeği hazırlamış… Bugün evi silip süpürmüş pırıl pırıl etmiş… Eee? Bu kadar gayret gösterirken canı çıkmış da bir teşekkür etmemişim. Bu beni sevdiği içinmiş? Bak karıcığım, çocuğun ihtiyacı, ananın ziyareti, teyzenin nezaketi beni ilgilendirmiyor… Beni sen ilgilendiriyorsun sen. Seeeen! Bana senden başkası mıknatıs değil anladın mı? Eğer beni memnun edeceksen, benim ağzımın yayık ayranı gibi açılmasını, gözlerinin içine süzüle süzüle bakmamı isteyeceksen evini, bebeğini, anneni teyzeni ne varsa bir kenara koyup beni bekleyeceksin, beni… Sonra da kocam niye bana surat asıyor diye “vıdı vıdı” etmeyeceksin… Ne yapayım surat asmayayım da kendimi mi asayım bre! Anla beni yaz aşkım…” diyen İstanbul’dan Rumuz: “Ağzı var dili yok” okuyucum; evlat senin ağzın var dilin yok bu ise Allah konuştuğundan muhafaza eylesin!.. Anladık senin derdini, düz duvar olmuşsun da… Hele bir sor kendine traktör mü bu kontağı çevirdim mi tır tır tır tırıldasın? Çocuklar beni yormayın ne olur… Evladım sen işten yorgun argın geldiğini söylüyorsun da onun akşama kadar evde yorgun argınlığını niçin hiç hesaba katmıyorsun? Bak sana biraz 'sır' vereyim. Tamam anlıyoruz seni; çok çalışıyorsun, çok yoruluyorsun. “Eve bir kapağı atsam, iki lokma atıştırıp uzanacağım” diyorsun. Peki bir de eşin için empati yapıversen… Seni sabahtan akşama kadar evde bekleyen ve “ah bir gelse de yemekten sonra oturup bir saat konuşabilsek” diye yolunu gözleyen bir hanımın olduğunu niçin düşünmüyorsun. Onun seninle paylaştığında mutlu olacağını hiç mi hesap etmiyorsun? Bir akşam da onun hatırı için çayını kahvede değil de eşinin ve çocuklarının yanında içiversen… Eşine de bir yemek sonrası “ellerine sağlık, yemeklerin gerçekten çok harika” demek dünyaları bağışlamak gibidir bir bilsen. Bir gülümsesen bitecek her şey, bir gülümsesen… Bir tatil günü, daha kahvaltıda “Bugün size bir sürprizim var… Bugün birlikte gezmeye çıkacağız” diyebilmen gönüllerde taht kurmana yetecek de artacaktır. Ne diyor hani, uhuletle ve suhuletle! Anladın sen :) F.A.       “Bu işleri yapmak için mi üniversite okudum?”   Feridun Ağabey, aile ve toplum yapımızı dinamitleyen en büyük etkenlerden biri de bence düzeltilmesi gereken yükseköğretim sistemidir. Ülkemizde sekiz milyona yakın üniversite öğrencisi var Biz eğitimdeki öğrencilerimizle gurur duyuyor olabiliriz ama bakın madalyonun öteki yüzü böyle değil. Almanya’da üç milyon üniversite öğrencisi var. Bizdeki sekiz milyon üniversite öğrencisinden ancak ve ancak iki milyon kadarı mezun olduktan sonra kendi okuduğu bölüm ile ilgili bir işte çalışabiliyor. Diğer milyonlarca öğrenci mezun olduktan sonra okumuş işsizler kervanına dâhil oluyor. İşin daha vahim yanı okuduğu bölümle ilgili iş bulamasa bile başka bir işte çalışmayı da hazmedemiyor. Ancak çok çaresiz kaldığında evet diyor ama genel olarak “ben bu işleri yapmak için mi üniversite okudum?” diye kendi kendini yiyip bitiriyor. Bu gençler bunalıma sürükleniyor. Ailesine yük olmaya devam ediyor o ayrı bir sıkıntı oluşturuyor. Hele de maddi durumu yeterli olmayan aileler iki defa hayal kırıklığı yaşıyorlar. Ülkemizdeki okumuş işsizlerin psikolojisi çok bozuk durumda. Bu konu hiç küçümsenecek bir şey değil… Bir kar topu gibi katlanıyor. Bir çığ gibi toplumun üzerine risk olarak birikiyor… Bence ülkemizin en büyük ve en acil çözülmesi gereken problemi bu gençleri ekonomiye kazandıracak bir reform paketi hazırlamak… Ve ondan daha önemlisi işsiz genç üreten israf eğitim sistemine bir çekidüzen vermektir… Saygılarımla.           Ahmet Öztürk-Eğitimci     “Beni ilk defa yanılttın ağabey”   Feridun Ağabey, Allah sana uzun ömürler versin… Ben yıllar önce benden altı yaş büyük ağabeyimi kaybettim… O benim önümde dağ gibi duran kahramanımdı… Hastalandığında ondan çok daha ben kahroldum. Hıçkırıklara boğuldum. Ama beni yanına çağırdı… Omuzuma dokundu ve “Korkmana gerek yok yaşayacağım Allah’ın izniyle” dedi… Benim düğünümü bile göreceğini söyledi… Nasıl inandıysam küçükken ona, bu dedikleri de olacak diye çok rahatladım. Ama beni hayatımda ilk defa yanılttı ağabeyim… Sözünde durmadı… Duramadı… Bir sene içinde eridi mum gibi, çekti gitti dünyadan… Onu öyle özlüyorum ki… Ona öyle güveniyordum ki… O dediyse hastalığını bile yener Allahın izniyle diyordum… Daha onunla birlikte ne hayallerim vardı… Ama şimdi her bayram kabrinin başına gitmek çok zor be abi? Diyorum ki ağabeyi olup da görmeyenler var mıdır? Kardeşi olup da görüşmeyenler… Dünyanın en bedbaht insanı saysınlar kendilerini… Sen bile bir ağabey olarak bizim dertlerimize yer veriyorsun ya, bizi çok sevindiriyorsun… Bize değer vermen, bizi ağabey olarak desteklemen, moral vermen yetiyor… Sağ ol Feridun Ağabey…          İsmail Tutak-Kayseri
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.