Çorum Millî Eğitim Müdürü’müze daha önce de iletmiştik

A -
A +
Feridun Ağabey, size derdimizi daha önce de yazmıştık. Köşenizde 1 Mayıs 2019 Çarşamba günü yayınlanmıştı. Okulun öğretmen ve öğrencileri bu mütevazı okulda birbirinden harika 30 proje ile TÜBİTAK Bilim Fuarı düzenledi diye yazmıştınız. Ama bu yazının üzerine bize akıllı tahta sözü verenler gördük ki bu sözü yine tutmadılar. Şimdi sizin aracılığınızla buradan bir kere daha soruyoruz: Bu okulda okuyanlar "KUNTA-KINTE mi? Siz yazdığınızda yetkililerce okula söz verilmesine rağmen bu söz okullar açıldığı hâlde bir türlü yerine getirilmedi. Ağabey işin garibi okulların açılmasına az bir süre kaldığında Çorum Millî Eğitim Müdürlüğünden okula akıllı tahtaların geleceği bilgisi gelmiş. Okul biz velileri bilgilendirince nasıl sevindik. Öğretmenlerimiz de sevindi çocuklarımız ise çok ümitlendiler… Ama okullar açıldı ve hepimizin sevinci kursağında kaldı. Bazı çocuklar okula gitmek istemez oldu. Bazı veliler çocuğunu okuldan almak istedi… Çok üzücü oldu. Neden bu okula ötekileştirme yapıldı Ağabey? Bu okula neden dört yıl geçmesine rağmen bir akıllı tahta getirilemedi. Kimler engel oluyor? Kimler nasıl bir iltimas sağlıyor da bize geleceğini beklediğimiz akıllı tahta daha yeni açılan okula verilirken biz unutuluyoruz? Bize söz verilmişken bizim dört gözle beklediğimiz akıllı tahtalar şube olarak yeni açılan bir okula nasıl ve ne amaçla yönlendiriliyor? Yani birileri beyaz ama KEREB-İ GAZİ İMAM HATİP bir zamanlar dizisi de yayınlanan KUNTA-KINTE mi? Feridun Ağabey sizin aracılığınızla saygıdeğer İl Millî Eğitim Müdürü’müze sesleniyoruz. Söz verilmiş, sıra olarak da dört yıldır bekleyen bir okul mu öndedir? Yoksa bu yıl yeni açılacak okul (şube) mu önceliklidir? Lütfen bizim okulumuzu da göz önünde bulundurun ve verilen sözün bir an önce yerine gelmesiyle ilgili ilgilileri yönlendirin Sayın Müdürüm. Biz okulumuza artık kesinlikle akılı tahta istiyoruz. Bu sene de eğitim ve öğretimimizin böyle geçmesini istemiyoruz. Saygılarımızla.” Bir öğrenci velisi - Çorum   *** “Talebimiz kadro değil statü değişikliği”   Kamu kurum ve kuruluşlarında, belediyelerde ve KİT’lerde 4857 sayılı iş kanununa göre çalışan daimi kadrodaki üniversite mezunu (ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora yapmış) işçileriz. Kamuda işe başlatılırken KPSS, İş Beceri Değerlendirmesi ve Mülakat elemelerinden geçirildik. Görevde yükselme, tayin, terfi ve kendi alanlarının dışında çalıştırılan kurum içi eğitimlere sırf kadrolu işçi (4857 sayılı yasaya tabi) olduğumuzdan mahrum bırakılan binlerce işçiyiz. Tek talebimiz var! Var olan kadromuzun memurluk kadrosuna dönüştürülmesi. En basit anlatımla talebimiz kadro değil statü değişikliği. Şunu özellikle belirtmek isterim statü değişikliği sadece memur işi yapana değil kendi alanlarının dışında çalıştırılan binlerce üniversite mezunu işçileri de kapsamalı. Amirlerinin istekleri doğrultusunda kendi alanlarının dışında çalıştırılan değerli arkadaşlarımızı dışarıda bırakacak bir çalışma yeni mağdurlar oluşturacaktır. Yeni mağduriyetlerin yaşanmaması için herkesi kapsayacak bir çalışma yapılmasını istiyoruz.” Suat Özel- (İşçi - Veteriner Hekim) Üniversiteli İşçiler Platformu Diyarbakır Temsilcisi ***   Devletimin varlığını hissettim, sevindim   Feridun Ağabey, bu yaz tatilinde ülkemizin güneyinden güneydoğusuna, doğusundan dönüşte Karadeniz Bölgesi’ne kadar birçok vilayetini gezme görme ve izlenimlerde bulunma fırsatı buldum… Doğu ve güneydoğuya hayatımda hiç gitmemiş bir insan olarak, bir Türk vatandaşı olarak Konya’dan memleketimizden Adana’ya hareket ettim. Çoluk çocuk toplam 4.700 km yol yapıp 65 saat araba kullandım. Bu sürede tam 38 şehrimizi gezdim. Çok ilgimi çeken çok hoşuma giden bir şey oldu. Bütün bu bölgeleri daha önce hiç gezmeyen hiç hayatımda oraları görmeyen bir insanım. Ailemle çoluk çocuğumla hiç bilmediğim o arazilerde, o dağlarda o derelerde vadilerde ülkemizin en ücra köşelerine kadar, en uç bölgelerine kadar hiç korku ve endişe olmadan, hiçbir sorun yaşamadan, hiçbir engelle karşılaşmadan gittim gezdim… O topraklar artık güvenli bir bölge olmuş… Artık o coğrafyalarda terör yok… Asayiş var… Halkın tamamı işinde gücünde… O Ağrı Dağı’nın uçsuz bucaksız ovalarında hayvancılık yeniden başlamış… Böyle bilmediğiniz bir yere her tarafa arabanızla çoluğunuzla çocuğunuzla herhangi bir engelle ve kaygı olmadan gitmenin huzur ve mutluluğunu yaşadım… Devletimizin varlığını hissettim oralarda… Türkiye’nin doğusu, güneydoğu Anadolu’su artık üreten bölgeleri hâline gelmiş… Hayvancılık büyük umut veriyor. Bu müthiş coğrafyanın tamamı Adana’dan Gaziantep, Şanlıurfa, Bitlis, Siirt, Hakkâri, Van, Ağrı, Artvin, Batum, Gürcistan’ın sınırlarına kadar her taraf ayrı bir güzel ayrı bir kültür ve medeniyet hazinesi…” Hakan Ö. - Konya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.