Daha az masrafla daha kaliteli sağlık hizmeti mi dediniz?

A -
A +
“Türkiye’de sağlık meslekleri AB ülkelerinde olduğu gibi piyasalaştırılırsa;
Halk sağlığı olumsuz etkilenir. Hastaların cebinden harcadığı meblağ ve kısıtlı kamu sağlık harcamaları misli ile artar, uzantısında israfa neden olur.
Reklam ve internet haksız rekabete yönlendirmeye sebep olur. Sağlık alanında faaliyet gösteren mesleğimize ticari görünüm verir. Etik ve deontolojik bozulmalara, sağlık mesleklerine olan güven ve saygı azalır. Sağlık-moda ticaret mesleğine dönüşürsek sağlık harcamalarımız artar. Pazar sermaye lehine el değiştirir. Bizimle aynı nüfusa sahip İngiltere’nin sağlık harcamaları 170 milyar dolar, Almanya’nın 250 milyar avro, Türkiye’nin 165 milyar TL, (16 milyar avro) Türkiye’nin sağlık harcamaları 750 milyar TL’yi aşar. Ekonomik olarak gelişmiş Almanya ve İngiltere bile sürekli artan sağlık harcamalarını karşılamakta güçlük çekmektedir. Bizim ekonomimiz bu küresel sermaye işgalini kaldıramaz. Şu anda sağlık hizmet sunumunda, sağlık turizminde Almanya’dan sonra ikinciyiz. Almanya ile rakibiz. Almanya ile yarışıyoruz. Ancak Almanya AB’nin avantajlarını kullanıyor, Sağlık hizmet sunumunda Almanya’dan da iyiyiz. Sağlık mesleğinde kalarak, Tüm topluma, daha az masrafla daha kaliteli sağlık hizmeti sunumu mümkündür” diyen değerli Eczacımız 20. Bölge Kuzeydoğu Optisyen Gözlükçüler Odası Başkanı Taylan Küçüker Beyefendiye bu konudaki hatırlatmalarına teşekkür ederek ilave düşüncemizi birkaç cümle ile paylaşmak istiyoruz...
Sağlıkta gelişmiş ülkelerde mesela Almanya’da endemik bitkilerle ilgili örneğin bir kekikten (krem, tablet, şurup, kekik suyu vb.) gibi yaklaşık yirmi çeşit ürün, vatandaşlarına ecza ürünü kapsamında sunulabiliyor. Biz de dünyanın sayılı endemik bitkilerinin bulunduğu bir ülke değil miyiz? Bir Palandöken yaylalarımız dünya farmakologlarının (ecza bilimcilerin) kimya bilimcilerin gözde mekânı. İnanılmaz bir hazine... Ülkemizde Tekirdağ’da Ege’de Akdeniz’de, doğuda yetişen bitkilerden elde edilebilecek ürünlerimizi bizim eczacılarımız ne kadar takip ediyorlar? Eczacılık fakültelerimizde bu konular ne kadar yer kaplıyor? Soruna değil çözüme odaklanarak eczacılarımızın bu ürünlerimiz hakkında da yetiştirilmesini ve eczanelerde hastalarımıza kendi ülkemizin endemik ürünlerimizi de ecza yelpazesinde sunabilmeyi neden sağlamayalım? Hatta bir adım daha yerli ve millî düşünürsek kendi üzümümüzü, incirimizi, fındığımızı, cevizimizi, bademimizi; zeytinimizi, peynirimizi, sütümüzü, balımızı, pekmezimizi "gıda" olmanın yanında “deva” olacak şekilde ecza sistemimize niçin entegre etmeyelim? Bu ve benzeri konuda atılacak adımlarla sağlıkta daha bağımsız, daha sağlıklı ve daha ileride olacağımızı söylemek bilmem yanlış mı olur? (F.A.)
 
 
Öğretmenler Günü'nü kutlamak içime sinmiyor!
 
 “Feridun Ağabey, sahada 32 yıl öğretmenlik yaptım. Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde bulundum. Hâlen özel sektörde çalışmaya devam ediyorum. Mesleki yeterliliklerimi artırabilmek, sürdürülebilirlik noktasında başarılı olabilmek için de çeşitli konularda bilgi veren 60 civarı kitap yazıp topluma sundum…
Eğitimin öğretmenlik ve yöneticilik pencerelerini gözlem imkânım oldu. Hiçbir anlamı olmayan, ülkeye bir katkısı görülmeyen onlarca, hatta yüzlerce yöntem, strateji ve proje ile boğuştum. Son 30 yılda belki 30 kere eğitim-öğretim sistemi sil baştan düzenlendi. Milletin milyarlarca doları heba edildi. Yazık değil mi?
Şu gerçeği bilmemiz gerek. 81 vilayetin, 930 ilçenin millî eğitim müdürlerinin, valilerinin, kaymakamlarının eğitim noktasındaki vizyonu (anlayışı) endüstri 4,0 seviyesine gelmeden aşama kaydetmemiz zor görünüyor.
32 yıl boyunca çalıştığım ilçe ve illerde ödüllendirilen, öne çıkarılan, pohpohlanan öğretmenlerin çoğunlukla yetersiz, donanımsız, liyakatsiz olduğuna şahit oldum.
Önü açılanların çoğu "onun yeğeni, şunun torunu, bunun arkadaşı, filanca sendikanın üyesi, vb.” şeklinde idi.
1989 yılından 2021’e bilimde, teknolojide, pedagojide, yönetim anlayışlarında yüzlerce gelişme, yenilenme oldu. Ama ben mesleki bakımdan hiç sınava tabi tutulmadım. Bilgi seviyem ölçülmedi. AB’nin ileri ülkelerinde öğretmenler 4-5 yılda bir bilimsel, ruhsal, kültürel testlerden geçiriliyor. Yetersiz olanlar meslekte kalabilmek için yeterli hâle gelmek zorunda bırakılıyor veya meslekten çıkarılıyor.
Konuşamayan, yazamayan, ruhsal sorunları olan, görevini yapmayan, eğitemeyen 10 kadar öğretmenin meslekten uzaklaştırılması için ilgili birimlere raporlarımı yazdım. Ancak, bunların %90'ına hiçbir yaptırım uygulanmadı. Siyasetçiler, sendikacılar devreye girerek niteliksizlerin sistemde kalmasını sağladılar. Peki bu eğitimcilerin elinde olan çocuklara yazık değil miydi? Bunun vebali yok muydu?
Bipolar bozukluk, şizofreni, bilimsel yetersizlik, görememe, duyamama, asosyal özellikler taşıma gibi dertler problemler karşıma çıktı. Ancak bu zatlar meslekten maalesef uzaklaştırılamadı.
Kamuda işe başlayan bir kişi 30-40 yıl kendini yenilemeden çalışabiliyor. Özel sektörde bu noktada daha hassas davranılıyor. Kuruma zarar verenler daha alt seviye işlere yönlendiriliyor. 
Kamu bünyesinde çalışmaktan ötürü bir şikâyetim yoktur. Lakin çürük, yetersiz elemanların ayıklanması şarttır. Nitelik artmadan Öğretmenler Günü kutlamak pek içime sinmiyor.”
        Rumuz: “Öğretmen”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.