Mahalleli İl Sağlık Müdürlüğünden hemşire istiyor

A -
A +
İki ay kadar önce bu köşede Bahçelievler-Altınyıldız Aile Sağlık Merkezi'nde hemşire ihtiyacı olduğunu duyurmuştuk.SGK Uzmanı ve Köşe Yazarı Lütfi Köksal imzalı yazıda Sağlık Merkezinin üç kişilik hemşire kadrosu olmasına rağmen bir tane hemşire bulunduğu belirtiliyordu. Hemşireden çok memnun olduklarını ancak bu hemşirenin hamile olması sebebiyle üstelik üç kişilik hemşire hizmetine tek başına yetişmekte elbette zorlandığını dolayısıyla laboratuvar işlerinde, pansuman, iğne ve kan alma işlerinde hastaların mağdur olduklarını; hizmetlerin aksadığını dert yanarak deniliyordu ki:"Altınyıldız Aile Sağlık Merkezi'ne bir hemşire daha atanması, hem mahallemizin çok memnun kaldığı hemşiremizi hamilelik döneminde olsun biraz rahatlatacak hem diğer çalışan personeli ve hem de hastaları mutlu edecektir."Konuyla ilgili İl Sağlık Müdürlüğümüzden bize herhangi bir bilgi ulaşmadı. Bu süreçte o bir hemşire de hamilelik iznine ayrılmış.Konu Nasrettin Hoca'nın fil hikâyesine dönmüş inanın. Üç kişilik kadrosu olan Sağlık Ocağında tek hemşireyle yetişemedikleri için ikinci bir hemşire isterken o tek hemşire de gitmiş ve koskoca Sağlık Ocağında hemşire kalmamış iyi mi?Haliyle mahalle sakinleri soruyor:Bahçelievler Altınyıldız Aile Sağlığı Merkezinde vatandaşın yarasını kim saracak? Pansumanı kim yapacak? Çocuklarımızın aşısı ne olacak? İğnelerimizi kim yapacak? İstanbul'da bir Aile Sağlık Ocağında çocuklara aşı yapacak hemşire bulunmuyor? Bu olacak şey mi?"Elbette hemşiresiz olmaz... Ama İl Sağlık Müdürlüğümüzün konuya ivedilikle çözüm bulacağına inancımız da tamdır. Kendilerine kolaylıklar diliyor, Altınyıldız ve çevre sakinlerine tez zamanda buradan müjdeli haber vereceğimizi ümit ediyoruz.


O sütlerden yoğurt yapabiliyorlar mı?
Geçtiğimiz gün, Dünya Süt Günü münasebetiyle gelen bülteni incelemiş ve "vatandaşın sütüne göz dikenlerden olmayın" diye çağrıda bulunmuştuk.Konuyla ilgili arayan kimi doktor kimi ev hanımı okuyucularımız da aynı duygu ve düşünce içinde olduklarını belirttiler. İzmir'den mail gönderen Naci Kuzu isimli okuyucumuzun düşüncelerini paylaşıyoruz:"İlgili yazınızda gıda mühendislerine verdiğiniz cevap için çok teşekkür ediyorum. Müsaadenizle bir hususu eklemek istiyorum. Bu mühendis arkadaşlar o övdükleri sütten bir yoğurt yapsınlar bakalım yiyebilecekler mi? Ayrıca sütün tadı tuzu da yok. Su tadı bile değil. Niçin yoğurt yapıyorsunuz denecek olursa; bizler köyde büyüdük. Anamızın sağdığı sütü taze taze içmeye ve o sütten yapılan katkısız yoğurtlara alışkınız. Hazır yoğurtları yiyemiyor ve sütleri içemiyoruz. Hep açık süt satanlarla uğraşacaklarına biraz da bu paket süt ve yoğurtları da denetleseler olmaz mı?"Naci Kuzu-İzmir


Öbür arabadaki düşman mı?
Haberlerde okuyor ve dehşet içinde izliyoruz. Trafikte yol verme yüzünden, kırmızı ışık yüzünden, korna yüzünden vb. çıkan kavgaları ve hiç yüzünden birbirine kıyasıya saldıranları... Hatta zerre acımadan ağız-burun girişenler... En son bir diz darbesiyle olduğu yerde hayatını kaybeden öğretmen sürücünün hâli gerçekten insanların hangi ruh hâlinde olduklarının dehşet veren göstergesi değil midir?Bu çıldırmışlığa bu öfke küpü olmuş insanlığa, bu stres topu hâlindeki canlılara fayda verir mi bilemiyorum ama en azından bundan sonra sürücü kursuna gidenlere araç kullanma ve trafik bilgileri yanında ilk yardım dersi verildiği gibi bir de öfke kontrolü ve empati dersi de verilmelidir. En mülayim insan direksiyona geçince en dayanılmaz adam olup çıkıyor. Ne var bu direksiyonda bilmiyorum ki?Direksiyona geçen bir şoför için diğer araçtakiler birdenbire gözüne düşman mı geliyor? İnsan düşmanına böyle saldırmaz ya... Hiç tanımadığı bir kimseye başka araçta diye bu derece öfkelenmek gerçekten ruhsal açıdan incelenmesi ve çözüm bulunması gereken bir rahatsızlık olsa gerek...Ahmet Ahunbay-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.