Piyasayı kim denetlemeli?

A -
A +
Neredeyse tüm Türkiye piyasayı denetleme ‘hastası’ oldu. Haberlerde, entelektüel sohbetlerde, halk arasındaki konuşmalarda piyasanın kendi hâline bırakılmayıp denetlenmesi gerektiği, aksi takdirde, ‘üç harfli’ firmalar başta olmak üzere, tüm satıcıların halkı kazıklayacağı konuşuluyor. Bu çerçevede, devletin üzerine düşeni hakkıyla yapmasının, dolandırıcılara, üçkâğıtçılara ve fırsatçılara meydan vermemesinin öneminden bahsediliyor…
 
Bu bakış tarzı birçok bakımdan hatalı. Bana göre, bu söyleme sarılanların genel olarak ekonominin özel olarak piyasa ekonomisinin ne olduğundan ve nasıl işlediğinden habersiz olduklarını yansıtmakta.
 
Piyasa ekonomisi üretim araçlarının özel sahiplik altında olduğu ve insanların üretme ve ürünlerini satmada, tüketicilerin de satın almada serbestçe karar verme hakkına sahip olduğu bir ekonomik sistem. Bu nedenle, piyasa ekonomisine ‘ekonomik özgürlük sistemi’ adı verilir. Bu özgürlük toplumda var olan bilginin hem devamlı artarak yenilenmesini hem de koordine edilmesini sağlar. Bu koordinasyon, bir otorite üretici ve tüketicileri şu veya bu istikamette davranmaya mecbur etmeden, kendiliğinden vuku bulur. Üreten ve tüketen hemen her birey bu uyum süreçlerinin parçasıdır. Ekonomik özgürlük insanların kararlarını koordine ederken insanların birbirine yardımcı olmasını mümkün kılar. İnsanlar birbirlerini tanımadan ve buna ihtiyaç da duymadan diğer insanların ihtiyaçlarının giderilmesinde bir araca dönüşür. Bir piyasa ekonomisinde insanlar hem kendi başına bir amaçtır hem de herkes herkesin aracıdır.
 
Bu çerçevede her üretici-satıcı mallarını satabileceği en yüksek fiyattan satmaya her alıcı-tüketici de malları alabileceği en ucuz fiyattan almaya çalışır. Hem ikisi de kendi iyiliğine olduğuna inandığı istikamette davranır. Sonuç, ilginç şekilde, tüm toplumun lehine olur. Aksi türlü olsaydı, yani herkes kendi menfaatini değil karşısındaki kişinin menfaatini düşünerek işlem yapmak isteseydi, muhtemelen hiçbir işlem yapılamazdı ve hayat dururdu.
 
Bundan dolayı piyasada daimî bir denetim vardır. Bu denetimi yapanlar piyasa dışı aktörler değil piyasada alım yapan kimselerdir. Tüm alıcılardır. Her alıcı en düşük fiyatı bulmaya çalışır; her satıcı da en yüksek fiyata ulaşmaya. Tek alıcı ve tek satıcı olmaması, fiyatların daimî bir dalgalanma içinde olmasını sağlar. Genel hukuk ve ahlak kuralları kendiliğinden denetimin en büyük aracı olarak işler.
 
Piyasada bir sıkıntı olduğu zaman, ‘stokçular’, ‘spekülatörler’, ‘aracılar’ başta olmak üzere çeşitli toplum kesimleri bu sıkıntının müsebbibi hâline getirilir. Oysa, enflasyonist dönemlerde üretici ve satıcılar fiyatları sadece cari yükselmeye değil bekledikleri yükselmeye de cevap teşkil edecek şekilde ayarlamaya çalışır. Bu, fiyatları hızla yükseltir. Bunun üzerine devletin denetim yapması talepleri ortaya çıkar. Oysa buna gerek yoktur. Her üretici aynı zamanda üretim yapabilmek için ciddi bir tüketici olmak zorundadır; çünkü ara malları ve girdileri tedarik etmesi gerekecektir. Başka bir deyişle bir üretici bir malda üretici ise birçok malda da tüketicidir. Dolayısıyla, piyasanın denetçileri arasında devlet tarafından denetlenmeleri istenen kimseler de yer alır…
 
Piyasayı denetleme çağrılarının belki de en kötü yanı, devletin büyümesine ve sivil hayata müdahalesine zemin hazırlamasıdır. Bu bakımdan da devlete tek ve ana denetleyici rolünü yüklemek yanlıştır ve mahzurludur. Yapılması gereken, piyasanın serbestçe oluşmasına müsaade etmek ve piyasa içi denetimin işlemesine güvenmektir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.