KPSS’de ‘ikinci FETÖ skandalı’ mı?

A -
A +
 
 
Son KPSS sınavındaki yirmi sorunun bir özel dershanenin daha önceden yayınladığı bir kitapçıktaki sorularla aynı olduğunun ortaya çıkması tüm toplumun tepkisini çekti. Muhalefet ve iktidar konuyu gündemine aldı. Erdoğan sınavı gerçekleştiren ÖSYM’nin Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün’ü bir ‘gece yarısı kararnamesi’ ile görevden uzaklaştırdı; kendisine bağlı DDK’ya olayı soruşturma talimatı verdi. Ertesi gün ÖSYM Başkanlığına Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy’u atadı. DDK’dan gelen ilk açıklamada sınavda sıkıntı verici şeyler olduğu belirtildi. Daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuldu. Ayrıca YÖK de bir soruşturma başlattı. Umarım idari ve adli soruşturmalar en kısa sürede tamamlanır ve gerçek açığa çıkar. Ancak, olaya gösterilen tepkilerde hem muhalefetin hem iktidarın hataları oldu.
 
Önce muhalefetin tutumuna bakalım.
 
Muhalefete göre olay bir ikinci FETÖ vakası. Bazı muhalif unsurlara göre, FETÖ’nün devlet içinde kalmış unsurlarının bulunduğunu göstermekte. Tüm muhalefet durumun hükûmetin aczini sergilemekte olduğunu düşünmekte…
 
Bu, yanlış bir yaklaşım. Olayın FETÖ’nün soruları çalması vakalarıyla benzer tarafları az. FETÖ adi değil nitelikli ve sistematik çalma işlemleri gerçekleştirmekteydi; soruları çalmakta ama kamuyla değil sadece kendi elemanlarıyla paylaşmaktaydı. Bu sefer sorular daha önce kamuya açık, herkesin ulaşmış olabileceği bir yayında yer aldı. Temel nitelikleri itibarıyla birbirinden farklı iki olayı birbirine benzetmek, Allah’ın belası lanet bir örgüt olan FETÖ’yü hafife almak ve neyi niçin yaptığını anlamamak veya karartmak anlamına gelir. Bu tür adi olaylar ise her zaman vuku bulabilir. Nitekim daha önceleri de benzer vakaların yaşandığı bilinmekte.
 
Muhalefetin kullanmaktan zevk aldığı ‘gece yarısı kararnameleri’ ifadesi hakkında da bir şeyler söylemek isterim. Bu kavramla muhalefet meşru ve demokratik iktidarın herkesten gizleyerek ve saklayarak, gece yarısı kotarılan ve de gayrimeşru işler yaptığını ima etmekte. Ama bu da yanlış. Resmî Gazete’nin her yeni güne ait sayısı gece yarısından hemen sonra yayınlanıyor. Bu durumda gece yarısı yayınlanmış olmayan kararname yok denebilir. Bunun olmaması için günü hesaplama biçimimizi değiştirmemiz, mesela öğlen 12.00’den ertesi gün 12.00’ye kadar olan zamanı bir gün saymamız gerekir. Bu da çeşitli problemler oluşturacaktır. Dolayısıyla, kararnameler gece yarısı yayınlanmaya devam edecektir. 2023 seçimlerinde muhalefet iktidara gelse, yine ‘gece yarısı kararnameleri’ ile iş yapmayı sürdürecektir…
 
İktidarın hatalarına gelelim.
 
İktidarın hızlı ve kararlı hareket etmesi ve DDK’yı soruşturma yapmakla görevlendirmesi yerinde oldu. Ortada soruşturma yapılmasını gerektiren bir vaka olduğu kesin. Gelgelelim, aceleyle ÖSYM Başkanı’nı görevden almanın ardında yatan mantığı anlamak zor. Ya soruşturmalar sonucunda ÖSYM Başkanı’nın hiçbir sorumluluğu olmadığı anlaşılırsa ne olacak? Görevden alınan kişi haksızlığa uğratıldığı duygusuna kapılırsa bu durum nasıl telafi edilecek? Anlıyorum ki iktidar muazzam bir muhalefet baskısı altında. Ancak, iktidar önemli görevlere atadığı kimseleri böyle kolayca harcarsa muhtemelen iki şeyle karşılaşır. Öncelikle bir süre sonra kilit makamlara atayacak eleman bulmakta zorlanabilir. İkincisi, zaten mevcut küskünler arasına yeni isimler ekler. Böylece ‘küskünler ordusu’ genişler. İktidarın soruşturmaların sonucunu beklemek yerine ÖSYM Başkanı’nı apar topar görevden almakla hata yaptığını düşünüyorum…
 
Bence herkes sabırla ve sükûnet içinde idari ve adli soruşturmaların sonucunu beklemeli ve sonuca göre tavır almalı.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.