O bere sadece kulaklarını kapatmadı!

A -
A +
Sabah, gün ışımadan evleri bastılar...
Ana-baba-çoluk çocuk uyuyorlardı...
Önce korktular, kapıyı açmadılar, ardından açmak zorunda kaldılar
Girenler silahlıydı, etrafı altüst ettiler...
Babaları, oğulları hırpaladılar, dövdüler, sindirdiler...
Yitirilen canların fotoğraflarına bile saygı göstermediler....
15-20 gün önce verilen takipsizlik kararı...
Bölge insanının hassasiyeti...
Umurlarında olmadı
Hoyratça girdiler insanların hayatlarına, yatak odalarına, uykuyu bile çok gördüler...
Evlerden topladılar, götürdüler, gözaltına aldılar...
Sonra...
''Askerî araçlarda gasbedilen silahları, mühimmatı, cüzdan, palto gibi özel eşyaları aradık'' dediler.
Yıl 1970'ler değildi, 80'ler hiç değildi...
Geçtiğimiz pazar günü yaşandı bütün bunlar...
Bu ülke topraklarında, Uludere'de, Roboski'de...
            *
Bir kez daha toplanıldı gazetesinin önünde...
Bir kez daha "Adalet için" diye haykırdı onca ses...
Bir kez daha içimiz acıdı, çaresizlikten dilimiz dudağımız kurudu...
Geniş önlem alındı, park kapatıldı...
Oysa bilmiyorlardı ki ruh halleri güvercin tedirginliğinde olanlardı toplananlar...
Ve diğerleri beyaz bereleri taktılar...
Göstere göstere, övünürcesine, alay edercesine...
O beyaz berenin ''Bir çocuktan katil oluşturma'' gücü simgesi olduğunu bile bile...
Gülümsemediler...
O bere o güzel havada sadece kulaklarını kapatmadı, beyinlerini ele geçirdi...
Ve bir kez daha yürüdü kalabalıklar Hrant için, unutmadık demek için...
Korkmuyoruz beyaz berelerden demek için...
Geçtiğimiz pazar günü...
            *
İki çocuk bahçeye çıktı sabah saatlerinde...
Kendi aralarında büyüyünce ne olacaklarını tartışıyorlardı..
Kız çocuğu ''Prenses olacağım ben'' dedi...
Oğlan kardeşine gülümsedi: ''Amma attın sen de, hayal kurma, meslek seç!''
''Niye?'' diye dudağını büktü kız, ''Bana prenses gibi davranılsın istiyorum ben...''
''Tamam'' dedi oğlan, ''Ben sana hep prenses gibi davranırım sakın korkma...''
Bir süre sonra yanıma geldiler...
Oğlum itfaiyeci olmaya karar vermişti, kızım benim gibi gazeteci...
Geçtiğimiz pazar bütün günü hayal kurarak geçirdik...
Onlar hayal kurdu, ben endişelendim...
Oysa ben de her anne gibi yürümeyi öğretmiştim onlara benden uzaklaşsınlar diye...
Doğrusu uzaklaşmaları kendi ayakları üzerinde durmaları değil mi?
            *
Hayal kurabilmek...
Çocuklarımıza ''hak var adalet var!'' diyebilmek...
''Anne sonunda hep iyiler kazanır nasılsa'' cümlesine kocaman bir ''evet''le cevap için...
Bu memleket, bu topraklar, insanlar için...
Her şeye, herkese rağmen vicdanımıza sahip çıkmalıyız!
Sahi elimizde başka ne var?
.....
Not: 28 Şubat mağduru Yakup Köse'nin durumunu bu köşeyi takip edenler bilir. Hani 14 yaşında anlamını bile bilmediği bir hareketi yaparken örgüt üyesi olarak yargılanan çocuk. Hani annesinin hakim senin çocuk olduğunu anlamadı oğlum'' diye  ''Miki''li tişört giydirdiği ve idam cezası alan çocuk... İçerde başına gelmeyen, çocukluğunu çaldığımız o çocuk... Şimdi insanlığının peşindeyiz diye yazmıştım. Maalesef gerçekleşiyor... Cezası onandı ve eli kulağında... Her an içeri tekrar dönebilir. 28 Şubat'ın tek faili 14 yaşındaki Yakup'muş da haberimiz yokmuş be kardeşim. Arkadaşları bir kampanya hazırlamışlar. Sustuğumuz öylece durduğumuz fotoğraflar çekmeyi planlıyorlar. Fotoğrafa eyvallah da... Şu susma işine gönlüm razı değil... Biraz daha ses çıkarsak, biraz daha yüksek sesle bağırsak diyorum, ne dersiniz?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.