FETÖ, Almanya ve Almanca konuşanlar...
15 Mart 2017 02:00
Meğer, demokrasi, ifade hürriyeti ve hukukun üstünlüğü tatlı bir masalmış…
Gerçek, Alman kurt köpeğinin keskin dişleri, polis copu, TOMA'lar ve diplomatların tek kişilik hücrelere tıkılmasıymış..
Avrupa Birliği’nin geleceği yeni değil uzun süredir tartışılıyor..
İngiltere’nin ayrılık kararının ardından üye ülkelerinin siyasetçileri de Brexit modasının cazibesine kapılmış görünüyor.
Almanya, birlik içinden yükselen ayrılık seslerini endişe ile izliyor.
Bakalım, Berlin’in kasasındaki para yeni kopuşları engelleyebilecek mi?
Görünen köy kılavuz istemez..
AB’nin patronu Almanya, artık liderliğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki “Çelik Birliği”nden bugüne gelinirken Avrupa Birliği için konulan her taşta Almanya’nın ince işçiliği, büyük emeği var.
Almanya ne derse olurdu..
Para suyunu çekince durum değişti.
Son günlerde yaşanan olaylara sadece mitinglerin engellenmesi gibi bakmak, resmin bütününü görmemek demektir.
Birileri, Türkiye karşıtlığı üzerinden yeni planlar ve hedefler peşinde koşuyor..
Yoksa bugüne kadar diplomatik alanda yaşanmayan olaylar vuku bulur muydu?
Hollanda başkonsolosumuz ve maslahatgüzarımız gözaltına alındı.
İki diplomat daha sonra tek kişilik hücrelere konuldu.
Tarihte, diplomaside böyle bir şey yok.
Bakanın içinde olduğu diplomatik plakalı aracın (aracın kapısını bile açamazsın) şoförü indirildi..
Türkiye de aynını yapsaydı, Ankara ve İstanbul’daki diplomatik pasaportlu Hollandalıları tutuklayıp hücreyle atsaydı ne olacaktı?
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Soru şu;
Almanya bir anda kendi hinterlandını yani Almanca konuşan diğer AB ülkelerini niye bir anda devreye sokma gereği duydu.
Çok ilginç değil mi?
-FETÖ etkisi…
Hesaba katmadığımız bir şey var.
FETÖ, Avrupa başkentlerinde ve özellikle de Brüksel’de çok güçlü. İşbaşındaki siyasetçilerle çok girift ilişkileri var. Bürokrasiye hâkimler. Kilise ile iç içeler..
-Almanya, Hollanda, Avusturya ve Belçika bugüne kadar bir tane FETÖ’cüyü iade etti mi?
-Hayır tabii ki..
15 Temmuz’un arkasındakiler bugünlerde daha da belirginleşmeye başlamadı mı?
40’ı asker 700 üst düzey bürokrat FETÖ’cünün Almanya’dan siyasi sığınma hakkı istediğini öğreniyoruz.
Zekeriya Öz ve Celal Kara’nın arkasında kim var dersiniz?
FETÖ’nün Almanya’da 3.000 şirket ve 300 derneğinin olduğunu biliyor muydunuz?
Aldığımız bilgilere göre Hollanda’ya sığınan FETÖ’cü sayısı da 450’ye ulaşmış durumda.
-Hedef, Avrupa Birliği'nden kopartmak..
FETÖ ve FETÖ ile beraber hareket eden Avrupalı siyasetçilerin hedefinde ise Türkiye’yi sıkıştırarak Avrupa’dan kopuşunu sağlamak.
Ankara, ‘AB ile ilişkileri bitirdik, dondurduk’ açıklamasına zorlanıyor.
Bu şekilde bir taşla iki kuş vurulmuş olacak.
Hem Türkiye devre dışı bırakılacak hem de batıdan koptu, ekseni kaydı tartışması alevlendirilecek.
Unutmayalım ki 2017 Avrupa’nın seçim yılı.
3-5 ay sonra ne olacağı belli değil.
Türkiye lehine olumlu bir gelişme beklediğim için bunları yazıyor değilim.
Merkel gidecek mi kalacak mı?
Olaylara özellikle de AB ile ilişkilere daha serinkanlı bakmak gerekir.
Ne olur ne olmaz..
Türkiye eline geçirdiği kozu siyasi olarak sonuna kadar kullanmalı.
Kullanacaktır da..
İlk adımı atan niye Ankara olsun..
AB madem Türkiye’yi istemiyor, o hâlde gereğini de yapmalıdır.
-Anayasa değişikliğinde Almanya maddesi mi var?
Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika ve İsviçre’deki gazeteler son bir haftadır Türkiye ve Erdoğan manşetleriyle çıkıyor.
Hatta Türkçe 'hayır' manşetleri atılıyor.
-Anayasa değişiklik referandumu Almanya’da mı yapılıyor?
-Hayır.
-Anayasa değişiklik maddelerinde Almanya veya Hollanda’yı ilgilendiren bir madde mi var?
-Hayır tabii ki.
İroni gibi görünüyor ama kesinlikle değil. Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı FETÖ çarpanı ile tavan yapmış durumda.
Henüz AB’den ayrılmayan İngiltere ve Fransa’dan Almanya ve Hollanda benzeri yasaklama kararı çıkmadı.
AB içinde pekâlâ bir bölünmüşlükten söz etmek mümkün.
Biraz daha bekleyip olanları görmekte yarar var.
Türkiye zaten Hollanda ve Almanya’ya gereken cevapları en üst perdeden verdi.
Ama Ankara’nın hiç beklemeden hemen harekete geçmesi gereken bir konusu var.
FETÖ’ye karşı Avrupa başkentlerinde, hatta Washington’da hiç vakit kaybetmeden harekete geçilmeli.
Memur zihniyeti ile maalesef bu işler olmuyor..
STK’lar, vakıflar, dernekler, gönüllüler nerede?