Hayata sporla tutunun

A -
A +

Bu hafta biraz uzaklara gittim. 2007’de Belçika Ralli Şampiyonası’na yarışmaya başladığımda bizi takım olarak Marc’ın filmine götürmüşlerdi. Filmin adı “To Walk Again” yani “Yeniden Yürümek”ti. Felemenkçe olan filmi takım arkadaşlarımın çevirisiyle izlediğimde Marc Herremans ismini beynime kazıdım. Marc, dünya çapında bir sporcuyken 26 yaşında göğüsten aşağısı felç kalan ve sonrasında dağa tırmanmaktan Ironman yarışını kazanmaya kadar birçok hayaline ulaşmak için vazgeçmeden çabalayan biri. Hâlen yıldız sporcuların antrenörü olan Marc ile tanışmamız o filmi izledikten sonra oldu. Kısa ama öz olan sohbetimizde; kararlılığı, hayatın değerini bu denli bilmesi ve hikâyesi beni çok etkiledi. Şimdi aradan yıllar geçtikten sonra 2 çocuğu, eşi ve köpeğiyle yaşadığı Belçika, Wuustwezel’de hem keyifli bir kahvaltı ettik hem de sizler için bir röportaj yaptım. 

Şu anda kaç sporcuyu çalıştırıyorsunuz?

Yaklaşık 15 sporcuyu çalıştırıyorum. Kendi triatlon takımım var. İçlerinden biri, Rio’daki olimpiyatlarda 6. oldu. “Cyclocross” bisiklet takımım var. Oradaki bir sporcum da dünyada ilk üçte. BMX takımım var, oradaki kızlardan birisi de dünya derecesine sahip. 3 takım, 3 ana sporcu ve diğerleriyle çalışmaya devam. 

Hayata sporla tutunun

Hepsine nasıl zaman bulabiliyorsunuz, zor olmuyor mu?

Zorlanıyorum. Çünkü diğer seviyelerde başka sporcuları da çalıştırdığımız bir antrenman merkezimiz daha bulunuyor. “To Walk Again (Yeniden Yürümek)” isimli bir vakıf kurdum. Burada engelli çocuklara ve yetişkinlere spor yapmayı öğretiyoruz. Bütün dünyada konferanslar veriyorum. Türkiye’ye de geçen sene 2 kere geldim. İki de ufak çocuğum var, ilgilenmem gereken. Her gün 3 saat kendim için antrenman yapıyorum. 

Peki ya yarışmalar... Yarışmayı bıraktınız mı?

Bıraktım. 2006’da Hawaii “Ironman” (Demir Adam) triatlon yarışmasını kazandım. 1 yıl sonra Crocodile Trophy yarışını bitirdim. O, son yarışımdı. 14 yıldır her gün hiç aksatmadan 3 saat antrenman yapıyorum. Hem kısa dönemde benim sağlıklı olmamı sağlıyor. Hem de uzun dönemde bir gün doktorlar tedavi bulurlarsa bedenim yürümeye hazır olacak. Hiç ilaç kullanmıyorum. 8 senedir hiç hasta olmadım. Eğer bir gün doktorlar “Hazırız” derse ben hazırım. Sporum artık bu. 

Soğuk algınlığı için bile ilaç almıyor musunuz? 

Hayır almıyorum. Sadece bedenime güveniyorum ve işe yarıyor. Yemeklerime dikkat ediyorum, sağlıklı besleniyorum, sporu aksatmıyorum. Normalde göğüsten aşağısı felçli olan birisi olarak çok daha sık hastalanmam lazım ama bunlar benim için işe yarıyor. Disiplin çok önemli. 

Bir sporcu olarak her gün aynı motivasyonu bulmakta zorlanıyorum. Siz bulabiliyor musunuz?

Evet. Çünkü bizim vakıfta benim gibi spor yapmayan başka engelli arkadaşlarla da çok sık karşılaşıyorum ve onların sağlık sorunlarını görüyorum. Eğer hareketsiz kalırsak yaralalanırız. Kan dolaşımı problemi gibi birçok sağlık sorunu yaşayabiliriz. Benim için bu bir hayat tarzı. Sağlıklı yaşadığımı bilmek bana motivasyon veriyor. Özellikle de sağlıklı bir baba olmak.

Hayata sporla tutunun

Türkiye’ye gelmişsiniz. İstanbul’u nasıl buldunuz?

Ben doğayı ve sessizliği seviyorum. Şehirleri hiç sevmiyorum. Belçika’nın en güzel şehirlerini de hiç sevmem. Çok fazla insan var. İstanbul’da daha da çok insan var. Sadece 1 gün kaldık, gezemedim. Trafiği gördüm. Bir şirket daha beni davet etti aralık ayı için. Belki tekrar geleceğim.

Yeniden yürümekle ilgili teknoloji, bilim ne durumda?

Omuriliğinize elektrostimülasyon uygulamak ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Bu şekilde beyinden gelen sinyalleri, bacaklarınıza ulaştırmayı hedefliyorlar. Ayrıca kök hücreler üzerine olan çalışmalar da sürüyor. Kaza geçirdiğiniz bölgeye kök hücreleri koyma deneyleri devam ediyor. Hayvanlar ile çok iyi sonuçlar elde ettiler. İnsanlar üzerinde de sonuç elde ediyorlar. Sadece daha çok his kazandırmaları lazım. Bence gittikçe daha çok yaklaşıyoruz. Ama çare bulunsa bile o sırada sizin vücudunuzun hazır olması da çok önemli. O yüzden “To Walk Again” Vakfı’nda insanların bilim çare ürettiği gün hazır olmaları üzerine çalışmalar yapıyoruz. “Spor yapın, hazır olun” diyoruz. Eğer çare bulunduğunda kemikleriniz erimiş, kaslarınız kısalmış olursa sizin için bir anlamı olmaz.

Boş vakitleriniz var mı? Hobileriniz neler?

 Aslında işim aynı zamanda hobim. Boş vaktim olmuyor. Mesela bu hafta sonu iki cyclocross bisiklet yarışı var Belçika’da. Oradaki sporcularımla ilgilenmek benim için bir hobi aynı zamanda. Başarılı olduklarında seviniyor, işimden büyük keyif alıyorum. Şu anda kitabım çıktı. Motivasyon konuşmalarımda da anlattığım hayatın kartları ile ilgili. İskambil kartlarını bilirsiniz. Hayatta da o oyunlardaki gibi farklı kartlar karşımıza çıkar. Bana da kötü bir kart çıktı ama hâlâ oyundaydım. Hayallerime ulaşmak için devam edebilirdim. Sadece doğru oyunu kurabilmem lazımdı. Ben de insanlara hayallerine ulaşmak için yolları anlatmaya çalıştım kitabımda. 

"EN MUHTEŞEM DUYGU MADALYA DEĞİL BABALIK"

İki kız çocuk babasısınız? Nasıl bir duygu?

Muhteşem. Yaşadığım en muhteşem duygu. Madalyalar, kupalar değil, benim için hayat; ailem ve iki kızım. 

Hayata sporla tutunun

Kızlarınız küçük biliyorum ama sporla araları nasıl?

En küçüğü 1 yaşında. Daha yeni yürümeye başladı. Büyük olan ise dans etmeyi seviyor. En büyük hobisi dans. 

Büyük kızınız geçirdiğiniz kazayı ve yaşadıklarınızı biliyor mu? Sordu mu?

Biliyor. Ona anlattım. 2 yaşındayken “Baban bisikletten düştü ve artık tekerlekli sandalye ile dolaşıyor” diye açıkladık. O da bunu tekrarlayıp sonra da “Ama hayvancık (Belçika’daki bir film karakteri) tamir edecek” diyor. Okuldan aldığımda tekerlekli sandalyemle geziyoruz. Onun için eğlenceli oluyor.

"HALA ŞAMPİYON OLABİLİRSİN DEDİM VE BAŞARDIM"

Kazadan hemen sonra ne düşündünüz? 

Bir sonraki Ironman yarışmasını kazanacağıma çok emindim. Bir saniye önce dünya şampiyonu olduğunuzu hissederken, bir saniye sonra göğüsten aşağısı felçli bir insan olduğunuzu düşünün. Başta “Dünya Şampiyonu” olacağım diyordum. Birkaç gün geçti. Her gelen profesör “Omuriliğin paramparça oldu. Artık yürüme şansın yok” dedikçe başıma geleni anladım. Sonra kardeşimin küçük kızı hastaneye geldi. Bana sarıldı ve “Hoş geldin, seni yeniden gördüğüm için çok mutluyum” dedi. Ondan sonra bana ikinci bir şans verildiğini fark ettim ve hâlâ yaşadığım için şanslı hissettim. Hayatta en önemli şey olan ailem, dostlarım benimleydi. Şikâyet etmeden devam etmeliydim. “Hâlâ şampiyon olabilirsin” dedim. Kazadan sonraki  sepetimde olan hedeflere baktım. “Ironman’i kazanmak. Crocodile Trophy yarışını bitirmek. Baba olmak. 

Hedeflerinize ulaştığınızda ne hissettiniz?

Ironman’i kazanacağıma, Crocodile Trophy’yi bitirebileceğime doktorlar hiç inanmadı. Dolayısıyla kazandığımda, inandığımı yapabildiğimde çok mutlu oldum. Hiç ağlamadım hayatta, Ironman’i kazandığımda bile. Ama baba olunca iki gün durmadan ağladım. Bütün hedeflerime ulaştım. Şimdi ise, hedefim iyi bir baba olabilmek. 

Hayata sporla tutunun

Bu süreçte hiç moraliniz bozuldu mu?

Herkes gibi benim de iniş çıkışlarım var. Ama inişlerim sağlık durumumdan değil.

YAŞADIKLARI FİLM OLDU

19 Aralık 1973 Belçika doğumlu. Dünyanın en önemli triatlonlarından birisi olan “Ironman of Hawaii” yarışında 6. oldu. 3 senelik triatlon macerasında önemli başarılar beklenen bir sporcuydu. 2002’de antrenmanda geçirdiği bisiklet kazasında göğüsten aşağısı felçli olarak hayatına devam etmesi gerektiğini öğrendi. Kazadan sadece 10 ay sonra tekerlekli sandalyesi ile yeniden Ironman yarışmasına katıldı. Kazanana kadar her sene yarışa katılan Marc, 2006’da hedefine ulaştı. Bu yarışmayı tekerlekli sandalye ile bitirebilen ilk sporcu oldu. 2003’te “Yeniden Yürümek Vakfı”nı kurdu. Hayatının anlatıldığı bir kitabı ve filmi var. Hâlen hem profesyonel sporcuları çalıştırıyor hem de dünyanın her yerinde motivasyon konuşmaları yapıyor.

Hayata sporla tutunun

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.