Vildan hayata Türkiye’de tutundu

A -
A +

Dev dalgalar, ailesinden ayırdı. Minik kardeşiyle sudan çıkarıldıktan sonra kaçmak için sabahtan akşama kadar çamur içinde yürüdü. İHH sayesinde hayatı değişti. 2006’da kardeşleriyle birlikte Endonezya’dan Türkiye’ye geldi. Bir yandan üniversitede okuyor diğer yandan kardeşlerine hem annelik hem de babalık yapıyor...

Bu haftaki röportajım dünya tatlısı bir genç kız ile. Vildan, 2004 yılında Endonezya, Açe’deki tsunamide annesini, babasını, büyükannesini, halasını kaybetmiş ve 6 kardeşi ile yetim kalmış. Ama o hayata sımsıkı tutunmuş, şimdi İstanbul’da burslu olarak üniversite okuyor. 3 küçük erkek kardeşi, 2 abisi var ama tek kız olarak o bakıyor bütün ailesine. Muhteşem enerjisiyle de tanıştığı herkese mutluluk aşılıyor. Ben 24 yaşındaki Vildan’dan bir saatte çok şey öğrendim hayata dair, yolu açık olsun. Yolumuzun kesişmesine vesile olan Mülteci Hakları Derneği’ne ve sevgili Özlem Akgüç’e de çok teşekkür ediyorum. 

Tsunami’den önce Türkiye ile bir ilişkin, tanışıklığın var mıydı?

Türkiye diye bir ülkenin olduğunu bile bilmiyordum. 11 yaşındaydım. 

Vildan hayata Türkiye’de tutundu

Hatırlıyor musun o günü?  

Evet. Ben de su içinde kaldım. Küçükken çok yaramaz bir çocuktum. Akrabalarım, “çok yaramazlık yaptığın için cehenneme gireceksin” diye beni korkuturdu. Tsunami olduğunda sular içinde kaldım işte o zaman cehenneme gireceğim diye çok korktum. Çok dua ettim; “Allahım eğer burada ölürsem cennete girmek istiyorum, ama ölmezsem, çok iyi bir evlat olacağım.” Su bizi dağın eteğine kadar götürdü, sonra çekildi, beni aldılar. Yanımda kardeşim vardı. Abim, en küçük kardeşimi kucağında taşıyordu. Sonra tekrar su gelince, küçük kardeşimi parmaklıklardan geçirdik ama ben atlarken yaralandım. Alüminyum çatılar kesti birçok insanı. 

Anne ve babanı su içinde gördün mü?

Hayır. Çünkü babam balıkçıydı. Deprem olduktan sonra tekneyi yapmak için sahile gitti. Aslında ben dalgalar arasında kalmayacaktım ama babaannem evden çıkmayınca, ben de onunla durdum. Annem küçük kardeşimi alıp kaçtı. Babaannem bana, “Kaç eğer kalırsan ölürsün” dedi. Dalga geldiğinde ben kaçtım. Babaannemi denizin suları yuttu. Evimizin yıkıldığını gördüm. 

Tsunamiden sonra nasıl kendine geldin?

Şoktaydım. Anne ve babamı bulamadım. Yerde de çok cenaze vardı. Yüksekte bir köy vardı, sabahtan akşama kadar çamur içinde kardeşimle oraya yürüdük. Tam bir hafta kaldık. Halamın küçük oğlu bizi tekneyle aldırdı. Üç ay orada okudum. 

Aile büyüklerinden kimseyi bulabildin mi? Nasıl devam ettin hayatına?

Bulamadık. Vefat etmelerini kabul edebiliyorum. Ama bir mezarlık olsaydı... Okula devam ederken bir akrabam kızlar için İHH’nın (İnsani Yardım Vakfı) yetimhanesinin açıldığını haber verdi. Sonra ilkokulu orada bitirdim. 2006’da Türkiye’ye geldim. Yetim buluşmaları düzenlenmişti. Hayatım İstanbul’da çok değişti. 8 gün kaldık. Burayı çok sevdim. İstanbul’da üniversite okumak için dua ettim, çalıştım. Allah kabul etti dualarımı. Türkiye’ye geldim. 

İstanbul’da ne değişti hayatında?

Eskiden insanları çok düşünmezdim. Buraya geldikten sonra hep insanların gözyaşlarını silmek istedim. Onları mutlu etmek istiyorum. Paylaşmayı, kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrendim. Abimler arasındaki problemleri bile ben çözüyorum. 

Vildan hayata Türkiye’de tutundu

Nerede, okuyorsun şu anda?

Fatih Sultan Mehmet Vakfı Üniversitesinde İslami İlimler okuyorum. 3. sınıftayım. Derslerim yüzde yüz Arapça o yüzden, hazırlık da okudum. 24 yaşındayım. Kısmetse 2018 Haziran ayında mezun olacağım. İkinci kardeşimi de kendi bursumdan okutuyorum. Yüksek lisans yapmak çok istiyorum ama önce çalışmam lazım. 

Türkçeyi ne kadar zamanda öğrendin? 

9 ayda. Oradayken “soğan, havuç ve hoş geldiniz” gibi kelimeleri öğrenmiştim. Buraya geldikten sonra gerçek anlamda öğrenirken başta çok zorluk çektim. Ama sonra çok sevdim, şimdi deyimler, espri yapmayı dahi öğrendim. Yabancı filmleri izlerken altyazıları türkçe seçiyorum. Hatta uykularım bile değişti artık türkçe rüya görüyorum.

Öyle tatlı anlatıyor ki, hafif aksanlı ama tamamen doğal Türkçesiyle. Hikâyesini aynen size aktarıyorum...

Bir gün Beyazıt’a gittim. Orada hep yabancılar var. Yabancılar sadece “Nerede, Ne kadar, Nereye?” sorularını biliyorlar, adam da beni öyle zannetti. Beni kandırmaya başladı. “Su ne kadar?” dedim. 2 lira olduğunu söyleyince “Ben 50 kuruşa alıyorum, 2 lira versem bana dört tane vereceksiniz” dedim. Hayır, bir tanesi iki lira diye ısrar edince de “O zaman siz için; ben gidiyorum” dedim. 

Türkiye’de yaşamayı düşünür müsün?

Biraz kararsızım aslında. Endonezya’da zorluk çekeceğimi biliyorum. Burada mutluyum. Ama en büyük hayalim gezmek. Yetimhanede büyüdüğüm için yetimhanelerde çalışmak istiyorum. 

Vildan hayata Türkiye’de tutundu

Endonezya’da neyi özlüyorsun?

Motosiklet binmeyi. Evlerimiz hep bahçeli, salıncaklar var, doğanın içinde. Burada duvarlar var, her yer tek renk, Endonezya ise rengârenk. Bir de her gün deniz kenarında olmayı seviyorum.

Kaç dil konuşuyorsun?

5 dil. Türkçe, İngilizce (Amerika’ya atılsam kaybolmam ama filmlerden öğrendim çok iyi değil İngilizcem), Açece, Endonezyaca, Arapça. 

Büyük zorluklardan buraya gelmişsin, pes etmemişsin, hayat dolusun. Ne tavsiye edersin kendini en ufak bir şeyde mutsuz hisseden insanlara?

Hayatımdan 2004, 26 Aralık çok şey çaldı. Bir gün içerisinde hatta 15 dakika içerisinde, annemi, babamı, halamı, babaannemi ve evimi kaybettim. Allah böyle bir imtihan verdiği zaman kesinlikle bir çıkış yolu da verir. Bir insanın kuyuya düştükten sonra çıkış yolu araması lazım. Çünkü beklersen hiçbir şey değişmez. O yüzden yol arayıp, bir çıkış bulmalısınız. Her imtihana bir nimet gözüyle bakmamız gerekir. Pozitif bakmalısınız. Merdivenden düşünce mesela düşünüyorum, “Allah beni ne kadar seviyor” diye. Peygamberimiz herşeyini kaybetti. Ama dünyaya örnek oldu. Benim de çevremdeki insanlara bir örnek olmam gerekiyor. İnsanların gözyaşlarını silmem gerekiyor. Kardeşlerim var. Allah annemi, babamı aldı, (yani almadı ama kısa bir süreliğine ayırdı, cennette kavuşacağız inşallah) demek ki bana bir sorumluluk bıraktı. Benim onlara hem annelik, hem ablalık hem de babalık yapmam gerekiyor. 

"Denizden korkmuyorum"

Birçok defa boğulma tehlikesi geçirdiğini söyleyen Vildan, “Üç defa kuyuya düştüm, hem şelalede, hem de tsunamide boğulma tehlikesi atlattım. Bu yüzden sudan hiç korkmam. En büyük hayalim evimin deniz kenarında olması. Ama hâlâ yüzme bilmiyorum” dedi. 

Bu gemiye binenler kurtuldu

Tsunami zamanında bu küçük gemi 50 kişiyi kurtarmış. Ama kurtulanlar bu geminin sular durulduğunda bir evin üstünde kaldığını bilememişler. Su çekildikten sonra herkes şaşırmış, “gemi neden havada?” diye. O evler içinde de birçok vefat eden insan varmış, çünkü gemiye binememişler. Şu anda da bu gemilerden bazıları müze olarak ziyarete açılmış. Bir diğer gemi ise, 65 metre uzunluğunda, 1900 metre genişliğinde ve 2600 ton ağırlığında fakat tsunami onu denizden 5 kilometre içeriye sürüklemiş...

Vildan hayata Türkiye’de tutundu

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.