Dr. Dinç: 'Bana ne' demeyi öğrenmemiz lazım

A -
A +

“Kim nereye gitmiş, ne yapmış, kiminleymiş; onun peşinde koşuyoruz. İnsanlar kendi hayatlarını yaşamadıkları için başkalarınınkini seyrederken kendilerini yaşıyor zannediyor”

Bu haftaki röportajım Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Dinç ile. Konumuz kendi serüveniyle başlasa da günümüzün önemli problemlerinden biri olan teknoloji bağımlılığı ve özellikle de çocukların hayatındaki önemi ve konuştuk. Uzun ve derin bir konu olması sebebiyle haftaya da bu konu hakkındaki detaylı sohbetimize devam edeceğiz. İyi pazarlar… 

¥ Nasıl bir çocukluk yaşadınız?

İstanbul, Üsküdar’da doğdum. Doğma büyüme Üsküdarlıyım. Yurt dışında bir yüksek lisans yapma dışında hep Üsküdar’daydım. Keyifli bir çocukluk geçirdim. İstanbul’un daha sessiz, sakin olduğu dönemdi. Müstakil bahçeli bir evde 6 kardeşle beraber büyüdüm. Evin arkasında bostan vardı. Doyasıya oynama imkânı bulduğum bir çocukluk geçirdim.

¥ Küçükken ileride ne olmak isterdiniz? 

Hiç düşünmedim. Gördüğümüz insanların işlerini severdik ama doğrusu geleceği çok düşündüğümüz bir dönem değildi; çünkü gün içinde çok yorulurduk. Sabah çıkardık, akşama kadar gezer, tozar, oyun oynardık. Ama ergenlik dönemimde iki meslek aklımda kaldı. Bir tanesi hukuk, diğeri sağlıktı. İkisiyle de insanlara daha fazla yardımcı olabilirim düşüncesi vardı. İkisinden birisi nasip oldu, sağlık alanına girmiş oldum. 

¥ Üniversite tercihinizi neye göre yaptınız?

Hep iyi bir dinleyici olduğum söylenirdi. Psikoloji de daha çok dinleme becerisi üzerinedir. Şu sıralar hep “iyi konuşma sanatı” üzerine kitaplar yazılırken, ben dinlemenin esas sanat olduğunu konuşmalıyız diye düşünüyorum. Dolayısıyla iyi bir dinleyici olmam insanlarla daha çok dert paylaşmaya yöneltti beni. Ortaokul, lise yıllarındayken bile çokça insanın derdini anlattığı, paylaştığı bir insandım. Kendiliğinden gelişen bir süreç oldu, üniversite tercihlerimde de tek tercih olarak psikolojik danışmanlığı seçtim. Üniversiteye girdikten sonra da içim çok rahat bir vaziyette bölümümü okudum.

¥ Yeşilay ile yollarınız nasıl kesişti?

Üniversiteden sonra eğitim üzerine Avustralya’da yüksek lisans yaptım. Orada Facebook vs. gibi uygulamalar daha hızlı yayılmaya başladı. İnternet bağımlılığı üzerine de bolca çalışmalar gördüm ve 2005 yılında bu konuda okumalar yapmaya başladım. Türkiye’ye döndükten sonra da klinik psikoloji alanında ikinci bir yüksek lisans yaptım. Yüksek lisans mezuniyetimi internet bağımlılığı üzerine gerçekleştirdim. Türkiye’de internet bağımlılığı üzerine yayımlanan ilk kitap oldu o çalışma. O sırada Yeşilay bir toparlanma sürecindeydi ve beni bilim kuruluna davet etti. O bilim kurulunda eylemsel bağımlılık dediğimiz internet bağımlılığı gibi konuları çalışan yoktu. Ben de bu vesileyle bilim kuruluna girmiş oldum, oradan da yönetim kuruluna davet ettiler. Sonra icra kurulu ve yönetim kurulu başkan yardımcılığı şeklinde devam etti süreç.

Dr. Dinç: 'Bana ne' demeyi öğrenmemiz lazım

¥ Sizce şu anda Türkiye’nin en büyük problemi hangisi internet bağımlılığı konusunda?

Benim kişisel kanaatim “özgür internet bağımlılığı, online cinsellik ve online kumar” üzerine. Sosyal medyaya göre bu saydıklarımın daha yıkıcı özellikleri var. En yaygın internet bağımlılığı da bunlar. İstanbul’da 800 öğrenci üzerine çalıştım ve çok yaygın çıktı. Sosyal medya ise “bağımlılık mı yoksa kötüye kullanım mı” o tartışılıyor, çünkü o sınır çok geçirgen.

¥ Peki meselenin çoğu gençlerde mi yoksa anne babada mı?

Teknoloji bağımlılığı dediğimizde insanların aklına çocuklar, gençler ve cep telefonları geliyor. Oysa ki mesele sadece internetle sınırlı değil. Çocuklar anne babanın televizyon etrafında dönen hayatına doğuyorlar. Anne babaların teknolojiyi problemli kullanımı zaten vardı ama bu internetle değil televizyonla başlamıştı. 

¥ Bir örnek verebilir misiniz?

“Hocam çocuğumuz internet bağımlısı, internetten uzaklaştıramıyoruz” diyorlar. Kalksın ne yapsın diye sorduğumda kalkıp bizimle televizyon seyretsin diyorlar. Hâlbuki ikisi aynı şey hatta akıllı kullanıldığında internet daha faydalı.

¥ Peki televizyonda haber takip etmek faydalı değil mi?

Şu aşamada inanılmaz faydasız bilgi bombardımanı yaşıyoruz. Haber dediğimiz şey esasında bizle ilgili olmayan bilgiler bütünü. İnsanın sınırlı bir kapasitesi var. Bunları takip ederken aynı anda çocuğumuzun dünyasındaki depremden veya eşimizin hayatındaki kazadan haberimiz olmuyor. Yan komşumu tanımıyorum, bütün dünyayı biliyorum. Fakat burnumun ucundakinden haberim yok. Uzak, yakınımıza geldi fakat yakınımız uzaklaştı. 

¥ Bunun dengesi nasıl olmalı, hiç habersiz olur mu?

“Başkalarının aşklarıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının nefretleriyle”… İsmet Özel’in şiirinden. Başkasının aşklarını, nefretlerini, hayallerini konuşmaktansa kendi gündemimizi mutlaka oluşturmamız gerekiyor. Mesela hayallerim için 20 saat bilgisayar başında kalmam gerekiyorsa, problem yok. Ama keyif için, espri için, lüzumsuz bilgiler için bir saat bile fazla ve ziyandır. Burada internet bağımlılığına götüren mesele şu; insanlar kendi hayatlarını yaşamadıkları için başkalarının hayatlarını seyrederken kendilerini yaşıyor zannediyorlar. Ama aynı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi onu alırken mutlu olmadığı zaman mutsuz. Buradaki temel mesele kendimizi tanıyabilmek. 

¥ Peki problemimiz ne?

Tasavvufta çok güzel bir tabir vardır; “halvet der encümen” yani kalabalıklar arasında insanın yalnız kalabilmesidir. Bir sürü insan etraftayken irtibatı koruyabilmek. Ama bugün yalnızken bile bunu yapamıyoruz. “Kim nereye gitmiş, ne yapmış, kiminleymiş” onun peşinde koşuyoruz. Oysa “Bana ne ve sana ne” sözünü biraz kullanmamız lazım. Aristo’nun öğrencisi bir şey söylemek ister. “Bu söyleyeceğin şey benimle alakalı mı? Sen direkt gördün mü? Bana faydalı mı?” der. Öğrencisi “Sizle alakalı değil, birisi söyledi, ben görmedim ve direkt faydalı değil” deyince “Söyleme o zaman” der.  

Dr. Dinç: 'Bana ne' demeyi öğrenmemiz lazım

Anne ile baba kötü rol model oluyor

İnternet bağımlılığı çocukluktan mı başlar?

Erken dönemde kullanım ne kadar yanlış olursa ilerleyen dönemde bağımlı olma riski o kadar artıyor. Sebebi de kötü rol modeli anne, babalar ve sınır çizilememesi. Bu konuda anne babanın bir sorumluluğu var ama aynı zamanda bir çaresizliği de var. Çünkü anne babanın hayatına da yeni girdi. Ailenin hızlı bir şekilde kendini yetiştirmesi lazım ve bunun için de sivil toplum kuruluşlarının destek oluşturması gerekiyor. 

Yeni nesil, özgür internet bağımlısı

İnternet bağımlılığının hangi boyutlarıyla baş başayız?

İnternetle yeni tanışan nesildeki genel internet bağımlılığının aksine internetin içinde doğan yeni nesilde biraz daha özgür internet bağımlılığı var. Online kumar, online oyun, online cinsellik, online sosyal medya gibi şeyler. Bugün buz dağının görünmeyen büyük bir kısmı var. Uzun vadede büyük problemlerle karşılaşmamak için çalışmalar yapmalıyız. Türkiye olarak avantajımız var. 2010 yılından itibaren Yeşilay teknoloji bağımlılığını çalıştığı 5 alanın içerisine aldı. Alkol, kumar, madde, sigara, teknoloji. 5-6 seneden beri bir birikim oluştu, bir farkındalık başladı. Dünyada ilk defa 2012 yılında “Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi”ni ülkemizde yaptık. 

Kısa biyografi

Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Dinç, Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde lisansını, RMIT Üniversitesinde eğitim alanında lisansını ve Okan Üniversitesi klinik psikoloji alanında da yüksek lisansını tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesinde doktorasını yapmıştır. Geçmişte Psikolojik Danışmanlar Platformu ve Avustralya Türk Enstitüsü Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Hâlen Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim görevlisidir. İnternet Bağımlılığı, Gençliğe Kitabe ve Prof. Dr. Kemal Sayar ile birlikte yazdıkları “Psikolojiye Giriş” adında 3 kitabı ve 8 kitap bölümü bulunmaktadır. 

Fotoğraflar: Bünyamin Çelik

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.