İthal edip çöpe attığımız çok şey!..

A -
A +
Gıda her zaman yaşamsal önceliğimiz ve öyle olmalı, öyle değer bulmalı ama kıtlık korkusu pandemiyle yükseldi, Ukrayna-Rusya savaşıyla zirve yaptı. Gıdaya ulaşmak zorlaştı. Bazı ürünler için "paranız olsa da alamayacaksınız" diyenlere artık "korku senaryosu yazıyorlar" suçlaması da yapamıyor kimse. Çünkü ne kadar gerçek olduğunu anladık ve ülkeler kendi kendine yetmenin derdine düştü. Ekilmedik bir karış toprak bırakmamak için çok şey yapılıyor. Hatta toprağı olmayan, ekecek toprağı bulamayanlar, evinin balkonunu, apartmanın çatısını, plazaların çatısını bahçe yapıyor, az da olsa domates-biber ekiyor. Müthiş bir dönüşüm bu!..
En az yüzde 30'unu heba ettiğimiz meyve sebzeyi korumak için çok şey yapılmalı ama bu dönüşüm ve çaba çok değerli... Benim itirazım, bu değerli yaşam kaynağını, gıdayı korumak için kullandığımız koruyucunun, ambalajın heba olmasına, çöpe gitmesine, denizlerimizi, topraklarımızı kirletmesine!..
Şöyle bir etrafınıza bakın lütfen... Ambalajlanmayan şeye güvenebiliyor muyuz?
Peynir, zeytin, yağ, reçel, baharat, süt, yoğurt, et... Sebze-meyve deseniz onun da çoğu ambalajda. Hele de mevsimi dışında tüketmek istediğimizde, o sebze-meyvenin işlenip konulduğu teneke, cam, plastik ambalaj... Yani ambalaj olmasa hâlimiz harap; koruyamayız. Tarlada portakalı da marulu da mutlaka bir kasaya koyup kamyona öyle yüklerler. Tüketim merkezine gelince onlar yeniden ambalaj ihtiyacı duyar. Peynirin plastik ambalajı, zeytinin, konservenin, reçelin, balın, baharatın kavanozu... Bu ambalajın maliyeti yüzde 30'dan yüzde 60'a kadar çıkabiliyor. 1 kilo salçaya ödediğimiz 12 liranın tam 6 lirası teneke ambalaj bedeli. Aynı miktardaki salçayı koruyan kavanoz 7, üzerini kapatan kapak 1,5-2 lira. Daha çok zeytin için kullanılan köşeli kavanozların tanesi ise 13 lira. Evet, 1 kilo zeytine ödediğimiz paranın 13-15 lirası kavanoza gidiyor ve biz o 15 lirayı gözümüzü bile kırpmadan çöpe atıyoruz. Tıpkı içtiğimiz sütün kutusunu, meyve suyunun, kolanın pet şişesini attığımız gibi... Daha sebzelerin konulduğu plastik ve tahta kasaların, karton kutuları saymıyorum bile. Hâlbuki o çöpe attığımız ambalajların yüzde 90'ı ithal ham maddeyle üretiliyor. Kâğıdın, plastiğin, köpüğün; yani hemen hepsinin ham maddesi döviz ve döviz arttıkça onların da fiyatı katlanıyor her şeyde olduğu gibi. Ama gelin görün ki, geri dönüşüm için en önemli yöntemlerden biri olan "depozito" uygulamasını bir  türlü başlatamıyoruz. Şimdilik 2023 başına ertelendi. "Poşet 25 kuruş oldu diye isyan edenler" yine gürültü çıkarır kesin ama kolanın pet şişesini götürüp 2 lira, zeytinin kavanozunu götürüp 5 lirayı geri almak yerine, bunları çöpe atmak akıllıca mı? Biz onların parasını zaten vermişiz, neden her gün onlarca liramızı çöpe atıyoruz? Ambalajı markete götürsek de parasını alsak daha iyi değil mi?
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanımız Murat Kurum'a çağrımdır: Lütfen depozito uygulaması bu defa ertelenmesin. Tüketici dostu, emekli hâkim İzzettin Doğan geri dönüşümün hissettirdiğini "Gazoz almak için gazoz şişesi toplayan çocuklardık biz" diyerek anlattığı anısı tarih olmasın. Denize, toprağa atılan plastikler, gıdamıza, soluduğumuz havaya yapışıp dönmesin de, kazanç olsun!..
Şimdi "1 kavanoz, 1 ekmek" belki de. Onun için geç bile kaldık aslında. Depozito uygulaması hemen, şimdi!..
 
 
 
Bedava kitap
acı ders
 
Yaklaşık 20 yıldır öğrenciler okula gittiğinde ders kitaplarını sıralarının üzerinde buluyor. Bazen destekçilerin el atmasıyla çantalarını bile hatta... Fakat sınavlara hazırlık yöntemleri ile müfredat birbirinden farklı olunca hem eğitimde eşitsizlik hem de yardımcı kitap gibi bir garabet yüzünden milyonlarca kitap, belki de kapağı bile açılmadan çöp oluyor. Geçenlerde Eğitim Editörümüz Mahmut Özay yazdı; bazı eğitimcilerin 'yardımcı kitap' diye öğrencilere kat kat masraf yaptırdığını... Müfredatın sınava hazırlık, içerik vs. yönünden daha güçlü olması gerektiği bir gerçek ve sürekli tartışmaların odağında olan eğitim sisteminin acil çözüm bekleyen bir sorunu. İkinci önemli şart ise geri dönüşüm. Başta Emine Erdoğan'ın sahiplendiği, fakat daha sonra, 'ocu-bucu' demeden bütün toplumun sahiplendiği, el verdiği nadir projelerden olan "sıfır atık" için bu kitapların geri dönüşümü şart. Bunlar ya yeniden kullanılmalı ya da okullar aracılığıyla toplanıp ham maddeye dönüşmeli.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.