Toplu indirim hiç adil değil

A -
A +
Dünya ülkeleri enflasyonla savaşta türlü yöntemler izliyor. Bir ülke halkına 'buyur harca' diye çek verirken, diğeri restoran harcamalarında indirim hakkı tanıyor. Belçika ise devletin gelirini artırmak için, çocuk başına 150 avro olan yardımdan vergi almaya başlıyor... Her yiğidin yoğurt yiyişi ayrı. Türkiye ise, kimsenin haberi yok ama; elektrik ve doğalgazda yüzde 90'a varan sübvansiyon uyguluyor. Evet, sosyal devlet olmanın gereklerinden biri bu... Tabii devletin ihtiyaç sahiplerine, engellilere, engelli çocuğu olan ailelere, yaşlısına sahip çıkanlara, yeni çocuğu olan annelere ve daha birçok kesime yardımı, katkısı var. Bunların tamamına evet... Hatta artırılarak devamından yanayım. Benim itirazım, toplu indirim ve toplu bedava uygulamalarına... 
1995'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlattığı 'bayramlarda bedava ulaşım' uygulaması... Bu uygulama daha sonra diğer şehirlerde de kabul gördü ve hatta millî bayramlarda da ücretsiz ulaşım hakkı sağlandı. Özellikle İstanbul'da, yol parası yüzünden akrabalarına bayram ziyaretine gidemeyen, bayraklarla millî bayramını kutlayamayan milyonlar çifte bayram yapıyor yıllardır. Fakat bu son dönemde bazı kesimlerin oyun alanına dönüştü. Nüfusu 18 milyona yaklaşın İstanbul'da gerçekten bayramlaşmaya; hatta işine gitmek isteyen dahi 'ücretsiz' günlerde metroya, metrobüse binemez oldu. Çünkü her yer tıklım tıklım...
14 Şubat'ta gıdada vergi, yüzde 8'den yüzde 1'e indirildi. Devleti milyarlarca lira gelirden eden bu indirim, ürün fiyatlarını bir milim bile aşağı çekmedi. Birkaç göstermelik etiket hariç. Yani tüketici hâlâ pahalı alıyor, enflasyon hâlâ büyük bir hızla yükseliyor... Devlet, gelirden vazgeçtiğiyle kaldı... Mobilyada, otomobilde, beyaz eşyada da benzer indirimler yapılmış, fiyatlar gerçekten vergi indiriminden bile fazla düştüğü için satış patlamaları yaşanmıştı ama o indirimler 'süreli' uygulanmıştı.
Evet, vergi indirimleriyle, ücretsiz uygulamalarla vatandaşın alım gücü artırılabilir ama bunun toptan yapılması 'eşitlik' belki ama asla 'adil' değil...
Asgari ücretle yaşamaya çalışan bir ailenin elektriğin kilovatsaatine ödediği bedel ile "Villam ışıl ışıl olsun istiyorum" diyenin, yalılarda 24 saat elektrik kullananın, deniz kenarını aydınlatanın aynı tarifeyi ödemesi adil değil bana göre... Dünya ekonomisinin 'en'lerinin konuşulduğu Davos'ta ‘servet vergisi’ konuşulurken, bu önerim servet düşmanlığı da değil tabii… Nasıl Boğaziçi'ndeki yalıların rayiç bedeli, Esenyurt'taki gecekondu ile aynı değilse, bu ikisinin kullandığı elektriğin fiyatının da aynı olmaması gerek.
Vergi indirimleri de böyle... Ülkenin en zenginleri ile asgari ücretli, ete, süte, yumurtaya aynı vergiyi ödememeli.
Bayramlarda belirli kesimin kartlarına puanlar yükleyerek ücretsiz seyahat etmeleri sağlanabilir ama ‘herkese bedava’ olmamalı!..
 
 
 
DURUN, SİZ KARDEŞSİNİZ
Hep rekora alıştık
kavga bizi bozdu
 
 
İhracat... Son yıllarda her ay yeni bir rekorun kırıldığı, ülkemizin üretim gücünü dünyaya gösteren en önemli araç...
Binlerce ihracatçı, on binlerce ürünü, dünyanın 200'den fazla ülke ve bölgesine gönderiyor ve bu sayede ülkemizi Çin'e alternatif tedarik merkezi olarak konumlandırma yolunda dev adımlar atıyor. Dünyadaki gurur kaynağı markamız Türk Hava Yolları dahi ihracatçı nereye uçmak istiyorsa oraya hat açıyor. Ya da tam tersi... İhracatçı nereye mal göndermeye başladıysa, THY oraya sefere başlıyor.
Ülke ekonomisi olarak ümidimiz de ihracat. Neydi amaç?
Acısını toplum olarak yaşadığımız yüksek kurla ihracatçı daha çok satacak, daha çok yatırım yaparken, dış yatırım çekecek, istihdam artacak, işsizlik azalacak, büyüme hızlanacak ve 2000'de 30 milyar dolar olan ihracat önce 300, birkaç yıla kadar da 500 milyar dolara ulaşacak. Biz de son birkaç yıldır olduğu gibi, her ay yeni rekora alkış tutacağız...
Peki son haftalarda ihracatı bu büyük hedeflerle mi anıyoruz?
Maalesef hayır...
150 bine yaklaşan ihracatçıyı temsil eden Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), yeni başkanını seçmek için 13 Haziran'da sandık başına gidecek. Bunun öncesinde sektörler yönetimlerini seçti. Sabah rakip olanlar, gün sonunda el ele tutuşup sevindi. Mevcut TİM Başkanı İsmail Gülle de kendi sektöründe yönetime girince yeniden aday olacak, yeni başkan kim olursa olsun 'birlik olmak' kazanacak diye bekliyordu herkes. Fakat ne yazık ki böyle olmadı. Mevcut başkan Gülle, yönetim kurulu başkan yardımcılığı için girdiği seçimde, amacına ulaşamadı. Tekstil sektörünün sandığından 14 oy olması gerekirken 23 oy çıktı. Gülle bu durumu "Kamuoyunun karşısına rekorlarla çıkmaya alışmıştık. Çeşitli oyunları anlatmaktan büyük üzüntü duyuyorum" diye açıkladı ve seçimlere başka bir boyut geldi. Birkaç hafta önce adaylığını resmen açıklayan Ahmet Güleç'in dışında birçok isim var gündemde. Çetin TecdelioğluAdil Pelister gibi. Bugün de İstanbul Hazır Giyim İhracatçıları Birliği'nin (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe, resmen 'adayım' diyecek ama ihracatçılar seçime buruk gidiyor. Çünkü gönüllerinde yatan ‘tek adayda uzlaşma’ amacına ulaşamadılar…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.