Büyüklerin küçük futbolu!

A -
A +

İki takım da şanına yakışır bir futbol oynamadı. Bunun sonunda da beraberlik kaçınılmaz oldu. Trabzonspor adına, ligde sözün bittiği yere geldik. Rakip G.Saray da olsa, bu tür maçları kazanacak ki Trabzonspor, şampiyon olsun. Ama Trabzonspor'da sahada ki on bir oyuncunun da galibiyete inandığını düşünmüyorum! Çünkü yaptıkları hücumlarda, neticeye gitmekten çok, hücum yapmak için girişimde bulunuyordu. Ayrıca en golcü oyuncu Olcan, Şenol Güneş tarafından Eboue'yi markajla görevlendirilmiş ve Trabzonspor'un da böylece gol ümitleri tesadüfe kalmıştı. Geride Giray, hem kesicilik, hem de topu oyuna sokma anlamında güzel işler yaptı. İlerde Henrique ile Halil birbirinden sanki birbirlerinden habersiz ayrı takımların futbolcuları gibiydi. Orta sahada Zokora, sinirleri germe adına yaptığı agresiflik (!) dışında, dişe dokunur bir yararı yoktu. Galatasaray, eğer bu maçı da bir Fenerbahçe gibi görseydi, kazanması içten bile değildi. Ama özellikle Eboue ile Melo futboldan çok birbirleriyle didişip kavga etmekten başka bir şey yapmadı. Halil biraz kıpırdar gibi ama yine de istenildiği gibi değil. Burak ve Umut, sahada varlıkları ile yoklukları belli olmadı. Burak'ın, yine eski hastalığı nüksetmiş (!) bol bol ofsaytta kaldı ve G.Saray'ın ataklarını başlamadan bitmesine neden oldu. Burak ve Umut, G.Saray formasını giydikleri en kötü maçı oynadılar. Galatasaray'ın en iyisi Dany, biraz da Selçuk ile Riera'ydı. Özellikle Dany, yaptığı her müdahaleyle alınan puanın en büyük mimarıydı. Fatih Terim'in Umut'un yerine yaptığı Aydın yapılabilecek en yanlış tercihti. Hakem Yunus Yıldırım, "ne şiş yansın, ne kebap" türünde bir maç yönetti! Maçın sonucuna etki etmedi ama tribünleri ve televizyondan izleyenleri, çaldığı her yanlış düdükle çileden çıkardı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.