Medyada yeni bir skandal

A -
A +
Bu köşede sık sık "22 Mart 2018 Medya Devrimi"nin Türkiye tarihi açısından önemine değiniyorum. 22 Mart 2018 hadisesi sadece bir medya olayı değildir. Türkiye’de gerçek bir demokraside olduğu gibi milletin kahir ekseriyetinin siyasal sisteme egemen olmasını da simgeler. 22 Mart devrimiyle medyadan tasfiye edilen Aydın Doğan tam anlamıyla azınlık vesayeti rejiminin temsilcisiydi.
Artık bu ülkede azınlığın çoğunluğu ezdiği hegemonya rejimi bitmiştir. Aydın Doğan ile özdeşleşen tüm gazetecilerin, yazarların ve televizyoncuların da basın hayatından tamamen tasfiye edilmesi kesin bir mecburiyettir. Bu milletin çoğunluğunun talebidir. O eski köhnemiş medya düzeni yıkılıyor da yerine gelen yeni medya düzeni var mı? Hayır yok. Daha önce yazdığım gibi Türkiye’de medyanın ve köşe yazarlığının sonuna gelindi.
Bizim tarafın medyası da berbat durumda. Yetenek ve zekâ değil ilişki ağları egemen durumda. Okunma, izlenme ve yankı uyandırma açısından kötü durumdalar. Belki birkaç istisna hariç millet tarafından ilgiye mazhar olan hiçbir medya mensubu yok. Hemen herkes yaşayan ölü ama bizim taraftaki arkadaşların çoğu kendilerini aldatmaya devam ediyorlar. Ben bir milliyetçi-muhafazakâr olarak bunu da çok dürüstçe söyleyen yazarım. Fakat buna rağmen o eski medya düzeninin yıkılması ve molozunun kaldırılması millet adına büyük kazanımdır. Yeni medyayı da yeni kuşaklar düzgün şekilde kurar. Devleti de ana akım medyayı da artık milletin ekseriyetinin talepleri şekillendirecektir. Demokrasi bu demektir. 
İşte bir Eski Türkiye yazarı medyadan tasfiye oldu. Murat Yetkin kovuldu. Kendisine sivil hayatında başarılar dilerim. Yetkin de son dönemde aslında yaşayan bir ölüydü. Kimse zaten ne dediğinin farkında bile değildi. Yani sadece bizim taraf değil, eski Doğan Medyacılar da ölü durumda.
Yetkin bir yönüyle eskiden iyi bir gazeteciydi ama 28 Şubatçı zihniyetin bir ürünüydü. 28 Şubat askerî darbesine olan aşırı desteği gayrimeşru bir tavırdı. Sonrasında 27 Nisan muhtırasını da destekledi. En fecisi de 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsüne tüm Doğan Medya Grubu gibi tam destek verdi.
İşte tüm bunlardan ötürü tasfiye olması adaletin gereğiydi. Eğer 24 Haziran 2018 Siyasal Devrimi başarılı olmasaydı da CHP zihniyeti kazansaydı biz muhafazakâr gazeteciler ve yazarlar medyadan tasfiye olmakla da kalmayacak ve yaka paça içeri alınacak, hatta belki cezaevinde işkence görecektik. CHP’li Dursun Çiçek’in itirafları açıktır. Gerçek budur. Herkes de bunu biliyor.
Yaşananların ve yaşanacakların hükûmete muhalefetle hiç ilgisi yok. Bakın Fikret Bila iktidara yalakalık yapan ve uçaktan hiç inmeyen biriydi. Fakat bir 28 Şubatçıydı ve onun da medya hayatı bitti. Şu anda da Hürriyet’te yazanlar istedikleri kadar iktidara yalakalık yapsınlar eğer 28 Şubat’ı, 17-25 Aralık FETÖ darbesini ya da 7 Haziran öncesi PKK terör örgütünün siyasi kanadını desteklemişlerse kesinlikle tasfiye olacaklar. Rüzgârın esişi ve suyun akışı durdurulamaz. 22 Mart 2018 devrimini yapan irade milletin çoğunluğunun iradesidir.
Elbette olay sadece Murat Yetkin ya da Fikret Bila değildir. Sedat Ergin de tasfiye edilecektir. Çünkü Ergin de bir 28 Şubatçıdır. Nefret ettiği insanlara yaptığı yalakalıklarla ayakta kalmaya çalışan Cüneyt Özdemir, Cansu Çamlıbel, Çınar Oskay gibi Eski Türkiye özlemcileri de tasfiye edilecektir. 22 Mart devriminin gereğidir bunlar. Nasıl bizim tarafta yeteneği sıfır olduğu hâlde sırf ilişki ağlarıyla bir yerde olanlar varsa bu tarafta da bunlardan var. Kanat Atkaya Ertuğrul Özkök’ün, Çınar Oskay Mehmet Yılmaz’ın yeğeni olmasa medya hayatları dahi olamazdı. Bugüne kadar tek bir kere yankı uyandırmamış, hep yaşayan ölü olmuş tipler bunlar. Tüm eski Doğan Medyası 22 Mart devriminin ne olduğunu ve nasıl yapıldığını anlamıyor. Durumları çok acınası.
Bana okurlarımın en çok sorduğu iki kişi, Aydın Doğan ile ismi en çok özdeşleşen iki Eski Türkiye simgesi Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan da aynı şekilde medya hayatlarının sonuna doğru gelmiş durumdalar. Rüzgâr esmeye devam ediyor. İkisi de 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünü sonuna kadar destekledi. Milletimiz açık ihanetleri affetmez. Ayrıca Ertuğrul Özkök’ün 15 Temmuz 2016’dan sonra hâlâ yapmaya devam ettiği bir rezaleti de ilgili birimler tespit etmiş durumdadır. Bunu yazının sonuna sakladım. Özkök’ün bu kadar pervasızlaşmasını beklemezdim. Özkök son 2 sene içinde, yani 15 Temmuz ihanetinden sonra da defalarca Fetullahçı terörist Eyüp Can ile hem WhatsApp gibi imkânlarla hem bizzat Londra’da görüşmeye devam etmiş. Olacak iş değil ama maalesef bu bir gerçek.
Dahası Fetullahçı terörist Eyüp Can’ın aleyhine yazan bir gazeteciyi de “Eyüp aleyhine yazma” diye uyardığı kesin ve nettir. O gazeteci de bu emre âdeta itaat etmiş. İşte FETÖ ile mücadele konusunda bunların samimiyeti bu. Eyüp Can ile Londra’ya lokantasına gidip görüşen ve hakkında kırmızı bültenle yakalama olan bu FETÖ’cüye destek veren sadece Özkök mü? Daha ne banka müdürleri, büyük şirket yöneticileri, prodüktörler var. Kimse Türk milletiyle ve devletiyle dalga geçemez. Evet, Ertuğrul Özkök Fetullahçı terörist Eyüp Can’a hâlâ yardım ve yataklık ederek artık sınırı aştın! Bu olayı görmezden gelerek ya da yalan söyleyip inkâr ederek unutturamayacağını da bil. FETÖ’cü Eyüp Can olayı büyük skandaldır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.