Bir sorunumuz var...

A -
A +
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu Paris'te teröre karşı birlik yürüyüşünde görmekten bir Türkiye vatandaşı olarak gurur duydum. Müslüman dünyasında önemli bir temsil kapasitesi olan Davutoğlu'nun. Paris'teki korkunç saldırı sonrasında, Fransız halkı ile dayanışma içinde olmak amacıyla Paris'te bu gösteriye katılması beni duygulandırdı.
Nasıl Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "one minute" çıkışı ile duygulandıysam, nasıl bu hükümetin Suriye, Filistin ve Mısır'da ezilen unsurların sesi olmasından gurur duyduysam, Davutoğlu'nun da Paris'te olmasından büyük memnuniyet duydum.
Fakat benim ne düşündüğümü ve hissettiğimi geçin. Eğer radikalizme ve teröre karşı Batı mücadele edecekse bunun yolu diyalogla olur. Müslümanların hassasiyetlerini göz önünde bulunduran, radikalleşmenin kaynağını hedef alan, Müslümanları sisteme entegre etmeyi amaçlayan kapsamlı politikalarla olur. 11 Eylül ile başlayan ve 13. senesine giren "teröre karşı savaş" (war on terror) kampanyasında Amerika birçok farklı yol denedi, birçok bölgede askerî operasyona girişti. Afrika'dan (Somali ve Mali) Afganistan'a, Irak'tan Filipinler'e, Yemen'den Pakistan'a uzanan geniş bir coğrafyada yoğun harekâtlar gerçekleşti.
Peki ya sonuç? Bu askerî harekâtların sivil kayıp boyutunu bir kenara bırakalım, ABD hedeflerine ulaşabildi mi? Küresel terörizmin belini bükebildi mi? 2014 yılında dünya küresel terör örgütlerinin faaliyetleri açısından 2001 yılına göre daha mı güvenli?
Aksine teröre karşı savaş yeni terör biçimleri üretti. Radikalleşmeye sonuç verdi. 13 yıllık teröre karşı savaş kampanyasının sonunda radikal örgütlerin İslam adına saçtıkları terör çok daha yaygın ve tehlikeli hâle geldi. Afrika'dan Afganistan'a ulaşan geniş bir coğrafyada bu örgütler etkin. Orta Doğu'nun kilit iki ülkesinde devlet kurduğunu ilan eden bir IŞİD var.
Bu örgütler Avrupa'daki göçmen nüfusunda karşılık buluyor. Avrupa'nın tutunamayan göçmenleri, radikalizme tutunuyor.
Klişe ama gerçek: Türkiye bu süreçte kritik rol oynayabilecek bir ülke. Arkasını Müslüman coğrafyaya dönmeden, bir yüzü Ortadoğu'ya, diğer yüzü Avrupa'ya dönen, iktidarda siyaset dışında bir yol denememiş mütedeyyin bir iktidar. Bu hem Avrupa için, hem Müslümanlar için büyük bir şans.
AK Parti iktidarının bu süreçte rol oynamak için inisiyatif alması takdire şayan. Başbakan Davutoğlu'nun Paris'e gitmesi, akabinde Almanya'da Merkel'i İslamofobi karşıtı bir gösteriye katılması konusunda ikna etmesi dünya barışına katkı sunuyor.
Fakat bizim bir sorunumuz var:
Nihilist bir muhalefet...
Hükümet ne yaparsa yapsın tek derdi kulp takmak olan bir muhalif kamuoyu. Aylardır hükümeti IŞİD'e destek vermekle suçlayan, bu mesnetsiz iddialar ile Türkiye'ye zarar veren muhalefet partisi temsilcileri şimdi Davutoğlu'nu Paris'e gittiği için eleştiriyor.
Hepimiz Charlie Hebdo sloganını iç siyasette Müslüman çoğunluğa karşı bir sembol olarak kullanan liberal sol kamuoyu, Davutoğlu ile Paris'e gittiği için dalga geçiyor.
Hükümeti radikal İslamcı bir yapı olarak göstermeye çalışan ve hatta Türkiye'yi teröre destek bir ülke olarak göstermek için epey çaba sarf eden, bu konuda hem içeride hem dışarıda yoğun diplomasi yapan cemaat, Davutoğlu'nu Paris'e gittiği için yerden yere vuruyor.
Türkiye'de muhalefet hiçbir değeri, doğrusu, politikası olmayan, tek sözü AK Parti ne yaparsa onu eleştirmek olan bir hale geldi. Bunun adı pragmatizm değil. Bunun adı muhalefet de değil. Bunun adı nihilizm, bunun adı Halil Berktay'ın ifadesi ile "devirmecilik."
Bir sorunumuz daha var: Gittikçe içe kapanan, komplo teorilerini sağduyuya tercih eden ve bir hamaset girdabına giren bazı hükümet yanlısı çevrelerin tutumu...
Davutoğlu'nun Paris ziyareti sadece muhalefette değil, bazı AK Parti destekçileri arasında da rahatsızlık oluşturdu. Sloganları, dar bir kimlik siyasetini ve içe kapanmayı, Türkiye'nin oynayabileceği büyük role tercih eden bir kanat AK Parti'nin vizyonunu kısıtlamamalı.
Davutoğlu Paris'e giderek tarihî bir mesaj vermiştir. Tarihi, memnuniyetsizler ve çapı Türkiye'nin ötesini göremeyenler değil, risk alanlar, cesaret gösterenler ve vizyonu olanlar yazar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.