Olan imajımıza oluyor!

A -
A +
İnsanlar arasında iletişim imkânlarının olağanüstü bir hızla arttığı, herkesin kendisi ve ötekisi hakkındaki fikirlerinin berraklaştığı, başkalarına dair bilgi ve enformasyona doyduğumuz bir çağdayız. Böylesine transparan bir ortam doğal olarak imrenme, öykünme, kıskanma, eleştirme ya da lanetleme konusunda insanları aktifleştiriyor.
Somali'de, ABD'de veya Nijerya'da olan biten konusunda bile bir fikrimiz var. Farklı coğrafyalardaki siyasetler, yaşam tarzları, fırsatlar ve beklentiler konusunda yeterince bilgi sahibiyiz. Kanaatlerimiz sadece yaşadıklarımızla ilgili değil, başkalarının yaşadıkları da önemli hepimiz için. Nitekim beğenmediğimizi yerin dibine batırma, sevdiğimizi ise göklere çıkarma konusunda coğrafi sınır tanımıyoruz. 
Böyle bir küresel ortamın en önemli değişkenlerinden bir tanesi de ülkelerin imajları. İmajlar ülkelerin marka değerlerini belirliyor. Tıpkı bir bisküvi ya da tekstil markası gibi ülkelerin markaları da küresel bir pazarda alıcı peşinde koşuyor. Her bir ülke o pazarda yansıttığı imaj çerçevesinde kendisine olumlu ya da olumsuz değer yükleyen bir küresel kamuoyu buluyor.
Türkiye de son yıllardaki imajının gücüyle dünya sathında bir kamuoyu desteğini arkasına almış durumda, en azından yakın zamana kadar öyleydi. Bir yandan AB normları çerçevesinde düzenlemeye çalıştığı iç standartları, diğer yandan uluslararası ortamda sergilediği aktif dış politikasıyla imreniliyor, dikkatle izleniyordu. İktidar, güvenli duruşuyla her girdiği seçimden zaferle çıkıyor, halkın desteği her geçen gün artıyordu. Üstelik muhalif duruşa sahip olanlar bile, hükümet politikalarından çok rahatsız değillerdi. Demokratikleşme, açılım, çözüm gibi kelimeler dillerden düşmüyordu. Yakın zamana kadar durum böyleydi.
Bugün gelinen noktada ise ancak, giderek sertleşen bir toplumsal kutuplaşma halinden ve vahşileşen politik mücadele ortamından söz edebiliyoruz. Farklı düşüncede olanların birbirini düşman bellediği, kimsenin alternatif düşüncelere tahammül edemediği, hakaretlerin havalarda uçuştuğu ve umutsuzluk karabasanının yeniden üzerimize çöreklendiği bir zamandayız. Şunu net olarak söyleyebiliriz ki, "Türkiye uzun yılların ardından kazandığı öz güvenini yitiriyor." Şimdilerde neler başarabileceğimizden değil, neler kaybedebileceğimizden söz ediyoruz. Sanki zehirli bir değnek değdi hepimize.
Askerî vesayetten, başörtüsü meselesinden, çetelerden bahsetmiyoruz eskisi gibi, bu güzel haber. Üstelik toplum öcüleriyle yüzleşiyor ve bazı marjinallerin dışında, eski korkularımızdan doğan mağduriyetlerin gideriliyor olmasından memnuniyetsiz olan da pek yok. Bir arada yaşamanın frekansını yakaladık yakalayacağız. Ama o da ne?
Devlet ile toplumun en azından bir kesimi arasında yeni bir çatışma ortamına zemin oluşturacak en absürd konular ana gündem hâline geliyor. Kimsenin derdi olmayan meseleler, geniş kitleyi rahatsız edecek bir mecrada, önüne ne varsa katıp götüren bir nehir gibi akmaya başlıyor. Gezi parkı, alkol yasası, kızlı erkekli evler falan derken memleket suni bir kırılma noktasına doğru hızla ilerliyor.
Bu aralar dış politika, PKK, ekonomi falan da konuşulmuyor. Devletin tepesi iktidarı muhalefetiyle aşağı politikalar (low politics) olarak tanımlanan bir alana sıkışmış durumda. Toplumun nasıl yaşamasının doğru olduğu ve devletin buna nasıl müdahale etmesi gerektiğinin dışında bir meselemiz yok. Yani her şey tıpkı eskisi gibi. 
Üstelik bir yandan da Türkiye'nin dünya üzerindeki yeni imajı şekilleniyor. İnsanların evlerine kadar uzanan bir siyasi yaklaşım ile yönetilen Türkiye düşüncesi, giderek İslamileşen ve hatta El Kaide'yi destekleyen bir iktidar algısı dünyanın dört bir yanında yayılıyor. Kimseler şimdilerde Türkiye'ye imrenmiyor, kimse rol model olmamızı önermiyor. Biz daha hâlâ karma yurtlar, kızlı erkekli evler gibi ilkel tartışmalara takılıp kalalım, yeni Türkiye'ye dair taktikler küresel iletişim stratejistlerince özenle kurgulanıyor. Biz de ellerimizle kendimizi onlara teslim edecek akılsızlıkları yapmaya devam ediyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.