Kıbrıs'ta son durum!

A -
A +
Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki dönüşüm dalgaları doğal olarak Akdeniz'in en merkezî adası konumundaki Kıbrıs'ın kıyılarına da vurmaya başladı. 40 yıldır statüsü netleşmeyen bu çok kıymetli adada epeyce bir zamandan sonra yeniden müzakerelere devam için ortak bir zemin arayışı başlatıldı. 
Esasen, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis seçimin hemen ardından yaptığı açıklamalarla adanın geleceğine ve barışçıl çözüme yönelik ciddi bir beklenti oluşmasını sağlamıştı. Annan Planı'na karşı çıktığı için uzlaşmadan yana bir görüntü vermeyen KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da, Anastasiadis'in müzakereleri yeniden başlatma teklifine olumlu cevap vermiş, oldukça heyecanlı ve umutlu bir sürece girilmişti.
Ancak Rum tarafından gelen son sinyaller ve bazı ısrarlı tutumlar sorunun giderek çözülmesi imkânsız bir noktaya doğru evrildiğini gösteriyor. Anlaşmalı birleşmeden, belki anlaşmalı ayrışmaya kadar (Muharrem Sarıkaya'nın ifadesi) uzanacak bir süreç bu. Rum tarafı Türkiye'nin Kıbrıs çözümünde etkin ve fiili garantisini reddettiği gibi, son 40 yılda adaya Türkiye'den gelen on binlerce insanın statüsünü de kabul etmiyor. Yani Türkiyesiz ve Türksüz bir çözümden yana. Eroğlu yönetimi ise böyle bir önşartı reddediyor ve yıllardan beri zaten masada müzakereci olarak oturmakta olan Türkiye'nin paralelinde davranmaya çalışıyor.
Dün Kıbrıs'ta yaptığımız görüşmelerden edindiğim izlenim ise kısaca şöyle: Derviş Eroğlu yönetimi Ankara ile sürekli yakın temas halinde olmasa da (Eroğlu'nun işi olmadığı zaman görüşmemek biçiminde bir tavrı var) Türkiye ile ilişkisini sıcak tutmaya çalışıyor. Anadolu şehirlerini geziyor ve son derece sıcak bir kabulle karşılanıyorlar. Davutoğlu'nun adaya yapacağı ziyareti bu anlamda önemsiyorlar.
Türkiye'de siyaset alanında çok sık karşılaştığımız için artık alıştığımız bazı hakaretamiz ifadeler, aşağılamalar, ada halkı üzerinde ciddi bir travma oluşturuyor. Kendilerini istenmediği halde bakılan, para gönderilerek elde tutulan bir halk olarak değil; değerli, onurlu ve bir ideal uğruna türlü mağduriyetleri göğüsleyen bir millet olarak görmek istiyorlar. Türkiye'de Kıbrıslılar hakkında yapılan olumsuz propagandadan da oldukça üzgünler. 
Göründüğü kadarıyla başbakan Erdoğan'ın vaktiyle adada yapılan bir protesto gösterisine kızıp kullandığı "Sen kimsin be adam? Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır" ifadesi ada halkında kalıcı bir hasar oluşturmuş ve derinlere nüfuz etmiş. O söylemleri haklı kılmak amacıyla Türkiye'de yapılan iç propaganda nasıl Türklerin Kıbrıslılara bakışını değiştirdiyse, Kıbrıslıların da Türkiye'ye bakışı farklılaşmış. Kuzey Kıbrıs yönetimi bir yandan AB üyesi haline gelen Güney'in cazibesiyle mücadele ederken diğer yandan da Türkiye'ye yönelik bağlılığı yeniden tesis ettirmeye çalışmaktan yorulmuş.
Kuzey Kıbrıslıların gözü her şeye rağmen elbette hep Türkiye'de. Türkiye'nin büyüyen ekonomisi, prestiji onlar için çok önemli. Yıllarca "çözüm olmazsa batarız" diyen Türk tarafının yerini, şimdilerde aynı şeyi söyleyen Rum tarafı almış. Ekonomisi iflas noktasında olan Rum yönetimi milli bir dava olarak gördüğü Kıbrıs meselesinde oldukça dezavantajlı oldukları bir döneme girdiklerinin farkında. Bu yüzden göstermelik hamlelerle işi ağırdan alıyorlar.
Buna karşın KKTC 7 Mart'tan itibaren Türkiye'den adaya akacak suyun neşesi içerisinde. Adanın güney tarafında olduğu açıklanandan daha fazla enerji kaynağının Türk  bölgesi kıyılarında olabileceğini düşünüyorlar. Suriye, İsrail ve Mısır üzerinden şekillenen dış politikamız Doğu Akdeniz'i şu aralar zorlu bir alan haline dönüştürmüş olsa da ilişkilerin düzeleceğine inanıyorlar. Kısaca umutlu ve inançlılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.