THK’nın son şansı

A -
A +

Bu haftaki sayfamızda biraz sosyal, biraz politik, biraz da esrarengiz olaylardan bahsedeceğiz. 16 Şubat 1925 tarihinde Gazi Mustafa Kemal’in Türk Tayyare Cemiyeti olarak kurduğu ve vefatından üç yıl önce Türk Hava Kurumu (THK) ismini alan kamuya yararlı statüdeki bu dernek, birçok başarının ve başarısızlığın da adresi oldu. Kurulduğu ilk yıllarda milletin kucak dolusu sevgisine nail olan bu güzide teşekkül, son yıllarında karanlık çağlar olarak adlandırılabilecek bir dönemecin içerisinde. Ya bu virajı alacak; ya da savrulup adeta şarampole yuvarlanacak.
Kimilerinin sadece kurban derisi, fitre ve zekât zarflarıyla tanıdığı THK; esasında ülkemizde önemli bir boşluğu doldurmakla vazifelendirilmiş. Mahallemizin meraklı çocuklarının model uçaklarının inşa merkezi, genellikle bulundukları bölgelerdeki THK şubeleri oluyor. Belirlenen dönemlerde kurslar açılıyor ve gençlerimiz boş vakitlerini ufuklarına ve hayallerine gökyüzünü çizerek el becerilerini geliştirme şansı elde ediyorlar. Başkentliler ise tarihi paraşüt kulesinden atlayarak yaşadıkları adrenalini bir ömür boyu unutamayacakları anıya dönüştürüyor. Eskişehirliler planörle kuşlar gibi gökyüzünde süzülmenin keyfini çıkarıyorlar. İzmirliler binlerce metre yükseklikten paraşütle kendilerini boşluğa bırakmanın heyecanını yaşıyorlar. THK, havacılığı tutkuya çevirenlerin her anında olmayı başarabilecek nitelikteki bir yapı.

Güncel durum dedir?
Hırs, ihtiras, hatalı yönetim ve yatırım şekilleri bu eşsiz teşekkülü içinden çıkılmaz bir girdaba doğru sürüklüyor. Acilen durdurulamaz ise bu güzide envanter ve özgün doku dağılacak, işlerliğini tamamen yitirecek. Özellikle halkın sahip çıktığı ve desteğini esirgemediği bu yapı; irrite olunan bir çehreye dönüşmemeli, artık buna kimse müsaade etmemeli. Çok güzel işler yapılma potansiyeli varken, hatalı tarlalarda hasat aranmamalı, eldeki bahçenin potansiyeli değerlendirilmeli. Ancak böylelikle başarılı sonuçlar elde edilmesi mümkün kılınabilecektir. Kurum, proje ve fikir üretilemeyen bir Genel Başkan yapısı altındaki asli görevleri dışındaki meşgalelerle uğraşan bir Genel Sekreter hegemonyasından çıkmak mecburiyetinde. Son olarak; 13-14 Ekim 2018 tarihine Ankara’da yapılacak THK Büyük Genel Kurulu, hayati virajın dönülmesi için kritik öneme haiz. Değişim ve dönüşüm için bu son şans!

Kaygılı gelişmeler
15 Temmuz 2016 FETÖ/PDY kanlı ve hain darbe girişiminin üzerinden geçen iki seneyi aşkın süredir halen sinsi örgütün devlet mekanizmalarındaki sirayetinin mahrem nitelikte devam ettiği bilgisine ulaşılıyor. Ankesör kurtları dediğimiz gizli ve uyuyan hücreler, ardışık aramayla birbirleriyle haberleşiyor ve birlikteliklerini güncel ve ayakta tutuyorlar. Basına yansıdığı şekliyle içerideki hücreler ise darbenin en üst düzey rütbeli sanığı Orgeneral Akın Öztürk için “Akın Paşanın halen dışarda bir sözüyle harekete geçebilecek ve kendisine biat eden rütbelileri var” diyor. Bu tür söylemlerin örgüt üyelerinin kendi aralarında kullandığı moral ve motivasyon argümanları olduğu açık ancak; durup düşünmekte de fayda var. Son haftalarda Hava Kuvvetlerinde yaşanan yoğun rütbeli asker tutuklamaları bu söylemi destekler nitelikte. Tutuklananların çoğu general adayı subaylar. 15 Temmuz 2016 FETÖ/PDY kanlı ve hain darbe girişimi sonrasında Akın Öztürk meselesinin çok iyi irdelenmesi gerekiyor. Darbe girişiminden önceki, özellikle son dokuz ayın irdelenmesi önemli. Kimlerle temas halindeydi? Kimleri ziyaret ediyordu? Hangi üniversitelere gidiyordu? Bu soruların cevapları bulunduğunda birçok emare tesadüften öteye geçecektir. Bununla birlikte kendisinin generalliğe geçiş sürecinde beraber çalıştığı yakın mesai arkadaşlarının da iyi irdelenmesi yerinde olacaktır. Bu ülke hepimizin, geleceğimizi ipotek altına almak isteyen, ülkemizi esaret çemberine sokmayı amaçlayan, şehirlerimizi kan gölüne çevirmeyi hedefleyen bu hain yapının uzantılarının, iş birlikçilerinin ve irtibatlılarının biran önce gün yüzüne çıkarılması şart.

Muhsin Yazıcıoğlu suikasti
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun TC-HEK tescil işaretli helikopterle şehit edilişinin üzerinden seneler geçtikçe birçok kişinin bağrında yanan ateş kor gibi alevleniyor. Özellikle enkazın kaldırılması aşamasından sonra Meclis Araştırma Komisyonu çalışmaları ne derece sağlıklı yürütüldü, halen akıllarda soru işaretleri bulunuyor. Özellikle “havacı” kimliğiyle komisyonda görev alanların sonucu hangi zemine çekerek süreci neticelendirdikleri içime sinmeyen ve vicdanımı rahatsız eden hususların başında geliyor. Çünkü gerçekleri biliyorum. Gerçekleri bilmek bazen hiç bir şey bilmemekten daha acı verici oluyor. O yüzden Muhsin Yazıcıoğlu kazasına birçoğu gibi bende “suikast” diyorum.

Millî hava aracı sevdası
Türkiye eğitim, yolcu taşıma ve savaş maksatlı uçakların tamamını üretmeyi ve tüm dünyaya ihraç etmeyi hak eden bir ülke. Bu doğrultuda Atak helikopteri ve Hürkuş eğitim uçağı çalışmalarını tamamladı ve satışa dahi sundu. Şimdilerde ise milli muharip savaş jeti ve sivil kullanım için yolcu nakliye uçağı çalışmalarına devam ediyor. Tüm bu çalışmalar sürerken Türk Hava Kurumu, 2016 yılında imal ettiğini iddia ettiği “microlight” sınıfındaki bir uçağı görücüye çıkardı. Bu sınıftaki bir hava aracı için biçilen fiyat ise 850 bin TL. Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) sertifikasyonu altında uçuşa elverişlilik alınan bu hava aracı için ne kadar “milli” kelimesi kullanılabilir bilinmez ama kurum yetkilileri bu uçağın kendileri tarafından imal edildiği iddiasındalar. Şimdilik bu iddia biraz düşündürücü olsa da; ülkemizin gerçek manada milli platformlar üretmeye hakikaten çok ihtiyacı var.

Doların havacılığa etkisi
Dövizdeki artışın asıl yansımaları yurtdışı yönüne doğru döviz cinsi ücret karşılığı yapılan biletlemelerde meydana gelecek. Özellikle başta Avrupa ülkeleri ve Amerika olmak üzere uzak mesafe yolculuklardaki biletleme para biriminin döviz cinsinden Türk Lirasına çevrilmesi şeklinde olduğundan ve hava yolu işletmelerinin maliyetlerini yurtdışı ünite ve alanlarda dövizle karşılıyor olması, fiyatlara olumsuz yansıyacaktır. Yurtdışına gitmek isteyen Türk turistler, tercihlerini yurtiçine kaydırmak mecburiyetinde kaldı. Bu süreçten en çok etkilenen işkollarından bir diğeri de uçuş eğitim merkezleri oldu. Dövizle satışı gerçekleştirilen uçuş eğitimleri açısından son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde bir hayli olumsuz etkilenilmiş durumda.

***

HER SAVAŞ UÇAĞI İNSANSIZ OLACAK
Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali üçüncü gününde ziyaretçilerini ağırladı. Perşembe günü başlayan festivaldeki askeri ve sivil katılımcı firmaların stantları, birçok etkinlik ve gösteriye sahne oldu. Gün boyunca Dünya Drone Şampiyonası, Hackİstanbul, Hackathon İHA-İKA, İnsansız Sualtı Sistemleri, Robotik Fetih 1453, Sürü İHA, Yapay Zeka, İnsanlık Yararına Teknoloji, Robotaksi, Savaşan İHA, İHA, Model Uydu, Model Uçak gibi yarışmalar yapıldı. HackIstanbul 2018 CTF (Capture the Flag) yarışmasında ise birçok ülkeden yarışmaya katılan hackerlar, kendileri için hazırlanan sistemleri geçmek için çalıştı.
Millî Teknoloji Hamlesi seminerinde millî teknoloji hamlesi ve ülkenin 2023 hedeflerine değinen T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, “Havacılık tarihimize baktığımızda, yüz sene önceye dayanıyor. Dünyada havacılık yeni doğarken ülkemiz ilklerden yine Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ o dönemde yapılan uçaklara ait yüzlerce pilot yetiştirmiş. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bu devam etmiş. Fakat 1950 yıllarında ise malasef bunların önü kesilmiş. Ülkemiz o hızla devam edecek olsa dünyadaki üç uzay gücünden biri olabilirdi. İnşallah yeniden doğuşun bu gibi etkinliklerle olacağına inanıyoruz” dedi.
TEKNOFEST kapsamında düzenlenen yarışmalarda geleceğin trendlerini konu aldıklarını aktaran Bayraktar, “Bugün yapılan şeyler değil 10 sene sonrasının yarışını gençlere hazırlamaya çalıştık. Bugün F-35 dediğimiz uçak, üretilen son insanlı savaş uçağı. Bundan sonra hepsi insansız olacak. İnsansız hava aracını düşünelim bunun için de pilot ve bunun ötesinde ilave bir sistem, bilgisayar sistemleri yazılımları içeren yüz milyonlarca satır kod. O kodun bir satırı bile size ait değilse bir kere bunun tümüyle size ait ve kullanabileceğiniz anlamına gelmiyor. Muhakkak yazılımın sizde olması gerekiyor. Sadece beyniyle değil ‘her kontrol sistemini milli yapmazsak bize ait olduğunu söyleyemeyiz’ vizyonuyla yola çıktık” diye konuştu.

***

YOLCU SAYISI 1.1 MİLYON ARTTI
Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre, Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarında, haziran, temmuz ve ağustos aylarını kapsayan yaz döneminde, yolcu sayısı ve uçuş trafiğinde artış yaşandı. Atatürk Havalimanı’nda yaz döneminde 18 milyon 598 bin 219 yolcu, iç ve dış hat seferleriyle geliş-gidiş yaptı. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda ise, yaz döneminde, toplam 9 milyon 438 bin 17 yolcunun seyahat ettiği kayıtlara geçti. Bu yaz, Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanları, iç ve dış hatta toplam 28 milyon 36 bin 236 yolcuyu ağırladı. Geçen yıl aynı dönemde kentteki iki havalimanından toplam 26 milyon 923 bin 32 yolcu seyahat etmişti. Böylece bu yaz, geçen senenin aynı dönemine göre 1 milyon 113 bin 204 yolcu artışı yaşandığı görüldü.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.