“Olmadı Paşam!”

A -
A +

Yine böyle terörün azdığı, DEP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının planlandığı günlerdi. TRT'de politika programı yapan kadın gazeteci eski genelkurmay başkanından randevu alabilmişti. Çiçeği burnunda bir milletvekili olan paşanın evine gitti. Çekimler yapıldı. Gazetecinin gözüne duvardaki fotoğraf ilişti. Yarısı Atatürk'ün, yarısı Çiller'in portresiyle oluşturulmuş bir fotomontajdı bu. Bir Fransız dergisi ‘Değişen Türkiye’ haberine konu yapmış, Çiller de çoğaltıp dostlarına dağıtmıştı. Kadın, fotoğrafı hemen Hürriyet'e uçurdu. Gazetenin ertesi gün manşeti hazırdı: “Olmadı Paşam!”
“Olmadı Paşam!”
“Olmadı Paşam!”

Devamı şöyleydi: “Görevdeyken Çiller ile ilişkisini 'tak diye emrediyor şak diye yerine getiriyorum' sözleriyle özetleyen Doğan Güreş'in Atatürk ile Çiller'i böylesine özdeşleştiren bir tabloyu evinin başköşesine aşması yadırgandı. Güreş genel başkanını, Atatürk ile eşit hâle getirecek kadar yüceltti.”
Paşa seçilmiş başbakanın emrinde olduğunu söyledi. Bu yüzden hedefe konuldu, adı “tak-şak paşa”ya çıkarıldı...
Darbecilikleri çürümüş ciğerlerine kadar işleyen o güruh, bu sefer Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı gözden düşürmeye çalışıyor, ‘olmadı paşam’ yazıları yazıyorlar. Cumhurbaşkanının kızının nikâhına gitti, şahitliğini yaptı diye. Onlara göre komutan dediğin parmak sallamalı, her fırsatta siyasete ayar vermeli, gazetecileri dizip azarlamalı, gece yarıları bildiri yayınlamalı... İnsani özellikleri mi, zaten hiç olmamalı. Ağlamamalı mesela, Necdet Paşa gibi. Demokrat, beyefendi olmamalı Hilmi Paşa gibi... Ne diyordu Erman Toroğlu: “Ne demokratı? Benim Genelkurmay Başkanım yumruğunu masaya vuracak abi.”
Hepsi de Toroğlu kıvamındalar... Neyse ki iyice azınlıkta kaldılar.
Çünkü millet defterlerini kapattı. Son manşeti ise 27 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale eden Genelkurmay Başkanına telefon açan Erdoğan attı: “Olmadı Paşam”
 
 
Üç kelime ile Yıldırım dönemi
 
Ahmet Davutoğlu çalışkandı, uyumluydu, yüksek profilliydi.
Şüphesiz halefi Binali Yıldırım da aynı hasletlere sahip.
Davutoğlu'nunki "Hoca dönemi"ydi. Pekiyi "Yıldırım dönemi" ne olacak? Bütün köşe yazarları bir isim koymuş. Sizce hangisi?
Abdülkadir Selvi (Hürriyet): Yeni muavin dönemi.
Murat Çiçek (Star): Aynı dağın yeliyiz dönemi.
Emin Pazarcı (Akşam): Kabuk değişimi dönemi.
Murat Çelik (Vatan): Makro Yıldırım dönemi.
Mehmet Tezkan (Milliyet): Çok çalışıp ortalıkta çok görünmeyen başbakan dönemi.
Nuri Elibol (Türkiye): Yarı başkanlık dönemi.
Serdar Arseven (Akit): Başkanlık sisteminin başbakanlığı dönemi.
H. Bülent Kahraman (Sabah): Doktrin değil, pratiklik dönemi.
Tamer Korkmaz (Yeni Şafak): Başkan yardımcılığı dönemi.
Akif Beki (Hürriyet): "Reis ne derse o" dönemi.
 
“Olmadı Paşam!”
Benim oğlum bina okur...
 
Dilimizde güzel bir deyim var “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” diye.
Bizim medyada bu deyimi tam karşılayan bir kesim bulunuyor. Cumhuriyet döneminin sanat ve estetik yoksunu binalarına kutsiyet atfediyor, ufacık tadilatta gürültüyü koparıyorlar. En son Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesini dillerine doladılar. Belediye sahnenin yönünü değiştirecek, üstüne de açılır kapanır tavan yapacakmış. Olur şey değilmiş. Aynı şeyi 2007 yılında Muhsin Ertuğrul Sahnesi için söylemişler, yüzlerine Muhsin Ertuğrul’un masklarını takarak eylem yapmışlardı. Belediye üç yıl sonra çiçek gibi bir bina kondurunca da, utanıp özür dilemişlerdi. Ah bir sabretseler, daha çok özür dileyecekler.
 
“Olmadı Paşam!”
4 saniyelik röportaj
 
Sözcü'nün Ankara Haber Müdürü Emin Özgönül, alışveriş merkezinde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile karşılaşmış. Yanına giderek "Yeni kabinede görev almayı düşünmüyor musunuz?" diye sormuş.
Şimşek de samimi davranıp "Kendime vakit ayırmayı, çocuklarla olmayı özledim. Her şeyin hayırlısı olsun" diye karşılık vermiş. Sonra birlikte fotoğraf çektirmişler. Özgönül, 4 saniyede söylenen bu 10 kelimelik diyaloğu kocaman bir haber metnine dönüştürmüş. Gazetede ertesi gün "Şimşek’ten veda sinyali" başlıklı bir haber çıktı. "İlk kez bir bakan Sözcü'ye konuşmuştu!” Şimşek "Sade bir vatandaş olarak yanıma geldi, tanıyordum" diye açıklamada bulundu. Sözcü yaptığı yetmezmiş gibi, "Sade bir vatandaşla yaptığı konuşmayı Sözcü'den bir gazeteciye konuşamıyor. Saraydan korkuyor” mealinde bir yazıyla üste çıkmaya çalıştı. Şimdi siz söyleyin. Ufacık bir diyalogdan koca bir çarpıtma haberi çıkaran gazeteye bakan/lar niye konuşsun?
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.