Atacak başlık kalmadı

A -
A +
Önce yurdun herhangi bir yerinde patlama olur. Yarım saat geçmeden yayın yasağı konur.
Sonra birileri hükümete/devlete yüklenir. Ardından bir suçlu bulunur, sosyal medyadan toplu hâlde sövülür ona.
Ekranlar uzmandan geçilmez. Kınama demeçleri aynıdır.
Ertesi gün okurla buluşacak manşetler ise çoktan bellidir: Alçaklar, hainler, kalleşler! Acı hikâyeler gazete sayfalarına sığmaz.
İkinci gün şehitler uğurlanır.
Atılacak başlıklar yine bellidir: Yüreğimize gömdük, acılıyız, yastayız.
Bu arada teröristin kimliği belirlenir. Zaten, ilk bulgular ya PKK'yı ya DAEŞ'i işaret etmektedir.
Üçüncü gün bombanın olay yerine nasıl getirilip patlatıldığı, teröristin kiminle bağlantılı olduğu ortaya çıkarılır...
Üç beş ay sonra bu sefer ajanslardan iddianame haberleri servis edilir.
Hâlbuki olay çoktan unutulmuş, yeni saldırılar olmuş, ateş ise düştüğü yeri yakmıştır.
Dile kolay, bu hadiseyi son 1.5 yılda tam 24 defa yaşadık.
Artık atacak başlık, yazacak mecal kalmadı.

Atacak başlık kalmadı
Sultanın hakkı sultana
 
Güneri Cıvaoğlu, Milliyet'teki köşesinde "Abdülhamid ve Kürtler" ile ilgili bir yazı kaleme aldı.
Satırlar ilginç:
"Siyasi analizleri isabetli tespitlere dayandıran Abdülhamid, bölgeyi kaşıyan dış güçlerden önce hamle yapmaya karar verdi. Beyliklerin kaldırılmasından sonra ortaya çıkan otorite boşluğunu şeyhler ve seyitlerle doldurdu. Devletin güvenlik ihtiyacını karşılamak için Kürt aşiretlerine 'Hamidiye Alaylarını' kurdurdu. 'Ermeni komitacılığına' karşı bu Kürt aşiretlerinin alayları mücadele etti. İran-Rus sınırındaki 'Hamidiye Alayları' devletin nizami ordusunun yükünü  azalttı. Bu alayların İran içindeki akraba aşiretleri de hareketlendirildi. İran kendi iç sorunlarıyla meşgul olmaya itildi. Şehirli Kürt tüccar, eşraf ve ayan ile aşiret büyüklerine 'şehir meclislerinde' görev ve temsil imkânı verildi. Harbiye’yi bitiren Kürt gençlere Sultan hizmetinde 'fahri yaverlik' unvanı verildi. Abdülhamid, Doğu’da 'modern okullar' açılmasını sağladı. Maarif (eğitim) meclisleri oluşturdu. Alevi Kürtlerle de iyi ilişkiler kurdu. Koçkırili ve Çarekanlı Mustafa ağalara 'paşalık rütbesi vererek' onurlandırdı..."
Abdülhamid Han'ın ilham alınmasını tavsiye eden Cıvaoğlu, yazısının başında ise şu notu düşüyor: "Abdülhamid’e 'güzelleme' diye kimse yanlış yorumlar yapmasın. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e ve devrimlerine yürekten bağlı olduğumun kanıtı yarım yüzyılı aşkın gazetecilik yıllarımdır."
Hâle bak! Yazar sanki Abdülhamid Han başka birilerinin ecdadıymış, sanki Atatürk onun subayı değilmiş gibi (kendince) onu övmekten imtina ediyor.
İşte mahalle baskısı, aydın yabancılaşması budur. Resmî ideolojinin üzerimize serptiği toz budur!
(NOT: Milyonları taşıyan Marmaray, geçen haftalarda temeli atılan Filyos Vadisi, yarın açılacak Avrasya Tüneli ve gün sayan Karadeniz-Akdeniz yolu projesi de Abdülhamid Han projesiydi.)


Atacak başlık kalmadı
Bize bir şey olmasın!
 
Türkiye Spor Yazarları Derneği, Beşiktaş katliamından sonra bir "lanetleme" bildirisi yayınladı.
Bildiride şöyle denildi: Beşiktaş-Bursaspor maçında görevli spor yazarlarının bu saldırıdan etkilenmemesi tek tesellimiz olmuştur.
Bu ifadenin Türkçesi şu: Spor yazarlarına bir şey olmasın gerisi önemli değil!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.