Hele şükür

A -
A +
Millî Eğitim Bakanlığı müfredat değişikliği için düğmeye bastı. Evrim safsatası çıkıyor, Atatürkçülük azalıyormuş. Hele şükür!
İlkokulda soyut kavramlarla tanışmamış olan miniklere öyle doz aşımı Atatürkçülük ve ulusalcılık enjekte ediliyor ki akla ziyan. Bir kere M. Kemal hâlâ “doğaüstü” bir varlıkmış gibi anlatılıyor.
Bizim oğlana öğretmeni ödev vermiş. İçinde Edirne ve Çanakkale geçen bir cümle kurmasını istemiş. Bana sordu. "Aliler Edirne'den Çanakkale'ye geçti" dedim. Birden gözleri parladı. Şöyle itiraz etti: Ama babacığım Çanakkale geçilmez!
Güler misin ağlar mısın?
Bir komşunun ana sınıfındaki çocuğu gözü yaşlı çıkmış okuldan. 'Ne oldu kızım' diye sormuş annesi. Şöyle cevap vermiş: Atatürk öldüyse bizi kim koruyacak!
Bir başka örneği beş yıl kadar önce Baskın Oran Radikal'de yazmıştı: Arkadaşımın çocuğu anaokuluna başlamış. İki gün boyunca ağzına su koymayı reddedince tutup doktora götürüyor. Doktor anlamayınca çocuk psikolojisine havale ediyor. Psikolog çözüyor çocuğu: Atatürk içimizde yaşıyor. Su içersem boğulur!
 
DİPNOT
 
Ecevit'in Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, 2001'de "İslam öncesi Türk edebiyatı ve İslam sonrası Türk edebiyatı diye bir ayrım var. Oysaki Türk Milleti'nin miladı, Cumhuriyet'tir" diyerek Divan Edebiyatını müfredattan çıkarmıştı. Bugün değişikliğe karşı çıkanlar ne alkışlamışlardı ama...
 
Hele şükür
Hangi hayat tarzı o?
 
Yakın döneme kadar başörtülüler kanallara seyirci olarak bile giremiyordu. Şimdi spikeri var, sunucusu var, muhabiri var, yarışmacısı var.
Hatta izdivaç ve yarışma programlarının gözdeleri onlar.
Mesela Show TV'de öğle kuşağında "Gelin Evi" isimli bir program yayınlanıyor. Şimdiye kadar 255 bölüm çekilmiş.
Beş gelin sırasıyla evlerini birbirlerine açıyor. Kadınlardan ikisi mutlaka başörtülü. Ev sahibi, eşiyle nasıl tanıştıklarını anlatıyor, aile albümünü açıyor, nişan düğün videoları ekranlara getiriliyor.
Bu sırada misafirler, ev sahibine not veriyor.
Görünen manzara şu: Başörtülü başörtüsüz fark etmiyor. İhtiyaçlar, ihtiraslar, itirazlar, beklentiler, konformizm tutkusu aynı.
Hatta bazı başörtülü gelinler daha fettan, daha gösterişli. 'Hudutları' geniş. Başı açık fotoğraflarını milyonların önüne serebiliyor mesela.
"Ama bu prodüksiyon" diyebilirsiniz. Evet, doğru ortada bir televizyon programı var fakat mekânlar, hikâyeler, kişiler gerçek ve toplumla ilgili ipuçları veriyor.
Buradan bakınca zaman zaman alevlenen hayat tarzı tartışmaları anlamsız kalıyor.
Çankaya solcularının başörtüsü alerjisi kalıcı. Sekülerlere karışan yok. Bizim mahalle ise karşı şeridin çizgilerine doğru son sürat ilerliyor.
 
Hele şükür
Fırça dediğin böyle olur
 
FETÖ denilen oluşum 17-25 Aralık 2013'te yargıdaki adamları vasıtasıyla darbe girişimi tertiplemiş, başarılı olamayınca da birtakım ses kayıtlarını sürmüştü ortaya.
Zaman gazetesinin büyücü kılıklı muhabiri, eline tutuşturulmuş soruları basın toplantısında Erdoğan'a yöneltti. Erdoğan, kızdı. Kızdı ama FETÖ'cü muhabire tam 270 saniyelik (5 dakika) cevap verdi.
"Bu iddiaların altında dışa bağlı olduğunuz yer var. O yer size nasıl komut ediyorsa öyle hareket ediyorsunuz. Başbakanı lekeleyemezsiniz. Buna ne gücünüz yeter ne de evraklarınız" dedi.
O muhabiri "yürekli gazeteci", Erdoğan'ı "özgür basın düşmanı" ilan ettiler. Tarih yine Erdoğan'ı haklı çıkardı.
"Bana kukla muamelesi yaptı, Erdoğan'ı dava edeceğim" diye efelenen o gazeteci, 15 Temmuz'dan önce yurt dışına kaçtı.
Bunu niye anlattım. ABD Başkanı seçilen Donald Trump, ilk basın toplantısında ısrarla soru yöneltmek isteyen CNN muhabirine kızdı.
Kızdı ve dinlemedi. "Saygısız olma. Sana bir soru hakkı tanımayacağım. Siz uyduruk haberlersiniz" diye tersledi.
'Basına baskı var' diyeni, ona ayar vermeye kalkanı gördünüz mü?
 
Haberin âlâsı
 
Okullarda gazeteci adaylarına ilk öğretilenlerden biri şudur: Eğer bir köpek bir insanı ısırırsa haber değildir ama tersi olursa haberdir.
Bu hafta haberin âlâsını yaptık. Meclis'te, bir milletvekili başka bir milletvekilini bacağından ısırdı.
Haber değeri demişken... Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, 15 Temmuz'u Araştırma Komisyonuna kitap olacak cüssede cevap metni gönderdi. Tam 71 sayfa.
Sabah gazetesi o kadar ifşaat arasından haber değeri taşıyan bir şey bulamamış olmalı ki sütunlarında tek satır yer vermedi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.