Eş, anne, baba, evlat... Hepsinden ziyade gazeteci

A -
A +
15 Temmuz gecesinin görünmez kahramanları muhabirler. Haberleriyle gidişata yön verdiler. Onlar anlattı, Ümraniye Belediyesi kitap yaptı. "Haberciler Darbecilere Karşı" meslek aşkının nasıl serden geçirdiğinin hikâyesi...
 
Eş, anne, baba, evlat... Hepsinden ziyade gazeteci
Hiç şüphe yok, 15 Temmuz kalkışmasını engelleyen iki güç var. Birincisi güçlü liderlik. İkincisi güçlü iletişim.
Erdoğan'ın yerine başka bir lider olsaydı böylesi bir taarruza karşı koyamazdı. Cumhurbaşkanı kitleleri bir cümlesiyle sokağa indirdi.
Menderes'i, Erbakan'ı darbecilere kurban veren medya da topyekûn karşı duruş sergiledi. Birçok sunucu stüdyoları basılırken bile amansız bir mücadele yürüttü.
Onlar ekranda, göz önünde bulunanlardı. Ya sahadakiler?
Asıl kavga meydandaydı. Muhabirler, o gece canını ortaya koydu. Onların görüntüleri sayesinde FETÖ'cülerin oluşturmaya çalıştığı algı ters yüz edildi.
İhlas Haber Ajansı, bu o hengameyi "15 Temmuz En Uzun Gece" ismiyle belgesel yaptı. Çalışma geçtiğimiz hafta TGRT Haber'de yayınlandı.
Nefis bir iş olmuş. İHA'nın 'serdengeçti'lerini internetten bulup izleyin derim.
           ***
Eş, anne, baba, evlat... Hepsinden ziyade gazeteci
Belgesel tadında bir güzel eser de Ümraniye Belediyesi'nden geldi. Gazeteci dostlarımız anlatmış, belediye "Haberciler Darbecilere Karşı" isimli bir kitap yapmış. Ortaya kaynak teşkil edecek bir eser çıkmış.
Uzun uzun yazmak âdetim değil. Ama bu sefer farklı. Bu hafta Medya Market'i onlardan aldığım notlara ayırdım. Buyurun "er meydanı"na:
Ahmet Akpolat (CNN Türk): Yayını kesmek için Kanal D binasına giren askerin biri silahını doğrulttu. Namlunun vücuduma temas ettiğini hatırlıyorum. "Kamerayı ver vururum yoksa" dedi. "Vuruyorsan vur vermeyeceğim" dedim. İçindeki kartı alıp bıraktılar.
Ahmet Sami Arslan (TRT Haber): Çok kötü bir tabloydu. Numune Hastanesi'nin bir iki saat gibi kısa bir süre içerisinde morgunda yer kalmadığına tanıklık ettik.
Ahmet İzgi (Anadolu Ajansı): Irak, Libya, Mısır gibi savaş yaşanan ülkelerde çalışmıştım. İnsanın kendi ülkesinde gelecek kaygısı yaşaması çok farklı bir duygu.
Aytekin Polatel (A Haber): Genci, yaşlısı, kadını ve erkeği tek bir vücut şeklinde, eline kazma, kürek, sopa alıp akın akın Külliye'ye gidiyordu.
Batuhan Yaşar (TGRT Haber): Her gün ölünmez, öleceksek bugün ölelim diye yayına başladık. Darbecilerin ekmeğine yağ süren hiçbir haber ve görüntü TGRT, İHA ve Türkiye gazetesinden geçmedi.
Deniz Zeyrek (Hürriyet): Telefonum çaldı. Yüzbaşı bırakmamı söyledi. Kızımın ismini görünce bırakmadım. Telefonu açınca, elinde tüfek olmasına karşın belindeki beylik tabancasını çıkardı ve bize doğrultarak "Bırakın telefonları inin aşağı" diye bağırdı.
Ebru Karatosun (Türkiye): Uçaklar sürekli binamızın üzerinden geçti. Hedef olmamak için binanın ışıklarını söndürdük. 15 Temmuz korkularını taşıdığım bir tarih olacak.
Gökhan Bedük (NTV): Kıyafetimi nasıl giydiğimi eşim ve oğlumla nasıl vedalaştığımı hatırlamıyorum. Yalnızca telsizden geçen çığlıklar var aklımda.
Gülşah İnce Birsen (FOX TV): Üç yaşında kızımı bırakacak kimse yoktu. Eşimle kızımızı yanımıza alıp o an için en güvenli yer olarak düşündüğümüz haber merkezine götürmeye karar vermiştik. İki sandalyeyi birleştirerek yatak yaptık ona. Geçen gün yine şirkete geldi, "Bomba" dedi. Yüreğim en çok o gece ağır geldi bana.
Habib Atam (Sözcü): Eşime helallik almak için mesaj yazdım. Hazır bulunsun ki gerekir ve gönderme şansım olursa atarım diye aklımdan geçiyordu...
İsmail Coşkun (İHA): Her şey bitti ülkeyi ele geçirdiler diye düşündüm telsiz konuşmalarını dinlerken. Ta ki havalimanına gidip tankın altına yatan o koca yürekli adamı görene dek.
Mustafa Özyılmaz (TRT): Bir buçuk yaşındaki kızımı eşimin yan binada oturan 80 yaşındaki annesine bırakıp çıktık. Belki bu onları son görüşümüz olacaktı. Ama kızımız anne-babasız büyür, vatansız asla. Sol yanımdan gelen şarapnelle yaralandım, eşimin de yüzüne geldi.
Necdet Tunaç (24 TV): Meclis büro şefimiz, Meclis'in bombalandığını telefonda söylediğinde ne yapacağımızı bilemedik. Bir başka muhabirimiz aradı. Tankların araçların üzerinden geçtiğini, hayatında belki de ilk defa gördüğü bu anı ağlayarak anlatıyordu.
Neslihan Önder (Yeni Şafak): Yaşamın o an biteceğini düşünüp şehadet getirmeye başladım. Derken birilerinin beni kenara çektiğini gördüm. Kedilerin su içtiği kabı uzatıp "Sakın içme ama yüzüne at kendine gelirsin" dediler. Biraz sakinleştikten sonra hastaneye koştum. Manzara Suriye'den gelen hastane fotoğraflarından farksızdı.
Oğuzcan Yazar (İHA): Köprüde darbeci hainler silahlarını bırakarak teslim olmaya başladı. Biz kayıttaydık. Darbe girişiminin başarısız olduğunun işaretiydi o kayıt; ama biz farkında değildik.
Okan Ateş (24 TV): İnsanların, gözünü kırpmadan üzerlerinden geçen F16'ya doğru "Gel buradayız" diye bağırdığını gördüm.
Özgür Hasan Altuncu (DHA): Nasıl bir koşuşturma ve nasıl bir telaş hâlinde olmuşuz ki o uysal o ağlamayan 8 aylık oğlum hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Eşim de bir yandan "Gitme evde kal" diyerek tedirginliği daha da artırıyordu. Kısıklı'ya koşan o güzel insanların sayesinde bugün çocuğumuzun yanında ve özgürce işimizin başındayız.
Samet Serhat Sarı (ÜLKE TV): Kanal 7'nin önü ana baba günüydü. İnsanlar bizi asker uğurlar gibi uğurladı. Sırtımızda 15 kiloluk 3G canlı yayın cihazlarıyla Otakçılar Caddesi'nden İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gittik. Araç ulaşımı yok, yürüyerek gittik.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.