Demek ki neymiş?

A -
A +
Diyanet, İhsan Şenocak’ı açığa alınca eleştiri bombardımanına tutuldu. Sosyal medya âdeta yıkıldı.
Birçok köşe yazarı haklı olarak bu ‘tasarruf’un sebebini sordu.
Akit gazetesi “Azgın azınlığa boyun eğdiler” diye manşet attı. Ardından Diyanet’ten "Kurumumuz yıpratılıyor. Haksız, hakarete varan eleştirilere maruz kaldık" şeklinde açıklama geldi.
Ertesi gün bu açıklamayı sürmanşetine taşıyan Akit "Erbaş’ın özrü kabahatinden büyük" başlığını kullandı. Haberde başkanın üslubu eleştiriliyor, Diyanet’e tepkinin çığ gibi büyüdüğü ifade ediliyordu.
Gazete bir sonraki gün de yine sürmanşetten “Cevap ver Erbaş” diyerek görevden alma ile ilgili kamuoyunun tatmin edici bir açıklama beklediğini yazdı.
            ***
Hatırlarsınız biz de altı ay kadar önce "Kutlu Doğum Haftası"nın maksadından saptığını duyurmuştuk.
Eski Başkan Mehmet Görmez, bizim için "dozu kaçmış" sözler sarf etmişti.
O dönem neredeyse bütün refiklerimiz, bırakın haklı eleştirimizde bize arka çıkmayı, kalemlerini kuşanıp topyekûn üzerimize çullandılar.
Bugün Akit’in haberlerini eleştiri babında değerlendirenler, o gün haberimizden türlü türlü mana çıkardılar.
'Türkiye operasyon gazetesi oldu' dediler insafsızca, 'Kadrolaşmak için yapıyorlar' diye yazdılar. Gelenekçilikle, hurafecilikle suçladılar.
Oysa bizimki önemli bir hususta samimi bir eleştiriden başka bir şey değildi.
Neyse ki dostlarımız yaşayarak gördüler.
Demek ki neymiş, Diyanet de eleştirilebilirmiş.
Demek ki neymiş?
 
Her taşın altından kim CIA’kar!
 
Gazetecilerin en iyi okurları yine gazeteciler.
Mesela ben, bazılarını “Yine ne yazmış...” diye okuyorum.
Ama severek takip ettiklerim de az değil.
Öte yandan benim de okurlarım var. Onlardan birinden, gazeteci bir dostumdan geçen mail aldım.
Murat Yetkin’in yeni kitabını okurken, Ertuğrul Özkök’ün üç hafta önce çıkan yazısı aklına gelmiş.
Özkök “Türkiye’nin en büyük koalisyonu hangisidir?” diye sormuş. Sonra "Amerikan aleyhtarlığı ve her şeyin altında CIA arama koalisyonu" diye cevap vererek aklınca istihza etmişti.
“Belli ki övündüğü ‘sosyalist’ geçmişindeki Anti-Emperyalist edebiyatın başyapıtlarını çoktan unutmuş... Yaşına da verebiliriz. Zira bu aralar 70’li yaşlar bunalımı da yaşıyor zaten. Kendi yazdıklarına göre '50 yaşıma dönebilir miyim?' diye doktorları dolaşıyormuş” demiş dostumuz.
Ve devam etmiş: Ona Doğan Kitap’tan yeni çıkan bir kitap tavsiye edelim. Hürriyet’in başka bir yazarı Murat Yetkin’in ‘Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı’...
Kitapta CIA’nın ve diğer bazı Batılı istihbarat örgütlerinin oyun içinde oyunları anlatılıyor.
İran petrollerini millîleştiren Başbakan Musaddık’a yapılan darbe mi dersiniz, Süveyş Kanalı'nı Fransız ve İngilizlerin elinden alan Cemal Abdülnasır’ın ayağını kaydırmak için çevirdiği dolaplar mı?
Yoksa İngiliz İstihbaratının Kıbrıslı Başpiskopos Makarios’un sapık cinsel maceralarını takip edip şantaj yapması mı?
Murat Yetkin, istihbarat örgütlerinin hangi taşların altından çıktıklarını çok detaylı bir şekilde yazmış. Bugünün taşları altındaki maceraları da 50 yıl sonra elbet kaleme alınacak.
Onun için Özkök’ün bu kitabı anlayarak okumasında fayda var…
            ***
Madem laf açıldı ben de bir hatırlatmada bulunayım.
Hani gazeteci bir ablamız vardı, “Her Taşın Altında The Cemaat mi Var” diye kitap yaz(dırıl)mıştı.
Ve o da Doğan Kitap’tan çıkmıştı. Aklınca malum yapıyı aklıyordu.
Öyle olmadığını tecrübe ederek öğrendi.
Daha öğrendiği şeyler de var. Neyi mi?
70’inden sonra cezaevinde yer silmeyi…
 
Demek ki neymiş?
Hangisi trajikomik?
 
Latife Hanım’ın 1926 yılında ABD’de bir gazetede yayınlanan mektubundan alıntı yaptı diye Mustafa Armağan’a hapis cezası verilmesi mi?
Erdoğan için diktatör diyen Kemalistlerin bu kararın ardından zil takıp oynaması mı?
Sağ basının üç maymunu oynaması mı?
Hangisi trajikomik?
Bence üçü de…
 
Demek ki neymiş?
Ahlak vergisi
 
Akaryakıta neredeyse iki günde bir zam geliyor.
Vergiler, harçlar, trafik sigortası tur bindirdi.
Bütçeyi dengelemek için devlete kaynak lazımmış.
Karar yazarı İbrahim Kahveci İstanbul trafiğindeki uyanıklardan şikâyet ederken güzel bir öneride bulundu: Ahlak vergisi.
“Her taraf kamera dolu. Ayrımcılık yapmadan bütün akıllılara cezalarını yollayın. Ne bütçede açık kalır, ne de toplumsal ahlaksızlık” diyen Kahveci’nin önerisini bir adım öte taşıyorum.
Genel ahlak kurallarını kim ihlal ediyorsa anında basın cezayı.
Emniyet şeridini ihlal eden sürücüyü, eşini döven zorbayı, yere tüküren adamı, yola izmarit atan tiryakiyi, ağzına kadar yolcu dolduran minibüsçüyü, çürük mal satan pazarcıyı, ete zam yapan fırsatçıyı, kaldırıma masa sandalye koyan esnafı, yolda bırakan taksiciyi…
Hem huzuru bozanları adam edin hem kasayı doldurun...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.