Havuz medyası

A -
A +
Amerikan, Alman, İngiliz ve Fransız kökenli uluslararası dört haber kanalının birleşip Türkiye’de ortak bir YouTube kanalı kurması bir hayli gürültü kopardı.
Kimi ikinci Gezi olaylarının kurgulandığını, kimi Türkiye’nin medya kuşatmasıyla karşı karşıya olduğunu yazdı. Kimisi de İstanbul'da seçim düğümü çözülmemişken atılan bu adımın zamanlamasına dikkat çekti.
Ben bu meselede şüpheci davranmak yerine durum değerlendirmesi yapmaktan yanayım.
"Bu adamlar hangi amaç için buradalar" demekten ziyade "Biz neyi eksik bıraktık da geliyorlar" diye sorgulama yapma taraftarıyım.
Bu maksatla BBC, Voice of America (VOA), Deutsche Welle (DW) ve France 24’ün YouTube haber kanalı +90’ın tanıtım toplantısına gittim.
Açıkçası toplantıda birbirinin rakibi olan dört büyük medya şirketinin niye birleşip Türkçe kanalı kurma ihtiyacı duyduklarına dair kafamdaki soruya tatmin edici bir cevap bulamadım.
Ama en azından işleyişlerini öğrendim: Dört kanal, Türkiye ve Türklerle ilgili video haber yapacaklar. Videolar Deutsche Welle'nin Berlin'deki stüdyosunda işlenecek. Haberler herkesin kendi logosuyla ortak kanaldan yayınlanacak. Herkes kendi videosundan sorumlu olacak. Proje, dört devlet tarafından 'kamusal yayın' çerçevesinde fonlanacak. Almanlar kaynak sağlamada başı çekecek. 
Anlaşıldığı üzere adamlar havuz medyası kurmuşlar ve bunu bize 'eşsiz bir proje' diye sundular. Tabii yersen..
 
ŞİFRE KELİMELERDE
'Dört musluklu havuz medyası'nın tanıtımında Batılı medya yöneticileri ilginç cümleler kurdular.
Mesela "Bilgilerin doğruluğunun araştırılması için buradayız" dediler. Yani "Sizin medyanızın yazdıklarına güvenmiyoruz" demek istediler.
"Kanalımız derin bölünme ve kutuplaşma ortamında köprü olacak. Biz, fikirleri empoze etmek yerine gerçeği aktaracağız" dediler. Yani "Sizin medyanız propaganda aygıtı" demek istediler.
"Medyaya çok ilgi duyuyorsunuz. Türk nüfusu genç ve meraklı. Haber tüketicileri Türkiye’de videoya çok ilgi gösteriyor. Biz Türkiye’deki genç kitleye ulaşmak istiyoruz" dediler. Yani "Hedefimiz gençler" demek istediler.
 
İKİ DERS
 
Toplantıda iki tespit yaptım.
BİRİNCİSİ: Görülmesi gerekenler görülmüyorsa, konuşulması gerekenler konuşulmuyorsa, bilgiler manipüle ediliyorsa, gazeteciler gerçekleri yazmaktan çekiniyorsa, ülkeniz kutuplaşmışsa, makul insanlar köşelerine çekilmiş, meydan trollere kalmışsa, elin adamı  gelir, kanal da kurar, gazete de çıkarır. Onun için el âlemi suçlamak yerine yerli medya dönüp 'Biz nerede hata yapıyoruz' diye kendini sorgulamalı.
İKİNCİSİ: Türkiye'de yabancı medyaya karşı bir tavır var. Haberleri daima sorgulanır. Bu yüzden +90 projesinin tutacağını sanmıyorum. Nitekim izlenme sayılarının azlığı, netice hakkında ipucu veriyor. Ama şurası kesin; geleneksel medya kan kaybediyor. Yeni neslin bırakın gazeteyi, yakında televizyonla irtibatı kalmayacak. Çünkü bütün hayatları YouTube. Onlara, onların kanalları üzerinden ulaşmak gerekiyor. Dört yabancı kanalın hamlesi medyanın geleceği için bir işaret fişeği anlamı taşıyor.
 
Sosyal medya beka meselesi
 
* İstanbul seçiminin tekrarı beka meselesidir.
* Terörle mücadele beka meselesidir.
* Savunmada millîleşme beka meselesidir.
* Ekonomide üretim beka meselesidir.
Söz bekadan açılınca liste uzayıp gidiyor.
Diğerlerini bilmem ama ben sosyal medyanın bir beka meselesi olduğuna inanıyorum.
Çünkü amacına uygun kullanılmadığında nükleer bomba gibi. Üstelik tahrip gücünün fiziki sınırı yok.
Öyle bir hâldeyiz ki yasal tedbir alınmazsa klavyelerden saçılan nefret, yalan, iftira, hakaret, ahlaksızlık ve rezillik hepimizi boğacak.
 
Ruh gitti, mana yok oldu
 
Sultanahmet'te her ramazan tertiplenen dinî yayınlar fuarı bu sene yapılmayacakmış.
Üzüldüm desem yalan olur.
Zira bu ‘ramazan etkinlikleri’ne fena bozuğum.
Eskiden ramazanı iple çekerdik. Beyazıt, Sultanahmet, Eyüpsultan gibi tarihî mekânlar, İslami camianın kaynaşma yerleriydi. İftardan sonra yazarları okurlarıyla buluşur, ramazanın maneviyatını anlatan sohbetler gece yarılarına kadar uzayıp giderdi. Oralara herkes gelmez, gelen de o iklimden ziyadesiyle istifade ederdi. Sonra iş çığırından çıktı. Her şey ayağa düştü. 
Ramazan etkinlikleri büyük büyük paralara ihale edilir oldu.
Maddi kazanç tek amaç hâline geldi. Dinî programlar magazine, güzelim ramazan çadırları sazlı sözlü panayırlara döndü.
Ruh gitti, mana yok oldu.
...
Bu vesileyle hepinizin ramazan-ı şerifini tebrik eder, layıkıyla geçirmenizi dilerim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.