94 ruhu değil zamanın ruhu

A -
A +
Bir grup meslektaşımızla hafta içi AK Parti'nin yeni İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile bir araya geldik.
İsminin açıklanması herkes için sürpriz olmuştu ama AK Parti camiası onu yakından tanıyor. Zira eski bir STK'cı.
Kabaktepe tabanda iyi sinerji yakaladı. Bilhassa gençleri heyecanlandırdı. Sosyal medyada fırtına estiriyor. Twitter'da en hızlı yükselen kişi oldu. 'Yeni il başkanı' diye duyurulduğunda 3 bin civarında olan takipçisi sayısı on günde 150 bine yaklaştı.
İki saatlik sohbetten gözlemim şu oldu: İlahiyatçı olmasının konuşmasında tesiri var. İyi bir dinleyici. Halkın içinden biri imajı veriyor. Kompleksi yok, çok rahat. Umutlu ve heyecanlı ama aynı zamanda temkinli...
Herkes onunla birlikte 94 ruhu hatırlatmasında bulundu. O ise geçmişe takılmanın doğru olmadığını düşünüyor, "Önemli olan zamanın oğlu ya da babası olmak değil, zamanın çocuğu olmak" diyor. Bu mantıkla yeni kuşaklara ulaşacaklarını söylüyor.
Bence bir siyasi partiyi başarıya götürecek 7T var: 
Bir: Tevazu.
İki: Tatlı dil.
Üç: Tutku.
Dört: Tahammül.
Beş: Teşkilatçılık.
Altı: Takip.
Yedi: Tevekkül.
Bir siyasetçiyi aldatacak da 3T var. 
Bir: Takiyye.
İki: Tezahürat.
Üç: Tabasbus (yaltaklanma)...
Yedisini elde tutar, üçüne dikkat ederse İstanbul'da başarılara imza atması zor değil.
 
İletişime muhtaç iletişim
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından dikkat çekici bir çağrıda bulundu.
"Medyayı kuşatma altına almış, yabancı ve yozlaşmış ideolojilere saplanmış gazeteci ve yorumculardan Türkiye’yi arındırmak amacıyla, millî ve şuurlu vatansever gençlerimizi üniversite tercihlerinde İletişim Fakültelerini dikkate almalarının millî bir görev olduğuna inanıyorum" dedi.
Medyanın; halkına yabancı, yozlaşmış, saplantılı, muhteris tiplerle dolu olduğu vaka...
Fakat İletişim Fakültelerinin vaziyeti de iç açıcı değil. Bir İletişim mezunu olarak söyleyebilirim ki; hem akademik hem teorik anlamında 'iletişim'ler dökülüyor.
70 civarında İletişim Fakültesi bulunuyor. Büyükşehirleri geçtim; Kastamonu, Uşak, Gümüşhane, Niğde, Yozgat, Tunceli, Giresun gibi basın hayatının olmadığı; öğrencilerin pratik eğitim ortamından uzak illerimizde bile fakülte var.
Buralardan her yıl on bine yakın mezun veriliyor. Bu durum motivasyonu düşürüyor, umudu kırıyor.
Neredeyse 'İletişim'e girmek için taban puanı geçmeniz yeterli. Düşünün kalibreyi...
Üç yıl önce bir çalıştayda 40 İletişim Fakültesi dekanını dinleme imkânı bulmuş, bu sütunlara taşımıştım.
Fakültelerde 25 farklı türde iletişim eğitimi bulunduğunu, en son müfredatın 1992’de yazıldığını, çocukların Türkçeyi doğru kullanmaktan aciz olduğunu, fakültelerin polis ve asker olmak isteyenlere kapı hâline geldiğini üzülerek anlatmışlardı.
İletişim fakültesini tercih etmek, buralardan kaliteli gazeteciler yetiştirmek millî görev ama bunun yolu bu fakülteleri yeniden ele almaktan, nitelik problemini çözmekten ve sağlam medya akademileri kurmaktan geçiyor.
 
Teşkilat üzerine notlar
 
TRT 1 bombaları birbiri ardına patlatıyor.
Önce Millî İstihbarat'ı konu alan Teşkilat izleyiciyle buluştu.
Ardından Kuzey Kıbrıs'taki mücadeleyi ele alan "Bir Zamanlar Kıbrıs"ın duyurusu yapıldı.
Teşkilat'ın iki bölümü yayınlandı.
Dizi ailesi Almanya'da Naziler tarafından öldürüldükten sonra devlet tarafından sahiplenilip Türkiye'ye getirilen ve cevval bir istihbaratçı yapılan Türk genci Serdar'ın üzerinden ülkenin serüvenini anlatıyor.
Bir yanda Türkiye, diğer yanda Türkiye'yi engellemeye çalışanlar var.
Düşman kim? Karanlık yapı.
Karanlık yapının adı da 'Şirket'.
Yani doğrudan bir ülke hedef alınmamış.
Aralarında Amerikalıların, Fransızların, Arapların bulunduğu baron masası kurulmuş...
'Şirket' isminin emperyalist emelleri temsil için seçildiği belli ama böyle bir oluşumu tanımlamaya hafif kalmış.
Diziye aşırı mesaj yüklenmiş. SİHA'lar, yüzükler, bileklere kazınan logolar, ay-yıldız projesi filan.
Serdar karakteri abartılmış. Düşünün, istihbaratın üç yıldır peşinde koştuğu bir teröristin kaldığı hücre evini basıyor. Hem de Suriye'de. Hem de tek başına... On bir teröristi öldürüyor. Gerçek hayatta mümkün mü?
Kadın istihbarat şefi karakteri de dikkat çekici olmuş. Başarılı olmuş mu derseniz, emin değilim.
İlk bölümlerden ilerisine dair bir şey demek erken. Ama gördüğüm kadarıyla izleyici beğenmiş.
 
Trol ordusu
 
Pandemide bir yılı geride bıraktık. 2020 medya için dönüşüm yılı oldu. Bütün alışkanlıklarımız değişti. Hafızalarımıza kazınan birçok hadise yaşandı.
Fazilet Durağı rezaleti bunlardan biri oldu.
İBB yönetimi belediyeyi zor durumda bırakmak için 71 kişinin aynı anda toplu hâlde otobüse bindirilip fotoğraf çektirildiğini açıklamıştı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu "Otobüse biniş görüntülerini izledim kanım dondu. Bir hafta önce 1 kişi binmiş bir hafta sonra 71 kişi" dedi.
İBB Sözcüsü Murat Ongun "Trol organizasyonunu deşifre ettik" diye şecaat arz etti.
İsmail Saymaz "Düşünebiliyor musun tezgâh nasıl işliyor? Böyle bir kötülük olur mu kardeşim?" diye kendini yırttı.
Ayşenur Arslan "Tek tek kamera kayıtlarıyla incelemişler bunun trol tuzağı olduğunu ortaya çıkarmışlar" dedi.
Can Ataklı "Zorla otobüse bindiriyorlar" diye konuştu.
Ama gazeteci Kenan Kıran işin peşini bırakmadı, tek tek deşifre etti. Hepsinin hakkından geldi.
Ve ne oldu biliyor musunuz? Hepsinin yalan olduğu, İBB’nin Fazilet Durağı rezaletini sahte evrak düzenleyerek kapatmak istediği belirlendi.
Geçen hafta İçişleri Bakanlığı soruşturma izni verdi.
Ama sesleri çıktı mı? Pişmanlık emareleri gösterdiler mi? Hayır! 
Millet trol ordusu görsün!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.