2021 medya panoraması

A -
A +
Ne yıldı ama be...
Covid-19'dan kurtulmayı umarak girmiştik. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. Virüsüydü, varyantıydı, kur ataklarıydı, zam fırtınasıydı derken milletçe sarsıldık.
Medya mahallesi de bir hayli hareketliydi.
Yıl bazılarını sevindirdi, bazılarına uğurlu gelmedi.
2021'in kazanını kimdi?
Tabii ki dijitale yatırım yapanlar. MyMecra ile Youtube'da yılın en iyi üçüncü içerik üreticisi seçilen Serdar Tuncer ile yıl bitmeden Exxen'de bir milyon aboneye ulaşan Acun Ilıcalı 'kazananlar' arasındaydı.
Yılın kaybedeni de boldu. Habertürk'ten Veyis Ateş ve tokatçı Muharrem Sarıkaya "kaybedenler kulübü"nün başköşesine kuruldular. Kaç yıllık kariyerlerini yerle yeksan ettiler.
Yılın gideni, Ertuğrul Özkök oldu. 35 yıl sonra Hürriyet'ten kovuldu.
Yılın gazete manşeti, Cumhuriyet'in "Cevap ve Düzeltme" manşetiydi. Yıl içinde tam altı defa aynı manşeti attılar:) Hem de 100 punto büyüklüğünde.
Yılmaz Özdil'in Sözcü'deki rakı övgüsü yılın köşe yazısıydı. Kıbrıs'ı bir rakı mezesine Rumlara vermeyi düşünebileceğini ifade ettiği yazı, öldükten sonra bile Özdil'in peşini bırakmayacak.
Mezarlıktaki ibrikten başarı destanı çıkarmaya kalkan Zafer Arapkirli 'yılın yandaşı' tacını taktı.
TGRT Haber'de hem sabah hem spor programını sunan, gazetede köşe yazan, diğer günlerde farklı ekranlardaki tartışma programlarında boy gösteren Cem Küçük, yılın en iyi medya performansını gösteren kişisi oldu.
Muhalefete indirdiği kroşelerle konuşulan bir dönemin müzmin muhalifi Hulki Cevizoğlu, yılın en iyi şaşırtanıydı.
Kâbil yanarken Afganistan'a gidip izlenimlerini aktaran Yeni Şafak Özel Haber Şefi Taha Hüseyin Karagöz 'yılın yükseleni' oldu...
Muharrem Sarıkaya'nın röportaj sırasında İHA kameramanını tokatlaması ve gelen tepki üzerine istifa etmesi hiç şüphesiz "yılın medya olayı" olarak 2021'e damga vurdu.
Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan'ın canlı yayında bakana soru sorma bahanesiyle kendini adeta 'patlatması' yılın bombasıydı.
ABD'den beslendiği belirlenen bazı medya platformları için yakıştırılan "fondaş medya" tabiri yılın en iyi buluşu oldu.
İsmail Küçükkaya'nın 6-7 Ekim terör olaylarının faili Selahattin Demirtaş'ın eşini tam da 6 Ekim günü FOX'a çıkarıp ajitasyon yaptırması yılın en çok tepki çekeniydi.
Elektrik faturalarından TRT katkı payının kaldırılması yılın en iyi adımıydı.
Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde meydana gelen feci selin sebebinin HES olduğu iddiası 'yılın palavrası' olarak medya kayıtlarına geçti.
Orman yangınlarında uçağın mı yoksa helikopterin mi daha faydalı olduğu tartışmaları yılın polemiğiydi.
Öğrencisini taciz ettiğini söyleyen Celal Şengör için rahatlıkla yılın utanmazı diyebiliriz.
Kamu arazisine kaçak çiftlik kuran, İHA muhabirini adamlarına dövdüren, şehit yakınına küfürler savuran İyi Partili Lütfü Türkkan 'yılın rezili' oldu.
 
Çarpanlar
 
Bu aralar herkes aynı filmi tartışıyor: Don’t Look Up (Yukarı Bakma).
Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence'ın başrolü paylaştığı film, eleştirel bir yapım.
İki bilim insanı, dünyaya çok büyük bir kuyruklu yıldızın yaklaştığını keşfeder. Meteor, 6 ay 14 gün sonra dünyaya çarpacak, her şeyi yok edecektir. ABD Başkanına haber verilmeli, meteorun yörüngesinden çıkarılması sağlanmalıdır. Ancak Başkan kendi dünyasındadır. Zira seçim arifesindedir. Keşfi önemsemez. Ancak teknoloji şirketlerinin "Meteor, çok kıymetli madenlerle dolu. Okyanusa düşürürsek bütün sorunlarımızı çözer" önerisi fikrini değiştirir. Yaklaşan tehlikeyi 'oy'a tahvil etmek ister. Meteoru havada patlatacak, dünyayı kurtaracak ve seçimi kazanacaktır. Ancak akıl hocalarının planları tutmaz. Ölümden başka çıkış yolu yoktur.
Bazıları filmdeki başkanı Trump'a yordu; kimi akıl hocalarını Bill Gates ve Elon Musk'a benzetti. Herkes bir yerinden tuttu.
Ne iklim krizi ne pandemi... Büyük büyük cümlelere gerek yok.
Basit bir gözle söyleyeyim. Eleştirilen şu:
BİR: Medya gerçeği değil, neyi istiyorsa onu gösterir. Eğer reyting getirmiyorsa dünyanın hayati işinin bile önemi yoktur.
İKİ: Dünya yıkılacak olsa politikacının hesabı aynıdır: Bu adımım kaç puan eder?
ÜÇ: Donumuza kadar her şeyimizi biliyorlar.
Çok basit bir senaryo ve vasat bir oyunculukla izleyiciyi 'çarpıyor'lar. Neticede bu film başka bir düzenin parçası...
 
 
Bildirici, yanlış bildiriyor!
 
Faruk Bildirici, Türkiye'nin Suriye ile yeniden masaya oturduğunu yazdığımız manşet haberimizi alıntıladı ve "Medyanın dili de iktidarla birlikte rüzgârgülü gibi dönüyor. Türkiye gazetesinde 'Esed' silindi 'Esad' geldi" diye 'eleştiride' bulundu. Geçmişte Suriye ile Türkiye'nin ilişkilerinin çok iyi olduğu, ortak bakanlar kurulu toplantısının bile konuşulduğu dönemlerde ikili ilişkilerin gelişmesine manşetlerimizle destek verdiğimiz doğrudur. Ancak biz Esad'ı, Esed diye değiştirmedik. Geçmişte ne yazıyorsak hep öyle yazdık. Faruk Bildirici yanlış biliyor. Gooogle'da küçük bir araştırma yapması yeterdi.
 
Bu ne saçmalık?
 
Sosyal medya, geleneksel medyayı dönüştürüyor. YouTube'daki abukluklar ekranlara program olarak aktarılıyor.
FOX TV'de "Maske, Kimsin Sen" diye bir program başlatmışlar. Batı kanallarından uyarlama.
Ünlüler bir maskeye bürünüyor, sesini değiştirerek şarkı filan söylüyor. Jüri, kostümün arkasındakinin kim olduğunu tahmin ediyor.
Öyle itici, öyle korkutucu, öyle sevimsiz ki... İnsan "Bu ne saçmalık" demekten kendini alamıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.