Keşke dert, gençlerin hayatı olsaydı...

A -
A +
Elâzığ'da psikolojik problemleri olan bir tıp öğrencisi kaldığı evde intihar etti. Gencin arkasında bıraktığı video, hadiseyi ülkenin bir numaralı gündem maddesi yaptı. Müslümanlıktan çıktığını, kaldığı yerde mutlu olmadığını, ailesine durumunu anlatamadığını ve gelecekten ümitvar olmadığını söylüyordu genç. Olay medyada şaşı bir bakış açısıyla ele alındı. Bütün varlık sebepleri dinî referanslı kurumları hedef almak olan bir kesim, bu tıbbiyeli üzerinden ideolojik hesaplaşmaya girişti. Bir gazete, cemaat yurtlarını "takkeli örümcek" şeklinde tasvir ederek nefret kampanyasında Charlie Hebdo'yu gölgede bıraktı. Çocuğun ailesi "katil" diye itham edildi. Babasının "Oğlumu etrafındaki ateist arkadaşları yaktı" açıklaması önemsenmedi. Tartışmaya kimi siyasetçiler ve "şıkıdım şıkıdım" şarkıcılar da dâhil olunca maalesef iş magazinleştirildi. Ortada bir vaka var. Sebepleri tartışılamaz mı? Elbette tartışılır ama hayattan kopmuş zavallı bir gencin bedenini siper alıp fırsattan istifade karşı yöne ateş ederek değil. Eski kokainman şarkıcının yaptığı gibi başkalarının dramları üzerinden prim toplamaya çalışarak değil! Bir kısım medyanın tezvirattan muradı gençlerin kayıp giden hayatları olsaydı eğer, Diyarbakır'da HDP binası önünde 865 gündür evlat nöbeti tutan annelere de mikrofon uzatır, dertlerini aktarırlardı. Öyle bir şey gördük mü? Hayır! Yasak savma kabilinden iki üç küçük haber, o kadar. Hele o şarkıcı tayfası... Bir mesajı çok gördüler... Dolayısıyla meseleye yaklaşım tamamıyla ideolojik… Bakın bir başka şeyden daha bahsedeyim. Türkiye'de "üniversiteli cinayetleri" diye bir sorunumuz var. Google'da basit bir aratma yapın ve fotoğraflara tıklayın. Korkunç bir tablo ile karşılaşacaksınız. Antalya'da gazetecilik okuyan Azra H., uyuşturucu ve alkol bağımlısı bir inşaat mühendisi tarafından parçalara ayrıldı. Muğla'da iktisat bölümü öğrencisi Pınar G., evli ve bir çocuk babası erkek arkadaşı tarafından öldürülüp üzerine beton döküldü. Denizli'de gıda mühendisi Şebnem Ş., kuyumcusu toptancısı sevgilisi tarafından eğlence mekânında alkol aldıktan sonra gittikleri apart evde boğazı kesilerek katledildi. Denizli'de resim öğretmenliği okuyan Tuğba T., aynı evi paylaştığı erkek arkadaşı tarafından boğuldu. İstanbul'da Sevcan D., aynı evde yaşadığı erkek arkadaşı tarafından balkondan atıldı. Gizem, Güleda, Aleyna, Hafize, Esra... Hangisini sayayım? O kadar çok dram örneği var ki... Bu olayların hepsi de medyada "kadın cinayetleri" bağlamında tartışıldı ve ele alındı. En azından muhafazakâr medya, bu kızların kendi tercihlerinin ve hayat tarzlarının kurbanı olduğuna dikkat çekmedi. İmada bile bulunan olmadı. Kimse de "orayı kapatın, burayı kapatın" demedi. Ama bunlar öyle mi?..     Medya abartması mı, gazetecilik örneği mi?   Kadıköy'de bir tantunici, çalışanlarına çöpe atılan biberleri toplatıyor. Tek tek, elleriyle… Videoda "Böyle israf olursa burada bereket olmaz" diyor, ardından bütün çalışanların haftalık izinlerini iptal ettiğini söylüyor. Tabii o anın videosunu çekiyor. Kaydı diğer şubelerin de görmesi için WhatsApp grubundan paylaşıyor. Çalışanlardan biri videoyu bir televizyon kanalının ihbar hattına gönderiyor. Kanal işin peşine düşüyor. Zabıta ve Tarım Müdürlüğü ekipleri, kameralar eşliğinde baskın yapıyor. Görüntüler daha sonra İHA'ya da ulaşıyor. Ajans, abonelerine servis ediyor. İş daha da büyüyor. Tantunicide işler bıçak gibi kesiliyor. Mekân sahibi muhabirleri davet edip açıklama yaptı dün. "İftira, karalama, video montaj. Eski bir çalışan servis etmiş" dedi. Hatta şimdiye kadar gıda zehirlenmesi yaşanmadığını bile söyledi. "O biberleri tekrar satmak için değil, israfın boyutunu çalışanlara göstermek için toplattım" dese belki kurtarabilirdi. Bir iddia, ikinci videonun olduğu ve burada işletmecinin "Müşteri tabağına elini bile sürmüyor, ısırmıyor, niye çöpe atalım? Yıkayıp servis edeceğiz" dediği yönünde. Ancak o videoyu izlemedik. Buna rağmen kamuoyu tatmin olmadı. Videodaki ses, kendi sesi çünkü. Türkiye'nin en iyi işletmesi de olsanız bitmeniz bir küçük videoya bağlı. İsraf da insafsızlık da bu ülkenin en büyük problemi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.