Kuyruklu haber

A -
A +
Dünya gazetesinde bir haber yayınlandı.
Et ve Süt Kurumu et fiyatlarına zam yapmıştı.
Gazete yazarı Ali Ekber Yıldırım, kurumun başkanı Osman Uzun ile görüşmüştü.
Uzun, haberde aynen şöyle demişti: "Bizim fiyatlar çok düşüktü, piyasanın yüzde 66 daha altında bir fiyatımız vardı. Bu nedenle çok uzun kuyruklar oluşuyordu. Bu yüzden biz fiyatı artırdık ama yine de piyasaya göre yüzde 15 daha düşük bir fiyat var. Karkas etin fiyatı 80 lira olmuş bizim 56 liradan kıyma satmamız zaten mümkün değildi."
Yazar (ya da editör) ise haberi "ESK, et kuyruğuna çözümü 'zam yapmakta' buldu. Et ve Süt Kurumu’nun kırmızı ette satış fiyatına yüzde 48 oranında zam yaparak kırmızı ette yaşanan kuyrukları azaltmayı hedeflediği ortaya çıktı" diye vermişti.
Bu enteresan yorum, birçok internet sitesi tarafından alıntılandı. Osman Uzun sosyal medyada ti'ye alındı.
Sözcü gazetesi, ‘başka gazetenin haberi’ demeden ertesi gün manşet yaptı.
Şöyle yazdı gazete: "Bu nasıl söz! Kurumun önünde kuyruk oluyor diye zam yaptık!"
Bir başka haber mecrası "Et fiyatlarına kuyruk zammı" ifadesini kullandı.
Öteki "Et ve Süt Kurumu'dan zam açıklaması: Çok uzun kuyruklar oluşuyordu, bu nedenle fiyatı artırdık" diye yazdı.
Haberin sahibi Ali Ekber Yıldırım, Habertürk'e bağlandı. Spikerin "zammın kuyrukları bitirmek için yapıldığı" sorusuna cevap vermedi ve top çevirdi.
Aynı gün ESK Başkanı Osman Uzun'un CNN Türk'e konuştuğu belirtildi. Uzun, kanala sözlü olarak “Yapılan zammın sebebi böyle bir şey olabilir mi? Satış mağazalarımızda her zaman kuyruklar oluşuyor" diye cevap vermişti.
Akabinde Tarım Bakanlığı sosyal medya hesabından açıklama yayınladı. Açıklamada “Zam, kırmızı et piyasasını etkilememektedir. Türkiye kırmızı et satışının yüzde 1'i Et Süt Kurumu’nda satılmaktadır" denildi.
Editör kıvraklığı mı muhabir marifeti mi bilmem! Sonuçta kelime oyunlarıyla ustaca bir çarpıtma yapıldı.
O kadar iletişim imkânına rağmen Kurum Başkanı açıklamada bulun(a)madı, kısa bir video ile “Deli misiniz kardeşim, kuyruk azaltmak için zam mı yapılır? Cümlem, bağlamından koparılmış” demedi.
Bu derdini anlatamama sorunu birçok kurumda var.
‘Uzun’ hikâye, gerçekten uzun hikâye...
 
 
Ezber gündemler
 
Enteresan zamanlardan geçiyoruz.
Ankara Sincan'da bir okulda öğretmeniyle sınıfta dalga geçen öğrencinin videosunu izlemeyeniniz yoktur sanırım.
Olay gençlerin geldiği noktayı göstermesi açısından çok çarpıcı.
Torunu yaşındaki çocuğun oyuncağı olan öğretmen neyse ki vakarlı davrandı, “gençtir hata yapar” dedi.
Ya yapmasaydı…
O zaman farklı bir şey konuşuyor olacaktık.
Aksaray’da önceki aylarda bir öğretmenin öğrencisini dövdüğü görüntüleri ortaya çıkmıştı. Büyük infial oluşmuştu. Öğretmen görevden el çektirilmiş, hakkında jet iddianame hazırlanmıştı. Mahkemede öğrencisinin öğretmenlerine iftira attığını söyledi. Üç gün evvel hakkında karar açıklandı. 1 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Memuriyeti bitti.
Sebep ne olursa olsun, eğitimcinin şiddete başvurması kabul edilemez. Ancak bütün problemi bir kişide bulmak da yanlışa götürür.
Bakın sağlıkçılara şiddetin konuşulduğu ortamda Muğla’da sağlıkçı lincini gördük.
Ezberletilen gündemler var.
Sokak köpekleri meselesi de onlardan biri.
Maalesef her şeyimiz ifrat ve tefrit arasında. Bir yer yapılırken başka yer yıkılıyor. Toplumu aydınlatma, yol gösterme, gerçeklere ışık tutma görevi medyanın. Fakat medya, âdeta sorunların bir parçası olmuş vaziyette.
 
Paralel yayın
 
Özlem Gürses ve Emin Çapa, CHP'nin yayın organı Halk TV'de program yapıyorlardı.
Aynı zamanda YouTube'da içerik üretiyorlardı. İyi de takipçileri vardı.
Kanal yönetimi ikiliye "Paralel yayın yapıyorsunuz" diyerek hesapları Halk TV çatısı altında birleştirmeyi teklif etmiş.
"Kazancınızın yarısını vereceksiniz" demişler, kabul görmeyince de yol göstermişler.
Basın kanununa tabi bir gazeteci kurumu dışında başka işte çalışamaz. Burası net.
Peki, YouTube “başka iş” sayılır mı?
Neticede YouTube işveren değil.
Birçok gazeteci bağımsız yayın yapıyor. Nevşin Mengü gibi bir kanalda çalışıp da YouTube’da bireysel içerik üretenler de bulunuyor. Hatta ürün tanıtımı yapmış eleştirenlere de “burası mecra, istediğim reklamı alırım” diye atarlanmıştı.
Dolayısıyla tartışmalı bir durum…
 
Namazı kılınmayan yazar
 
Aydın Engin diye bir yazar vardı. Sıkı solcuydu. Cumhuriyet'te 'Tırmık' diye bir köşesi vardı. Öldü. Gidişi bir tek Cumhuriyet'te haber olmadı.
Gazetelerden okuduğumuza göre ölümünden önce vasiyet etmiş, "cenaze töreni istemiyorum", diye. Tören dediği namaz. Çengelköy'de cenaze namazı kılınmadan gömüldü.
Yıllarca dinle, dindarla, hocayla hacıyla mücadele edenlere ölünce 'zoraki' cenaze töreni düzenlenmesi doğru gelmiyor bana. Tırmıkçı yazar tutarlı davranmış.
Bazılarına örnek olabilir!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.