Gerçekle yüzleşmek

A -
A +
Tanzimat'tan beri, bu cemiyetin beyninde boza pişiriliyor! Şayet, bütün bu yapılanlar, bizden başka; dünyanın herhangi bir milletine tatbik edilseydi; şimdilerde tozu kalmaz, esamisi okunmazdı.
Yenileşme "teceddüt" adına girişilen ve bir dizi devrimler boyunca; doyum noktasına erişildiği zannedilen icraatların hemen hepsi; milleti, asli değerlerinden koparmaya ve uzaklaştırmaya ve hepsinden önemlisi; daha düne kadar düşman bellediklerine benzetmeye; kurtuluşu da onlar gibi olmaya bağlamıştır.
Bizi biz yapan değerlerimizin başında yüce dinimiz gelmekteydi; bizi bizden koparmak isteyen zihniyete göre; bizi geri bırakan ve muasır medeniyet yarışından koparan İslamiyet'ti. İslam düşmanlığı konusunda o kadar ileri gidildi ki; yeni rejimle (cumhuriyet) birlikte bir kısım Halk Fırkası (CHP) mebusları; topyekûn İslamiyet'ten çıkıp Hıristiyan olmamızı teklif etmişlerdi.
Neticede; kurtuluşu, Muhammed aleyhisselamın getirmiş olduğu İslamiyet'i bir kenara koyup; onun yerine "Türk'e özgü" millî bir din; kurucu irade tarafından bizzat benimsenmese de, millete dayatıldı.
Aynı irade; vahiyle gelen bütün bir Kur'an âyetlerini; haşa, sıradan bir beşerin, sümme haşa, "yaveleri" olarak niteleyerek ve bütün bir Kur'an nizamına "çöl kanunları" yaftası ekleyerek ademe (yokluğa) mahkûm etti.
Bunun neticesinde; yasaklanan Kur'an-ı kerimi okutan hocalar, sürek avına tabi tutulup; caddeler boyu ağaçlarda sallandırılınca; milletin cenazesini kaldıracak hoca-imamların yerinde yeller esti.
Eğitim, dinsizlikle yoğrulup; "vicdanı hür-fikri hür" nesiller boyu devam edip; 1946 seçimlerinde sandık, milletin önüne konulduğunda; milleti yontup, istediği şekli verdiğini vehmeden zihniyet; boyunun ölçüsünü iki-seksen uzanarak gördü!
Milletten, dinsizlik şamarı yenilince; sözde dine yönelip; dindarlığı kendinden ve mahut felsefesinden menkul, Şemsettin Günaltay'ı 1948'de başbakanlığa getirdiler. O ise, dindar gözüküp, dini içerden yıkmaya memurdu! Zira, ona göre Kur'an-ı kerimin yalnızca Mekke'de inen âyetleri muteberdi; Medine'de inenler, bugün için geçerli olamazdı!
Bu tipler, Prof. yaftalı olarak; üstelik, din filozofu addedilerek; günümüzde bolca arz-ı endam etmektedir.
CHP'nin kahir ekseriyeti ise, Şemsettin Günaltay'ın bu denli deli saçmalıklarına bile (dinin yalanına bile) tahammül edememiş ve mahut kişiyi yobaz ve mürteci ilan etmiş; çizdirdikleri karikatürlerde onu; cüppeli-sarıklı ve tesbihli göstermekten geri kalmamıştı.
Onlara göre çağdaş uygarlığın yolu; balodan, danstan, gece kulüplerinden, plajlardan ve illa da rakı masalarından ve hepsinden önemlisi "toplu yaşam"dan geçmekteydi!
Son günlerde, devletin özür dilemesi moda oldu; iyi de oldu! Yalnız, bu özürlerin toplamı, evvelemirde milletin yekûnuna yapılmalı ve denmeli ki: "Ey millet! Ta Osmanlının son dönemlerinden itibaren; ben, devlet olarak seni 'adam' yerine koymadım ve bu yüzden adam etmeye kalkıştım! Senin ne düşüneceğini; neye ve nasıl inanacağını, neyi-nasıl yapacağını, bizzat ben belirledim ve sana dayattım! Zira, seni kendi hâline bıraksa idim; ya davulcuya, ya da zurnacıya gideceğinden korktum! Geçen bu 100-150 sene zarfında gördüm ki; sen, ne benim dediğim gibi oldun ve ne de kendin gibi kalabildin! İşin en kötüsü de; 'kral çıplak' olarak, yakayı ele verdim! Artık, bütün yaptıklarımla; tek tek yüzleşme ve özür dileme zamanı geldi de geçiyor bile! Biraz daha geç kalsam; herkes, hesaplaşmaya kalkışacak ve ben, bunun altında kalacağım!
İyisi mi ben; topyekûn milletimin aziz fertlerinin her birinden teker teker ve topluca hepsinden özür diliyorum. Bundan böyle, devlet devletliğini bilecek ve milletin 'özel' hayatına burnunu asla sokmayacaktır!"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.