Bedel ödeniyor!

A -
A +

Her nakısanın bir bedeli olduğu gibi; en büyük noksanlık olan cehaletin de elbette ki bedeli olacaktır.
 
Başta, en büyük eksiğimiz; cehaletimiz...  Öyle ki; uzman addedilen kişilerin, en ziyade cehaletleri, kendi branşları ile ilgili... Bu acı tespit karşısında, bazılarının, şöyle dediklerini duyar gibiyim: "Kardeşim! Bu topluma uygulanan; 'bir gecede hafızasının silinmesi' keyfiyeti, dünyada hangi topluma uygulanabilmiştir?" Bir cemiyet düşününüz ki, bütün okumuşları, bir anda okur-yazarlıktan dahi mahrum bırakılmıştır. Alınan bir kararla, bu cemiyetin geçmişi ile tüm bağları koparılmış; ilimde-fende-kültürde asırların birikimini taşıyan milyonlarca kitaplık kütüphaneler; yanlış okumuyorsunuz, bir anda müzeye döndürülmüştür!
Yetiştirilmeye çalışılan yeni nesiller, bırakınız ecdadının kitaplarını okuyabilmeyi; ölmüş babasının-dedesinin mezar taşını okumaktan mahrum bırakılmıştır!
Her nakısanın bir bedeli olduğu gibi; en büyük noksanlık olan cehaletin de elbette ki bedeli olacaktır. Cehaletin daniskasını din konusunda yaşamaktayız. Dinini bilmeyen, şeytanın maskarası olur sözü meşhurdur. Maalesef; milletçe dinimizi bilmiyoruz ve bu maskara hâlimizle, onun-bunun oyuncağı konumundayız.
Dinimizi bilseydik; ciğeri beş para etmeyen; elifi görse mertek sanan; kendilerini şeyh diye ortalığa salan bu kepaze heriflerin tuzağına düşer miydik?! Ne hazindir ki; ne Sünnimiz Sünniliği biliyor ve ne de Alevimiz Aleviliği biliyor! Bilmiyorlar ki, aralarında bir kör döğüşüdür gidiyor!

Halbuki; Alevilerin baş tacı ettikleri Hacı Bektaş-ı Veli, Sünnilerin de baş tacıdır. Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makalat kitabı okunsa; görülecek olan şudur: Sünni'nin evindeki ilm-i hâl kitabıyla Makalat kitabı, birbirinin aynıdır. Aralarında en ufak bir fark bile yoktur. Hâl böyle iken; bunca ayrılık-gayrılık nedendir? Bu can alıcı sualin cevabı, maalesef cehalettir.

Dolayısıyla; Hacı Bektaş-ı Veli ile Mevlana Celaleddin-i Rumi aynı şeyleri söylemiş, yazmış ve yaşamışlardır. Bizler; bu zatların yalnızca laflarını edip; bundan da ayrılık tohumları ekeceğimize; bunların gerçeklerini öğrenip; neden bir ve beraber olmuyoruz?!
Bilsek olacağız ama, bilmemekte; okumamakta ve anlamamakta ısrar ediyoruz!
Cehaletimize, öylesine küstahlıklar ilave etmişiz ki; bilmediğimizi de bilmiyoruz! Biliyoruz; hem de daniskasını deyip, ahkam kesiyoruz! Dolayısıyla; bu mühim iş; bizim uydurduğumuz safsatalarımıza ve hurafelerimize kalıyor.

Tabiatıyla; birbirimizin safsatalarını ve hurafelerini beğenmeyip reddediyor ve bunun sonucunda da, her birimiz ayrı bir gezegende konumlanıyoruz!
Dinimizi, ya öğreneceğiz, ya öğreneceğiz; aksi halde, bedel ödemeye devam edeceğiz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.