Asıl hedef milletin ta kendisi! -1-

A -
A +
Düşünüyorum da; acaba, dünyada bizim kadar; devletine ve milletine düşman olan ikinci bir toplum var mıdır?
 
Bizdeki muhalefet anlayışının dünya üzerinde bir benzeri yoktur. İçerideki iktidarı alaşağı etmek adına; dışarıdaki düşmanla bile iş birliğinden çekinmez! Nitekim; Üstad Necip Fazıl Kısakürek, seneler önce aynı mahut muhalefet için; '... bunlar, iktidarı düşürmek pahasına; vatanın düşmesine bile razıdırlar!' diyerek, bu gerçeğe işaret etmişti.
Devlet ve millet hayatımızın son iki yüz senelik hayatının dönüm noktalarına; ibretli bir nazar etmemiz bile gerçeği, bütün dehşetiyle gözler önüne sermektedir.
'Çare' üretmek adına alınan tüm kararlar, dışarısının telkinleriyle ve hatta dışarısıyla birlikte alınır. Bütün bunlarla; sadra şifa kabilinden en ufak bir iyileşme şöyle dursun; saplanılan bataklığa biraz daha gömüldük.
Ta Sultan Mahmud devrinden beri, tatbik mevkiine koyduğumuz, meşrutiyetle sürdürmeye çalışıp, cumhuriyetle doruğa ulaştırdığımız reçetemizin temelinde 'Batı taklitçiliği!' yatmaktadır.
Bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşıp koparak; 'değerli'yi bulabileceğimizi vehmettik. Neticede; başkalarının değerlerini emanet aldık; böylece, onlar gibi olabileceğimizi zannettik. Onlar gibi olamadığımız gibi; kendimiz olmayı da yitirdik! Böylece ne batılı olabildik ve ne de doğulu kalabildik.
Batıya benzemek adına; batı, bize kavanozu sürekli dışından yalatıp duruyor! Asla, ruhuna nüfuz ettirmiyor. Bakınız; sittin (altmış) senedir, Avrupa'nın kapısında bekliyoruz; içeriye alınma adına en ufak bir ışık huzmesine malik değiliz.
Dışarısının hedefi, asırlardır belli; bizi dize getirip çökertmek ve; maddemizle ve manamızla topyekûn değerlerimizi sömürmek..
Bütün bunlar için, birliğimizi bozup; bizi bize düşürdüler. Biz de; sağ-sol deyip, Sünni-Alevi deyip, Türk-Kürt, ezen-ezilen, laik-anti laik deyip, sürekli olarak birbirimizin gözünü oyduk. Bizi, iktisaden ya da kaosa sürükleyerek çökertip, emirlerine amade kıldılar. Böylece, ne oldurup, ne de öldürdüler!
Oldurmadılar; kendimize gelip, eski mutantan günlerimizden korktular. Öldürmediler; süründürüp, iliklerimizin son damlasına kadar emip, sömürmek istediler.
Dışarısının bütün bu emellerini anlamak, bir dereceye kadar mümkün ama; ya içimizdeki işbirlikçilere ne demeli? Bu satılmış ruhu anlayabilmenin imkânı var mı?
Düşünüyorum da; acaba, dünyada bizim kadar; devletine ve milletine düşman olan ikinci bir toplum var mıdır?
Kendi milletinden ve o milletin değerlerinden iğrenip tiksinen; daha da vahimi, kendi devletini ve onun yönetimlerini yabancı ülkelere gammazlayan ve onların müdahalesini davet eden başkaca bir aydın(!) tipi var mıdır?
Dünya üzerinde bizim kadar, haini bol olan başkaca bir ülke var mıdır? (Yarın devam.. F.B.)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.