Asıl hedef milletin ta kendisi! -2-

A -
A +
Yapılan ve yapılması düşünülen tüm darbe girişimleri, iktidarlara karşı gibi gözükse de; gerçekte, milletin ta kendisinedir.

Düşman, Türkiye'de asla siyasi istikrar istemez. Siyasi istikrar, hemen her şeyin olduğu gibi, ekonomik istikrarın da temelidir. Daha dün, Türkiye'miz, asma köprülerini, barajlarını, havaalanlarını hep yabancı ülkelerin firmalarına yaptırırdı.
Tankımızı, topumuzu ve hatta askerimizin eline vereceğimiz piyade tüfeğimizi hep dış ülkelerden ithal eder idik. Dışarısı âdeta bize şöyle diyordu ve öyle olmamızın şartlarını hazırlıyordu: Tek başına iktidar, sizin neyinize?! Çok partili koalisyonlara devam edin; hükümetlerin kısa ömürlü olmaları hiç mühim değildir! Sizin neye ihtiyacınız varsa; size vermeye amadeyiz!
Gelip geçen onca 'vesayet iktidarları' (asker ve sivil), bu tavsiyeleri dikkatle dinledi ve harfiyen uyguladı. Böylece; yıllar yılı IMF'ye avuç açıp, huzurlarında el pençe divan durduk! Hepsinden önemlisi; onlardan alınan talimatlarla iç ve dış politikamızı yönlendirdik!
İlk defa; bu milletin bağrından çıkan (Anadolu'nun gerçek çocukları ve sahipleri) bir iktidar; milletin kendisine tevdi ettiği emanete hıyanet etmeyerek, milletin dinamiklerini harekete geçirdi. Bu ülke insanına güvendi ve onların önünü açtı.
On sene gibi çok kısa bir zaman içerisinde, bu iktidar Türkiye'yi avuç açıp 'alan el' konumundan; IMF'yi kapı dışarı edip, 'veren el' konumuna çıkardı. Türkiye'nin dev projelerini (dünyanın en büyük havaalanı, 3. Boğaz Köprüsü, Kanal İstanbul, Körfez Asma Köprüsü, yüksek hızlı tren hatları, onlarca ve hatta yüzlerce barajı vb.) bu ülke insanının kurup geliştirdiği firmalar gerçekleştiriyor.
Bu hal, Türkiye'nin 'çook olması' manasına geliyordu ve iç ve dış mahut çevreleri, ister istemez rahatsız edecekti. Çünkü; böyle bir Türkiye, laf dinlemediği gibi; yeri geldiğinde lafı, âdeta bir Osmanlı tokadı gibi muhataplarının yüzüne haykırıyordu!
Koca bir milletin evlatlarının; beyinlerini ve gönüllerini köreltip, ellerini-ayaklarını prangalara vuran mahut dış güçler, oluşturdukları 'vesayet' sistemi ile ağalıklarını sürdürdüler!
Ağalar çok güçlü ve yalnızca Türkiye'yi değil, bütün dünyayı idare ediyorlar! Dolayısıyla, öyle kolay kolay pes etmeyecekleri belli idi. Nitekim, bir vesayetin çanına ot tıkanırken, bir diğeri (paralel) tüm haşmetiyle hortlatıldı!
Dünkü vesayet, dışarıdaki ağa-babalarına gidip; bu milletin iktidarlarını 'irticacı' diye gammazlar ve darbe için destek isterlerdi. Bugünkü vesayet ise, aynı ağa-babalarına Türkiye'yi; bu ülkede basın hürriyeti yok, masum gazeteciler zindanlarda çürütülüyor diyerek; İngilizce pankartlarla gammazlıyor ve darbeye davetiye çıkarıyor!
Bu cümleden olarak: Gezi olayları, MİT müsteşarının tutuklanma talebi, yurt dışına insani yardım götüren MİT TIR'larına yapılan baskın, 17-25 Aralık operasyonları ve Kobani ayaklanması hep, milletin iktidarını devirmeye matuf darbe girişimleri idi...
Yapılan ve yapılması düşünülen tüm darbe girişimleri, iktidarlara karşı gibi gözükse de; gerçekte, milletin ta kendisinedir. Çünkü; o iktidarı seçen millettir ve yapılan darbelerle de okka altına giren yine millettir. Zira, bedeli hep, millet ödemektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.