Yakışıyor mu? -2-

A -
A +

Dedik ya; dünyada emsali olmayan bizdeki muhalefet, düşman başına!

Osmanlı'nın son dönemlerinde; Mora İsyanı vuku bulmuş ve bunun neticesinde Yunanistan, bağımsızlığını ilan etmişti. Batı'nın himayesindeki Yunanistan; başta Fransızlar olmak üzere birçok ülkeden savaş gemileri almış ve deniz kuvvetlerini geliştirmişti. Her zamanki şımarıklığı ile Osmanlı donanmasına saldırdı. Karadan ve denizden te'dip edilen Yunanistan'a gerekli ders verilmişti.

Savaş gemileri bir bir batırılıp; sıra, 'Yarım Dünya' denilen Kraliyet savaş gemisine gelince; o da batırılıp, başarı İstanbul'daki hükümetin hanesine yazılacak endişesiyle (!) kovalamayıp, kaçışına fırsat verilir! Yakın tarihimiz bilinmediği ve özellikle saklandığı için; son iki yüz yıllık olayların muhasebesi yapılabilmiş ve tarih, henüz hükmünü vermiş değildir.

Mesela: Balkan Savaşları sırasında; düşmana tek kurşun atmadan teslim olan paşalar, ordular ve teslim edilen onca vilayetler var!

O gün bugün; değişen bir şey yok; günümüz muhalefeti de aynı aymazlık içinde!..
Bakınız; Türkiye, çok önemli bir operasyon düzenleyerek; Süleyman Şah'ın nakl-i kubur olayını gerçekleştirdi. Bunu yaparken, elbette ki, uluslararası hukuktan doğan hakkını kullandı. Nitekim, daha önce de; aynı olay iki kez değişik zamanlarda gerçekleştirilmişti. Birincisini Bülent Ecevit gerçekleştirmişti. Hafız Esad; kabrin bulunduğu Ca'ber Kalesi'nin, baraj sularının altında kalacağını söyleyerek naklini talep etmişti. Yüz dönümlük Türkiye toprağı olan mahut arazi terk edilerek, bir dönümlük başka bir yere nakledildi. Oysa, Ca'ber Kalesi hâlâ dimdik ayakta ve baraj gölüne tepeden bakıyor. İkinci nakil meselesi de; Süleyman Demirel döneminde; Alpaslan Türkeş'in koalisyon ortağı olduğu hükümetle gerçekleştiriliyor.

Şimdi ise; çok daha mücbir bir sebeple hükümet, üçüncü kez olarak; nakl-i kubur operasyonu gerçekleştiriyor ve; birinci ve ikinci nakilleri yapan liderlerin devamı olan partiler, yeri göğü inleterek; savaşta ric'at edildiğini ve vatan toprağının peşkeş çekildiğini ileri sürüyorlar.
Hükümetin bu başarısını tüm dünya gıpta ile izleyip takdir ediyor; yalnızca iki ülke hariç. Bunlardan bir tanesi Suriye, diğeri ise, İran. Yani, bölgemizdeki politikalarda, karşımızda olan ve bizimle hasmane ilişkiler içinde bulunan ülkeler. İşte; bizdeki muhalefet partileri, bu ülkelerin yanında yer alarak; Türk Hükümeti'ne karşı duruyorlar.

Ta Gezi olaylarından beri, her ayaklanmada olduğu gibi; bu denli millî bir olayda da, hükümetin karşısındalar. Üstelik 'paralel'in yedeğinde ve hep birlikte; 'alesta!' olarak!

Kaostan, kandan ve gözyaşından beslenen; bunların olmadığı yerde rahatsızlanan ve bunların, daniskasının olması için çırpınıp yırtınan bir muhalefet, bu coğrafyadan başka nerede görülebilir?

Önce; 'Tezkere'ye, Türkiye savaşa sokulacak diye karşı çıkan; şimdi ise, operasyona karşı gelip; Türkiye'yi ateşe atmak için yırtınan bir muhalefetin neresi millî ve tutarlı?
Bunların hâli; Tayyip Erdoğan'ın düşmesi pahasına vatanın düşmesine razılar gibi, değil mi?
Bizden ırak olsun; düşman başına! demekten gayri çare var mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.