Dışarısının güdümüne alışmak! -2-

A -
A +

Dışarısının güdümüne boyun eğmeyen bir lidere sahibiz. Mahut muhalefet; Selahattin Demirtaş'ıyla, CHP ve MHP'siyle ve hepsinden önemlisi  "Paralel" yapısıyla; malum medyalarıyla batarya ile ateş ederek, Tayyip Erdoğan'a; 'orada yalnız kalacaksın!' diye boşuna söylemiyorlar.

Çünkü; dışarıdaki ağa-babaları öyle istiyor. Dışarısı, Erdoğan'ı hedef tahtasına oturttu. Onlar da pekâlâ biliyor ki; Erdoğan'ın millet nezdindeki gücü, AK Parti'nin ve onun tek başına çıkarmış olduğu hükümetin gücünden daha fazladır. Böylesine güçlü bir lidere söz geçirebilmek; eskiden alışageldikleri gibi emir verebilmek mümkün mü?!.

7 Haziran seçimleri, Cumhuriyet kurulduğundan beri yapılacak en önemli seçimdir. Devlet ve millet hayatımızın kararlarını dışarısı mı, yoksa içeride bu milletin kendisi mi verecek? İşte, bunun cevabı 7 Haziran seçimlerinde verilecektir!

Malum; AK Parti'nin kurucu kadroları, üç dönem kuralına takıldığından, boşalıyor. Bu durumu fırsat bilen mahut şer cephesi; hükümetle ve hatta AK Parti ile Tayyip Erdoğan'ın arasına duvar örmek istiyor. Kurucu kadronun boşalmasını, AK Parti'nin yumuşak karnı görüyor ve oradan yüklenmek istiyorlar.

Akılları sıra, bel bağladıkları en büyük kozları da Başbakan Davutoğlu idi. Çünkü, aynı örnekleri, daha önce de Demirel-Çiller, Özal-Akbulut dönemlerinde görmüşlerdi.

Göremedikleri ve hesap edemedikleri bir değil iki şey vardı: Dava ve dava adamlığı...
Davutoğlu dava adamı idi ve AK Parti'nin seçim beyannamesine Başkanlık modelini kendi elleriyle yazmıştı!

Ne gariptir ki, hâlâ Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti kadrolarının başarısının sırrını göremiyorlar! Geçen gün televizyonda; meslektaşımız  Markar Esayan bir gözlemini anlatıyordu:

"Cumhurbaşkanlığı seçimi İstanbul mitingine katıldım; büyük izdiham vardı. Dört kilometre boyunca akan kalabalıkla yürüyerek meydana eriştim. Yanımda 80 yaşında ak sakallı ve bastonlu bir ihtiyar yürüyordu. Meydan yerine ulaşınca kendisine dikkat ettim; yorgunluktan eser yoktu ve gözleri ışıl ışıl olup gülüyordu. Sevinçliydi; çünkü, kürsüdeki Tayyip Erdoğan'a bakarken, bizzat kendisini görüyordu! Çok iyi biliyordu ki, kürsüdeki şahıs, Kasımpaşa'nın çamurlu yollarından, SSK hastanelerinin önündeki kuyruklardan çıkıp gelen, kendisi gibi bir çile adamıydı!.."

Milletin içinden, onun mayasından süzülüp gelen gerçek liderler ancak, reform yapabilirler. O yüzden; işbaşına geldikleri günden beri onca reformun altına imza attılar. Hepsinden önemlisi; asırlık çözüm meselesinin altına gövdelerini koydular!

Dışarısı ve içimizdeki iş birlikçileri, çözüm sürecinin başarıyla sonuçlandırılmasını isterler mi?

Asla!

Ne yapıp edip; bu süreci durdurmak azmindeler. Bunun için de ellerinden geleni artlarına koymayacaklar; nitekim, koymuyorlar da...

Çözüm sürecini, sanki Selahattin Demirtaş ve HDP başlatmış gibi; "Bu iş Tayyip Erdoğan'la olmaz!" diyorlar. Dereyi görmeden paçayı sıvamaya kalkışıyorlar; ufuktaki barışın parsasını, AK Parti'siz devşirmeye yelteniyorlar!

Çözüm sürecini Tayyip Erdoğan ve AK Parti kadroları yalnız başlarına başlattı ve yürütüyorlar. Hatta, Selahattin Demirtaş'a ve HDP'ye rağmen yürütüyorlar ve yürütecekler.
Yeter ki, arkalarında yeterli halk desteği olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.