Koalisyon mu? Asla!.. -1-

A -
A +

Bakınız çok açık yazıyorum, sevgili okuyucularım; ülkeyi soymanın en kolay ve örtülü yolu koalisyon hükümetleri kurmaktır!..

Parlamenter sistemin yumuşak karnı koalisyon hükümetleridir. Bu sistemle idare edilip de koalisyonlardan çekmeyen ülke yok gibidir. En çok biz çektik; çünkü bizde, onlarda olmayan 'darbeler' vardı. Darbeler sonrası kurulan hükümetler, mahut koalisyonlara ayrıca tüy dikerdi!
Koalisyonlardan o kadar çekmemize rağmen, bu meş'um hâli yasaklamayı kimse aklına getirmedi. Zira, bu meş'um hâl bile bizde, bizim anayasamızda bir tabu idi. El an da o tabularla yaşamaktayız.
Bakınız; İtalya da bizim gibi Akdeniz ülkesi.. Oranın insanları da bizim gibi sıcakkanlı... İtalya da, çok partili koalisyonlardan çok çekti. Parlamenter sistemle tek bir partinin iktidara taşınması zor; bunun için o partinin yüzde 40 dolayında oy alması gerekiyor.
İtalya, AB ülkesi ve orada kafalar, bizdeki gibi şablonlarla parsellenmiş değil. Değil ki; bu eğreti hâlden kurtuluşun yolunu bulup; seçim sistemini değiştirdiler. Yeni değişiklikle İtalya'da, artık bir daha koalisyon hükümetleri kurulamayacak. Değiştirilen seçim sistemiyle bir partinin tek başına iktidara gelebilmesi için; ilk turda yüzde 40 oy alması gerekiyor. Bu olmadığı takdirde; en çok oyu alan iki parti, ikinci tura katılıyor ve en çok oyu alan parti tek başına iktidar oluyor.
Bu hâl, aynı zamanda 'Başkanlık' modelinin de önünü açıyor.
Bakınız çok açık yazıyorum, sevgili okuyucularım; ülkeyi soymanın en kolay ve örtülü yolu koalisyon hükümetleri kurmaktır. Bizde koalisyon hükümetlerinin pazarlıklarını hatırlayınız; en önemli pazarlık kalemi devlet bankaları idi. Neticede; her bir devlet bankası ayrı partilere verilerek ortaklık kuruluyordu.
Koalisyon hükümetinde bulunan her bir parti, elindeki devlet bankasının kaynaklarını kendi yandaşlarına peşkeş çekerdi. Sene sonu-bütçe dönemlerinde ise, mahut bataklar ilgili bankanın hanesine 'görev zararı' olarak kaydedilirdi. Bu, şu demekti: Koalisyon partileri arasında paylaşılan devlet bankaları eliyle; bu aziz milletin her bir ferdinin kanı emildi.
Devlet bankaları ilk defa AK Parti hükümetleri dönemlerinde 'görev zararı!' yazmayıp kâra geçti.
Peki; topyekûn milletimizin kanını emen devlet bankalarının yazdığı bu denli 'görev zararları' yüzünden yargılanıp ceza gören kişi görüp işittiniz mi? Hangi devlet bankasının genel müdürü veya yönetim kurulu üyeleri veya o bankaların bağlı olduğu bakanlardan hesap soruldu?
Hiç birisinden!..
Yazıya giriş yaparken, koalisyonun 'örtülü hırsızlık' olgusuna sebep olduğunu ifade etmiştik ki, doğrudur. Zira, tüm bu hırsızlıkların müsebbipleri bilinmesine rağmen, hiç kimseye dava açılamamakta ve hiç kimseden hesap sorulamamaktadır. Yani, bu denli tüm alçaklıklar, yapanların yanına kâr kalmaktadır.
Aparmaya alışmış siyasi partilerin, abartılı seçim vaatlerini görüyorsunuz; her biri bol keseden atıyor.
Neye güveniyorlar, biliyor musunuz? (Yarın devam F.B.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.