Organize işler! -2-

A -
A +

AK Parti iktidarı 13 sene değil, 113 sene sürse ve lakin; hedefleyip gerçekleştiremediği demokratik bir anayasa ile Başkanlık sistemini kuvveden fiile çıkarmadıkça, sürekli olarak akıntıya kürek çekmiş olur.

Başkanlık sisteminin ne denli elzem olduğunu, 7 Haziran seçim sonuçlarından da pekâlâ anlıyoruz. Bakınız, hemen her şey rayında giderken, Türkiye, birdenbire kaosa sürüklendi. İstediğiniz kadar koalisyonları allayıp pullayıp sunmaya çalışın; bizim kuşaklar onun ne menem şey olduğunu pek iyi biliriz.

Koalisyonlardan çok çeken ve bu yüzden bir türlü istikrarı temin edemeyen İtalya; çıkarmış olduğu kanunla, ülkesinde koalisyonu yasakladı. Yüzde 40 ve üstünü alan partiye tek başına iktidar imkânı tanıdı. Bu olmadığı takdirde, en çok oyu alan iki partinin, ikinci tur seçimi ile yine tek parti iktidarını, bu kez yüzde % 50'nin üzerinde bir oyla temin ediyorlar. Tıpkı başkanlık sistemindeki gibi..

Türkiye'deki anti demokratik sisteme bakın; vaktiyle AK Parti, yüzde 34 ile Meclis'in yüzde 65'ini temsil ediyordu. Şimdi ise yüzde 41 almış olmasına rağmen, değil yüzde 65, yüzde 50'yi bile temsil edemiyor! Bize göre, dünkü de yanlıştı, bugünkü de.. Yine bakınız; HDP yüzde 13 ile 80 vekil çıkardı; MHP ise, yüzde 16 küsur ile 80 vekil çıkardı!

Seçim sisteminin bu denli garabetini bilen üst akıl; Yahudi'nin altıncı mafsalını çalıştırarak; yeniden organize işlere girişti! Bunların başında Doğu'da ve Güney Doğu'da en büyük Kürt partisi olan AK Parti'den; Kürtlerin kahir ekseriyetini kopardı. CHP muhitlerinden külliyetli miktarda oy devşirdi. İç ve dış mahut medya eliyle de Demirtaş'ı parlattı. Hepsinden önemlisi, tüm muhalif kesimleri birbirine kenetleyip, AK Parti ve Tayyip Erdoğan karşıtlığında birleştirdi.
Ülkenin dört bir yanında; tehdit, şantaj ve korkutma ile organize işleri halledip, oyları HDP'ye kanalize ettiler. Tayyip Erdoğan'a ve AK Parti'ye bedel ödemek kalmıştı. Bedel ödemeliydi, çünkü iyilik yapmıştı! İyilik yaptıklarının şerrinden sakınması gerekirken sakınmamıştı!

Daha iktidara geldiğinin hemen ertesi ayında; Kürt bölgelerinden olağanüstü hâli kaldırdığı, Kürt kimliğini tanıdığı, Kürtçe özel okula imkân tanıdığı, devlet eliyle Kürtçe televizyon açtığı, Kürt beldelerini abad edip; Hakkari'nin Yüksekova'sı dahil hemen her ilde havaalanı açtığı, Çocuklarına Kürtçe isim, yer isimlerini Kürtçe yapmaya müsaade ettiği ve hepsinden önemlisi ana ile oğlu, mahkeme ve hapishane ortamında Kürtçe konuşturduğu... Ve evet; Kürtleri kardeş belleyip Türklerden ayırt etmediği ve bu cümleden olarak çözüm sürecini başlattığı için; hem Tayyip Erdoğan ve hem de AK Parti bunların bedelini ödemeliydi!

Tayyip Erdoğan büyük bir işe kalkışmıştı; son yüz yılın Türk-Kürt düşmanlığını ortadan kaldırıp, bunun yerine kardeşliği tesis edecekti. İçerisi ve dışarısı hop oturup hop kalktı! İşin vahametini anlamayan veya anlamak istemeyen Türkler, yanından uzaklaşarak düşman kesildiler. Dostluklarını kazanmaya çalıştığı Kürtler, asla dost olmadılar!

Milletvekili yapıp, partinin 2 no'lu koltuğunu teslim ettiği adam, sırf Kürt olduğu için bıraktı ve gidip HDP'den seçildi!

Meğer, güvendiklerinin niyetleri bozukmuş!

Ama asıl olan Tayyip Erdoğan'ın niyeti; ne demişler; niyet hayır akıbet hayır!

Görelim Mevlam neyler? Neylerse güzel eyler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.