Ramazan yazıları -7-

A -
A +
İnsanlar genel olarak üç sınıftır; birinciler dünyaya ve dünyanın çöplüklerine arzuludur; diğer sınıftakiler ise, ahirete ve onun nimetlerine istekli; bir diğerleri ise ne dünyayı ve ne de ahireti ve onun nimetlerini arzulamayıp, yalnızca Allahü tealayı ve O'nun muhabbet ve rızasını arzular.
İmam-ı Gazali hazretlerinin daha hususi tasnifine göre ise, insanlar yine üç sınıftır; birincileri gıda gibi olup herkese her daim lazımdırlar. İkinci zümre ise, ilaç gibi olup, gerekli olduklarında ve gerekenler için lüzumludurlar. Bir diğer zümre ise, zararlı mikroplar gibi olup; hiç kimseye lazım olmamalarına rağmen, bol miktarda bulunurlar!
Yine İmam-ı Gazali hazretleri, başka bir tasnifinde insanları dört sınıfa ayırıp; şöyle açıklıyor: Birinciler, ehl-i dünyadır. Oğlun, kardeşin, eşin gibi en yakınların da olsa; bunlara dünyalık verdikçe seni severler! Gerçekte kendilerini, kendi menfaatlerini seviyorlar ama; senden menfaatlendikleri için seni sever gözükürler. İkinciler, ehl-i küfürdür. Yani kâfirlerdir. Belli olduklarından; sana zararı en az dokunacak zümredir. Çünkü, kâfir olduğunu bilirsin; tedbirlerini de ona göre alırsın! Üçüncü kısım ise, ehl-i bid'attir. Sana karşı en tehlikeli olan zümre bunlardır. Senin imanını bozmadıkça yakanı bırakmazlar. Yanlış inançlarını hak bildiklerinden, tevbe bile etmezler. Dördüncü kesim ise, Zümrüt ü Anka misali çok az bulunurlar; özellikleri ise, menfaatsiz sevmektir. Böyle bir devlete sahipsen; elden bırakmamak için ne gerekiyorsa yap!..
Dikkat edilirse, bütün bu tasnifler insan için ve insana göre yapılıyor. Zira her şeyin merkezinde insan vardır. O insan ki, gerçekte küçük kâinatın ta kendisidir. Diğer tüm mahlukatın her biri; hava-su-ateş-toprak denilen unsurların yalnızca birinden yaratılırken; yalnızca insan, bunların dördünün toplamından halkedilmiştir. Bundan dolayıdır ki, kâinatta ne varsa, onlardan bir hülasa insanda mevcuttur. Bunlardan başka, insanda bir cevher daha vardır ki, mahiyetini kendisi de bilmiyor!
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: "... İnsandaki aşk ve dert, onu diğer mahluklar içinde üstün kılmıştır!
Kâinatın hülasası insan, insanın özeti de kalptir. Nazargâh-ı ilahi olan kalp, hakikatlerin mahallidir. Kalbin işsiz ve muattal olması yoktur (Kalp, devamlı çalışır).  Masiva veya zat-ı ilahi ile meşgul olacaktır. Kalbin tasdiki ile hasıl olan imana (İslama) mecazi Müslümanlık denir. Nefsin iman etmesine (bağlanmasına) hakiki Müslümanlık derler.
Kalbe gelen zulmeti (lekeleri) temizlemek için, tevbe ve istiğfar ve pişmanlık ve iltica etmelidir (sığınmalıdır)"
"... İnsan, terakki etmek (yükselmek) için yaratılmıştır. Terakki ise, yasaklardan kaçınmakla elde edilir. Meleklerde terakki yoktur. Zira onlara bir şey yasak edilmemiştir. Çünkü onlar, yasakları yapmayacak şekilde yaratılmışlardır.
Bu sakınmak ise, nefse uymamak demektir. Allahü teala dinleri, nefsi isteklerinden kurtarmak için gönderdi." (Mektubat-ı Rabbani 286. Mektup)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.