Pazar yazıları -11-

A -
A +
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam; "rütbelerin en üstünü ilim rütbesidir" buyurur. Ve; "gıpta edilmesi gereken iki insandan birini; kendisine İslami ilimlerin ihsan edilip, hâl, hareket ve hayatını o bilgilere göre tanzim ve tayin eden kişi" olarak belirtir. Nitekim, insanın şerefi, kıymeti, ilim ve edebi ile ölçülür. Malı ve baba ve dedeleri ile değil!.  İbn-i Arabi ise; "bilgi niteliğinden daha şerefli bir hâl yoktur. Secde hâlinden daha şerefli bir hâl yoktur. Çünkü secde, köklerin bilgisine ulaşmaktır" der.

Hazret-i Âdem'in meleklerden üstünlüğünü Cenab-ı Hakk şu âyet-i kerime ile açıklar: "Âdem'e bütün isimleri öğretti" (Bakara 31). Bu öğretişten sonra meleklere şöyle buyurur: "Âdem için secde ediniz" (Bakara 34).

İbn-i Arabi, Fütühat-ı Mekkiyye'sinde bu hususu şöyle izah eder: "...Bu secde, kendilerine bilgi öğrettiği için öğrencilerin öğretmene yaptığı secdedir. 'Âdem için' ifadesi, illet ve sebeplilik bildirir. 'Âdem için secde ediniz' demektir. Âdem'den dolayı Allahü teala için yapılan secde, Allahü tealanın kendisiyle ve Âdem'de yarattığı şeyle ilgili bilgiyi öğrettiği için bir şükür secdesi idi. Böylelikle melekler bilmediklerini öğrenmiş, Âdem de kendilerine öğretmekle onlara karşı öncelik elde etmiştir. Âdem aleyhisselam bu konuda onların üstadıdır.

Ondan sonra ise bu hakikat, Hazret-i Muhammed aleyhisselamın dışında kimsede ortaya çıkmamıştır. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam; 'Bana cevami'ul-kelim verildi' demiştir. Bu, Âdem hakkında söylenen bütün isimler demektir..."

Şu halde Hazret-i Âdem vekil, Hazret-i Muhammed eleyhisselam asıldır. Nitekim bir hadisi şerifte şöyle buyurur: "Âdem ve onun altında bulunanlar sancağımın altındadır." Hazret-i Âdem, su ile toprak arasında iken yani henüz yaratılmamışken Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama makamı bildirilmiş ve O'na "cevamiu'l-kelim" özelliği verilmiş, O da bunu öğrenmiştir.

Dolayısıyla; Liva'ul-Hamd (hamd, övünç sancağı) Ahirette, sevgili peygamberimizin elinde olacaktır.

İlmin kıymeti ve şerefi, sahibini marifet ehli kılmasındandır. Marifet, Allahü tealayı tanımak, bilmek demektir. Allahü tealayı tanıtmayan ilim yüktür ve sahibini şiddetli azaptan kurtaramadığı gibi, misliyle azaba düçar olacaktır. İlim, kişiye evvela kendini tanıtır; bilahare Rabbini tanıtır. "Kendini bilen Rabbini bilir" buyurulmuştur.

Kendini bilmek yokluğunu bilmektir; nitekim Mektubat'ta; "Kamış 'boşum' dedi, şekerlendi/Ağaç 'benim' deyip yükseldi, baltayı yedi!" buyurulur.

Bakınız bir Allah dostu ne diyor: "Allahü teala karşısında varlık hâlindeki durumu yokluk hâlindeki gibi olan kimse, Allahü tealaya hakkını veren kişidir."

Şair Lebid ne güzel söylemiş: 'Allah'tan gayrı her şey boş (batıl).

Ve bizim şairimiz (Üstad N. Fazıl) ne güzel hecelemiş:

"Tutuşturanlar, lügat kitabını elime, 

Bilsin: Allah'tan  başka bilmiyorum kelime." Ve;

"Ellerime uzanan dudakları tepeyim;

 Allah diyen, gel seni ayağından öpeyim!"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.