Milletimiz, önüne konan sandığın hakkını vererek, ne denli sağduyuya sahip olduğunu cümle âleme bir kez daha gösterdi ve Türkiye'mizi içine düştüğü kaotik ortamdan çekip çıkardı.
Hafta boyunca, gazeteci-yazar geçinen çeşitli tiplerin, seçim sonuçlarını değerlendirmelerini okuduk ve dinledik. Birkaçı hariç, hemen hepsi işkembeden bolca atıp tuttu. Milletimizin engin sağduyusunu ve basiretini göz ardı ederek; siyasi partilerin bu sonucu doğurduğunu ileri sürdüler.
Bunların içinde öylesine absürt olanlar vardı ki; bu denli cehalet için epeyce tahsil gerekti! Mesela; Devlet Bahçeli'nin ve MHP'nin, malum tavrını; AK Parti'ye yaraması için sergilediğini ve bunu bilerek ve isteyerek yaptıklarını söyleyip yazdılar.
Belli ki; nerelerinden düşünüp yazıp-çizdikleri belli olmayan mahut zevat, Devlet Bahçeli ile Tuğrul Türkeş'i karıştırmışlar!
Acizane iddiamız şudur ki, bu ülkede kötülüğün kaynağı ve elektrik seyyaliyeti ile yayılmasını temin eden; tersinden en büyük güç medyadır! Kötülük, başka yerlerden çıksa bile, medya onu alır, işler; devasa boyutlara ulaştırır ve her tarafa yayar.
Ülkemizde en çok satan iki gazetenin; seçimin öncesinde ve sonrasında atılan manşetlerine bakınca ne demek istediğimiz anlaşılır. Seçim günü çıkan bir tanesinde; kocaman bir beyin resmi konularak; oy kullanırken bunu kullanmayı unutmayın! diyordu. Beyinsiz diyerek, akılları sıra milleti aşağılıyorlardı. Aynı gazetenin diğer büyük bir haberinin başlığı ise; Mustafa Kemal'in cumhuriyetin ilanı öncesi söylediği; "... başları kesilecek!" şeklinde idi.
Tersinden en büyük gazetenin, seçimin ertesi günkü manşeti de; "Korkunun zaferi!" şeklinde idi.
Şom ağızlı yorumcuları da; çeşitli televizyon ekranlarında aynı yalanı, milletin gözünün içine bakarak söylüyorlardı. Halk, Tayyip Erdoğan'dan ve AK Parti'den korktuğu için, onu tek başına iktidara taşımıştı!
Bir taraftan; "kafaları kesilecek!" diye korku salan kendileri; diğer taraftan, korkuyu karşı taraf salıyor diye iftira atanlar da kendileri. Bunların, Cahiliye Devri'ndeki; putunu, elleriyle yapan ve ona tapan; acıkınca da o putu yiyen zevattan ne farkları var?!.
Bütün bunların cevabını millet, sandıkta bir güzel verdi.
MHP'ye; ben sana iktidar olasın diye oy veriyorum. Sen ise, yerim dar deyip oyuna girmiyorsun! En lazım olduğun zamanda sırra kadem basıyorsun! İktidardan kaçarak terörle mücadele mi edilirmiş? O hâlde, terörden şikâyet etmeye ne hakkınız var? Deyip; gerekli ikazı yaptı ve 80 vekillik MHP'yi 40'a indirdi!
HDP'ye; sana 80 milletvekili verdik ki, silahı bırak ve siyasete dön! Sen ise tam tersini yaptın; siyaseti bırakıp, silaha sarılan terör örgütünün peşinden gittin! 35 senedir o silah bir şey yapabildi mi ki, sen hâlâ sırtını ona yaslayarak; meşruiyetini Meclis yerine dağda arıyorsun! Diyerek, ona da gerekli ikazı yaptı ve 80 vekillik HDP'yi de 59'a indirdi.
Bunca ikazdan sonra; akıllarını başlarına devşirip devşirmediklerini hep birlikte önümüzdeki dönemde göreceğiz. Sandığın dilinde; CHP'nin durumu ise, haftaya...