Sandığın dili -2-

A -
A +
Beş aylık "fetret devri"nden sonra yeniden sandığa gidildi ve milletimizin isabetli kararıyla ülkemiz uçurumun kenarından döndü. Kaotik ortamda yürütülen koalisyon çalışmaları esnasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tam yerinde ve çok isabetli bir söz etti ve koalisyon kurulmasının yalnızca AK Parti açısından değil, toplum açısından da "intihar" olacağına vurgu yaptı.
Zira Cumhurbaşkanı, zaman-mekân-imkân dairesinden bakıldığında; fotoğrafın tamamını görüyor ve ülkemizin yeni bir "fetret devri"ne tahammül edemeyeceğine ısrarla işaret ediyordu. Neden sonra; AK Parti içindeki bir kısım aymazlar da ayıldı ve girmek istedikleri karanlık tünelden geri döndüler.
Bu sözlerini Cumhurbaşkanına yakıştıramayanlar, seçimden sonra ne kadar yanıldıklarını anladılar. Zira, Bakan Topçu'nun işaret ettiği gibi; seçim sonuçları, AK Parti'ye oy vermeyen vatandaşları bile mutlu etti. Bir kısım nadan, halkın yüzde 52 oyu ile doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı ile beraber rejimin değiştiğinin farkında değiller. Adı konmasa da; fiilen partili cumhurbaşkanlığını ve yarı başkanlık sistemini yaşıyoruz.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanının, uçurumu işaret etmesinden daha tabii ne olabilir? Şayet, buna işaret etmese idi, görevini yapmamış olurdu.
Cumhurbaşkanının ne denli isabet ettiğini de, seçimden sonra başta AK Partililer olmak üzere tüm ülke halkı gördü ve rahat etti.
Gelelim, bir türlü iflah olmayan ana muhalefet partisi CHP'ye... 13 yıldır iktidarda olan ve ister istemez yıpranan AK Parti karşısında, iktidara alternatif olmadığı gibi; girdiği yedi seçimden de ezilerek çıktı.
'Gandi Kemal'i lider yapmasına rağmen, CHP, halkın dar gelirli kesimleri için umut olamadı. Bunun başlıca sebepleri; lider eliyle parti örgütünün belli bir mezhebî görüşün eline verilmesi, partinin tepe görünümünü çorbaya çevrilmesi, düne kadar tehlike addettiği Paralel'le, sırf Erdoğan düşmanlığı adına kol kola girmesi ve hatta kendi iradesini Paralel'e teslim etmesi, Erdoğan düşmanlığı akıllarını öylesine örttü ki, PKK oluk oluk kan akıtırken bile ona terör örgütü diyememesi.
Dolayısıyla, CHP; her eylem ve söylemiyle halka asla güven veremedi ve hiçbir şekilde umut olamadı. Halbuki tevarüs ettiği tarihi ile milletiyle ters düşen ve milletin değerleri ile çatışan böyle bir partinin evvelemirde geçmişi ile yüzleşmesi ve milletten özür dilemesi gerekirdi. Bunu yapmadığı müddetçe, milletin karşısına asla beyaz bir sayfa ile çıkamaz.
CHP'nin bu içler acısı hâli, iktidara alternatif olamayan, gerçek muhalefet yokluğu; demokrasimiz için önemli bir eksikliktir.
Demokrasiye geçtiğimiz 65 yıl süresince CHP, tek başına iktidar olamıyor. Hâlâ "biz nerede hata yaptık?" diyemiyor ve palyatif tedbirlerle işi geçiştirmeye çalıyor. Bu kafayla değil Gandi Kemal, Gandi'nin kendisi CHP'ye genel başkan olsa; tek başına iktidarın hayalini bile yapamaz.
Güven vermenin asgari şartı, tutarlı olmaktır. Dün, AK Partiyi Paralel'le iş tutuyor diye eleştirecek ve yerden yere vuracaksın; bugün ise, aynı Paralel'in safında AK Partiyle savaştığını ileri süreceksin?!
Sana kim inanır?
Yarısını sen söyledin, diğer yarısını biz söyleyelim: CHP'de artış olarak addettiğin, yalnızca % 04 (yazıyla binde dört)lük kesim ki; onların da inandığı belli değil. Zira, bu rakam, HDP'ye giden emanet oyları bile karşılamıyor!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.