Pazar yazıları -18-

A -
A +
Allahü teala "es-Selam"dır, dolayısıyla O’na selam verilmez. Kulun selamdan nasibi; Şari’i tealanın gönderdiği dine ve seçtiği Peygamberlerine (aleyhimüssalevat) inanıp, tasdik etmesi ve Rabbine yönelip Müslümanlığa bürünüp kurtuluşa ermesidir.

Yine kul planında selam; Mü’minlerin karşılaştıklarında, birbirlerine onunla hitap edip; duanın en güzeli ile hoşnud kılınmalarıdır. İki mü’min, tebessümle karşılaşıp selamlaşırlarsa ve dahi, aralarında sevgiyi kuvvetlendirmek için müsafaha (tokalaşmak) ederlerse; dağ gibi günahlarından arınırlar.

Selam duası müsta’celdir; tıpkı Ka’be-i muazzama ilk görüldüğünde yapılan ve kabul edilen dua gibi.. Hatta ondan daha kıymetlidir, zira; bu duada bulunanlar, Ka’be’den üstün olan kalplerin sahipleridir. Ka’be’yi kul eliyle, kalbi ise, bizzat yaratan Allahü tealadır. Nitekim bir mü’minin kalbini kırmak, Ka’be’yi 70 kere yıkmaktan daha büyük günahtır.

Muhyiddin-i Arabi hazretleri selam duasındaki bir sırrı; Fütuhat-ı Mekkiyye’sinde şöyle açıklar: "Bir şeyhim (Bize ve Allahü tealanın iyi kullarına selam olsun) veya (Size selam olsun) dediğimde şöyle demişti: ‘Bir yoldaşına selam verdiğinde, Allahü tealanın yeryüzünde ve göklerdeki ölü ve diri bütün kullarını aklına getir. Çünkü selamın bu makamdan sana iade edilir. Selamının ulaştığı Hakk’a yakın her melek veya temiz ruh, mutlaka selamını alır. Selam bir duadır.

Böylece duan kabul edilir ve kurtuluşa erersin.' 
(Şimdi izah edilecek tespite dikkat edin sevgili okuyucularım!) Allahü tealanın heybetinden kendisini kaybetmiş, O’nunla ilgilenip kendinden geçmiş kullarından birisine selamın ulaşmadığında -halbuki bu genel ifadenle onlara da selam verdin- onlar adına selamını Allahü teala alır. Hakk’ın selamını alması, sana şeref olarak yeter. Keşke kimse verdiğin selamı almasaydı da, Hakk onların yerine selamını alsaydı. Böyle bir şey senin adına daha büyük şeref olurdu!"

Allahü teala Yahya aleyhisselamı şereflendirmek için mealen şöyle buyurmuştur: "Doğduğu, öldüğü ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün, ona selam olsun." (Meryem suresi 15. âyet meali)

Allahü teala; kuluyla kendisi arasında ikiye ayırdığını buyurduğu namaz ibadetindeki tahiyyatlarda, selama işaret vardır ve o selam, Yüceler Yücesi’nden en yüce yaratılışlı Peygamber aleyhisselama olmuştur ve her daim olmaktadır. Böylece; şereflerin en büyüğüne kavuşan sevgililer Sultanı; sahip olduğu engin merhametinin gereği olarak; salih amel işleyen kulları da aynı şerefe ortak kılmak için, Cenab-ı Hakk’ın selamına mukabelede bulunmuştur.

Sevgili Peygamber Efendimiz (aleyhisselam) cevami’ül-kelim (öncekilerin ve sonrakilerin ilimlerinin sahibi) olup, bir ismi de; ‘müdavi’u-l külum’dur. Yani yaraları, hastalıkları iyi eden.. İbn-i Arabi’nin ifade ettiği gibi: "Zira O (aleyhisselam), arzunun yaralarından haberdar olduğu gibi; fikrin, dünyanın, şeytanın ve nefsin yaralarından da nebi veya resuller veya velayetin dilleriyle haberdardı." Bundan dolayıdır ki; Cenab-ı Hakk’ın kendisine ihsan ettiği selam şerefine, tüm salihleri de ortak etmesini dilemiştir.

Cenab-ı Hakk da, O aleyhisselam ne istemişse fazlasıyla vermiş ve yarın ahiret gününde de vereceğini vadetmiştir: "Rabbin sana, sen hoşnud kalıncaya değin verecektir." (Duha suresi 5. âyet meali)

Yine Yüce Rabbimiz Nur suresi 61. âyetinde mealen; "… Evlere girdiğiniz zaman, Allahü teala tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin..." buyurmaktadır.

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.