Pazar yazıları -23-

A -
A +

Seyyid Abdülhakim Efendi Hazretleri; bu dünyanın, öbürüne (Ahiret) göre çok basit olduğunu; bu basit dünyaya yaramayanın, öbür muazzam âleme hiç yaramayacağını; diğer bir ifadeleri ile bu dünyada kör olanların, Ahirette elbette kör olacaklarını buyururlardı.


Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam) ilim rütbesinin en üstün rütbe olduğuna işaretle; Allahü tealayı en ziyade anlayabilenlerin ilim sahipleri (âlimler) olduğunu buyururdu.

Peki; insanın bilgisinin ilimler içindeki değeri ne kadardır? Elbette ki bildiği şeyin değeri kadardır.

En üstün insanın üstünlüğü; kendisine verilen "cevami’ül-kelim" sıfatından dolayıdır; yani sevgili Peygamberimizin ilim sıfatıdır. O’nun ve diğer bütün Peygamberlerin (aleyhimüsselam) sahip oldukları ilimler vehbidir. Yani Allah (celle celalühu) vergisidir. Çünkü Peygamberlik kazanılmış değildir. Evliyalık ise, vehbi olabileceği gibi, kesbi (kazanılmış-çalışarak elde edilmiş) de olabilir. Bu hususta Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye kitabında şu kıymetli bilgiler verilmektedir:

"İnsanı Allahü tealanın sevgisine kavuşturan yol ikidir. Birincisi (Nübüvvet yolu) olup aslın aslına kavuşturur. Eshab-ı kiramın hepsi bu yoldan vasıl olmuşlardır. Sonra gelenlerden pek az zevat da, bu yoldan ermiştir. Bu yolda sebebe, vasıtaya lüzum yoktur. Bir kâmil ve mükemmilin sohbetinde kemâle geldikten sonra, feyzi asıldan alıp ilerlerler. İkinci yol, (Vilayet yolu)dur. Bütün evliya bu yoldan vasıl olmuştur. Bu yola (Süluk yolu) da denir. Bu yolda vasıta, aracı lazımdır. Her iki yolun reisi ve rehberi Resulullahtır. Nübüvvet yolunda Resulullahın vekili Hazreti Ebu Bekr-i Sıddîk'tır. Vilayet yolunun imamı, feyiz kaynağı Hazreti Ali’dir. Bu yolda Resulullah onu vekil etmiştir…"

İnsanın yaratılışındaki üstünlüğü, Cenab-ı Hakk’ın insanın ruhunu ilimle bezemiş olmasındandır. Kendisine ilim verilen İblis, meleklere hocalık yapıyor ve onların bilmediklerini kendilerine öğretiyordu. Allahü teala, bütün kelimelerin (bilgilerin) kendisinde toplandığı, âlemlerin övünç kaynağı Sevgili Peygamberimizin (aleyhisselam) ruhunu yaratınca; O’na secde edilmesini emir buyurdu. Bütün melekler secde etti; İblis etmedi. Kendi yaratılışını (ateş) insandan (toprak) üstün gördü; kıyas yaptı ve böylece ırkçılık yapanların öncüsü oldu.

Kaderin bir cilvesi olarak İblis, Muhammed aleyhisselama Ebu Cehil’in gözüyle baktı ve O’ndaki hakikati göremedi. Halbuki Ebu Bekr’in (radıyallahü anh) gözüyle bakabilseydi; hem seven, hem sevilen olup eski hâlinde kalabilirdi.

Dikkat ediniz sevgili okuyucularım; insanlardan ve cinlerden başka hiçbir mahluk, Allahü tealaya isyan etmemiştir. Halbuki bu iki topluluk da; Allahü tealaya ibadet (kulluk) etmek için yaratılmıştır. Allahü teala bütün âlemlerden müstağnidir. (Hiçbir şeye ve kimseye muhtaç olmadığı gibi, her şey ve herkes O’na muhtaçtır.)
Kulların yaptığı ibadet ve amellerin Cenab-ı Hakk’a bir faydası yok; onlardaki sevap ve fazilet de, yine kullara dönecek.

Melekler ve diğer bütün mahluklar; yaratılışlarının gereği olarak, sürekli Allahü tealanın övgüsünü tesbih ederler lakin, insanlar ve cinler gibi terakki etmezler. Çünkü onlar, cihad-ı ekberi yapacakları nefsten yoksundurlar.

İnsanoğlu, bütün bu üstünlüklerinin yanında, en ziyade muhtaç yaratılan mahluktur. Muhtaç, yani medeni yaratılmıştır. Evet, insanlar medeni olup birbirlerine ve hemen her şeye muhtaçtır. İnsanın en ziyade muhtaçlığı Yaradanınadır. Zira O, insanı yoktan var etti ve yok olmaktan koruyup varlıkta durduruyor.

Şu hâlde en medeni insan; Rabbini tanıyan ve O’na ibadet edendir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.